Kâbe biz Müslümanların kıblegahidir. Ve kutsaldır.
Bilindiği gibi Müslümanlar önceleri Kudüs’e doğru yönelip namazlarını eda
ediyorlardı. Daha sonra ayetle sabit olduğu üzere Kâbe Müslümanlara kıblegah
olarak kabul edildi. Kâbe’nin Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından inşa
edildiği de ayrıca kutsal kitabımız Kur’an’ı Kerim’ce sabittir.
Bu kutsal mekân inananlarca korunmuş,
temiz tutulmasına özen gösterilmiştir. Peygamberimizin doğumundan yıllar önce
Habeş Kralı Ebrehe fillerle desteklenen ordusuyla Mekke’yi fethetmek ve Kâbe’yi
yıkmak istemiş. Olay Fil süresinde şöyle anlatılır:
“ Fil Suresinin Anlamı
-Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.
1- Rabbin fil sahiplerine neler etti, görmedin mi?
2- Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?
3- Onların üstüne ebabil kuşları gönderdi.
4- O kuşlar, onların üzerlerine pişkin tuğladan yapılmış taşlar atıyordu.
5- Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.”
Ayette de ifade edildiği gibi Ebrehe
ordusu Ebabil kuşlarının yukarıdan bıraktığı taşlarla dağılmış kral amacına
kavuşamadan geri dönmüş. Böylece kutsal mekanın tahrip edilmesi önlenenebilmiş.
Fakat Kâbe ileriki yıllarda Haccac ordularınca tahrip edilmiştir.
Peki, peygamberimizin doğumundan
önce Fil Süresinde anlatılan olay ebabil kuşlarının Kâbe’yi yıkmak için gelen
Ebrehe ordusunun üzerlerine taş atma olayı Haccac ordusu için niçin tezahür
etmemiştir? Haccac Kâbe’yi yıktırmıştı maalesef. Bu soru aklıma takılır. Hoca
arkadaşlara sorduğumda doyurucu yanıt alamam. Hocalarımız, “Allah (cc) en
iyisini bilir” diye cevap verir.
Haccac ordularınca tahrip
edilen kutsal mekân yeniden onarılıp kıblegah işlevini günümüze kadar
sürdürmüştür. Arap Yarımadası Osmanlıların eline geçince Kâbe daha bir özenle
korunup örtüsü defaatla Osmanlılarca değiştirilmiştir.
Kudüs Müslümanlığın ilk
yıllarında Müslümanların kıblegahi olduğunu belirtmiştik. Kudüs Halife Hz. Ömer
zamanında fethedilmiş bir şehirdir. Ve bu şehir daha çok Hz. Musa ve Hz. İsa’nın
yaşadığı dinlerini tebliğ ettikleri şehirdir. Kudüs ve Filistin toprakları Yavuz
Sultan Selim tarafından fethedilmiştir. Bu toprakların elimizden çıkması biz
Türkler için büyük acılarla anılır.
Filistinliler Birinci Dünya Savaşı
sonunda İngiliz altınları ve propagandalarına kanarak savaşta yaralanan
askerlerimizi hunharca katletmişlerdir. Ve bu toprakları gün gün, ay ay, yıl
yıl Yahudilere sattılar da yine Filistin halkıdır. Batı ülkelerinin desteklemesiyle
bu günkü İsrail devleti kuruldu. İsrail Devleti girdiği savaşlarla topraklarını
genişletti. Filistinlilere insanlık dışı uygulamalarla deyim yerindeyse soykırım
uyguladı, uyguluyor…
Siyasilerimiz koşulsuz
Filistinlileri destekler… Sanki o halk Birinci Dünya savaşı sonunda
askerlerimize katliam uygulamadı. Ve Filistinlilerin ünlü lideri Yasef Arafat’ında
PKK’dan yana tavır aldığını yıllar önce üzülerek öğrenmiştim. Evet, İsrail Devleti’min
uyguladığı insanlık dışı politikayı insan olarak kabul etmemiz mümkün değildir
elbet. Lakin Filistinlilerin de biz Türklere karşı sicilleri hiç temiz
değildir.
Gelelim günümüzdeki kutsal Kâbe’mizin
hazin haline. Eksiksiz dört tarafına gökdelenler dikilmiş. O mümtaz yapı beton
yığınları arasında fark edilmez duruma getirilmiştir. Sanki geniş Mekke topraklarında
gökdelenler yapılacak yer yokmuş!
Ne diyebiliriz Suudilere! ABD güdümündeki tüm gerici darbelerin finans
kaynaklığı yaparlar. Dünya’da silaha en çok para yatıran ülkenin Suudi
Arabistan Devleti olduğunu biliyoruz. Tabi silahlar ABD’den alınmakta. Paralar ABD’nin
silah sanayicisine kaynak olmakta. Bu silahlar Ülkemizin başına bela olan
ayrılıkçı güçlere, İsrail’e… gitmekte...
Son olarak söylemeliyim. Suudi
Arapların gelir kaynağı petrol gelirleriyle beraber Hac ve Umre gelirlerinden
oluşmaktadır. Ekonomik koşulları olanaklı olan Müslümanların bir kez hac farizasını
yerine getirmelerine sözümüz olamaz. Lakin birkaç kez hac ve Umre seyahatleri
yapıp paralarının Suudilere dolayısıyla emperyalizm güçlerin silah sanayisine
gittiğini bilmem düşünürler mi?