Türk Millet-i Necîbesine Son Hitâbım.
Dağdâr [yaralı] kalb ve fikrimden hurûşân olan [coşan] son feryâdım neşr edildiği gün, cism-i nizârım [zayıf bedenim] ya pûşîde-i hâk-i ebediyyet olmuş [sonsuzluk toprağıyla örtülmüş] veyâhut rûhumun ızdırablarıyla bir mahfaza-i emvâtda [tabutta] bir an için olsun mahfûz bırakılmış olacaktır. Fakat âlî bir vicdân, yüksek bir mefkûre sâhibi, her felâketimizde bizlere destgîr olan [elimizden tutan] reis-i âilemiz ve halîfe ve sultan Abdülmecid Sânî’den[ Sürgünde olsa da son halife olarak kabul ettiği amcası Abdülmecit'ten bahsediyor. ] niyâzım, beni memâlik-i İslâmiyyenin [İslâm topraklarının] bir köşesine göndermesidir. Buna da emin olarak rahat ve müsterih cismimde dâimâ azablarla hırpalanan rûh-ı sermedîmi [ölümsüz ruhumu] Hâlık ve Ma’bûduma teslim ediyorum.
Sevgili vatan ve milletimden cüdâ [ayrı] düşdüğüm günden beri her an ve her dakikasını bin azab ve ıztırab çekerek ciğerlerimin bir parçasıyla tediye etmekle [ödemekle] ancak bu zamana kadar buhranlar, işkenceler içinde yaşayabildim.
Şimdi rûhum ebediyette bâki kaldıkça, aşk ve hicranlarıyla cism-i zârımı [ağlayan bedenimi] kavuran sevgili vatanımın etrafını tavaf edeceğini düşündükçe, mevtin( ölümün ) kucağına bir an evvel atılacağım.
Âteş-i harâretle sirişki [Haraetli bir ateşin göz yaşları ile] kuruyan gözlerimi bu bîvefâ( vefasız ) dünyaya çevirince, sizlerden başka bir şey görmüyorum.
Şu ân-ı vâpesinimde [son nefesimde] yine sizleri düşünüyorum. Fakat Âl-i Osman’ı her türlü himâyeden mahrum diyâr-ı gurbete atarak, haseb ve nesebden[Kişinin kendine mahsus olan ve kendi hasletlerinden doğan değeri, asâlet ] mahrum, VATANA KARŞI İFA ETTİĞİ VAZİFESİNİ milletin hürriyetiyle tediye ettiren[Ödeyen] birine gösterdiğiniz acze, sonuncu zayıf nefesimle derin bir âh çekerek, Türk milletinin tengnâ-i ıztırabda [acı darboğazında] yaşayan Âl-i Osman’ın saadet ve bahtiyârîsini ve kurtulmasını zikr ederek gözlerimi kapıyorum.
3 Eylül 1929 Fehîme binti Murâd Hân-ı Hâmis [5. Murad Han kızı Fehime]
Yukarıdaki Mektup, altındaki tarihten de anlaşılacağı üzere 3 Eylül 1929'da Sultan 5. Murat'ın kızı Fehime Sultan tarafından, Türkiye'de neşredilmek üzere Fransa'nın Nice şehrinde yazılmıştı ama maalesef zamanın yönetimi buna izin vermedi. Mektup ancak Mısır'da bir gazetede neşredildi.
Bu mektuptan sadece on iki gün sonra 15 Eylül 1929'da Fehime Sultan, Elli Dört yaşında Fransa'nın Nice şehrinde hayata gözlerini yumdu, cenazesi önce Nice şehrinde defnedilse de daha sonra kuzeni Osman Fuad Efendi tarafından alınarak Şam- Sultan Selim Camii haziresinde bulunan hanedan mezarlığına defnedildi.
Evet, bugün Fehime Sultan'dan bahsedeceğim sizlere.
Neden peki? Osmanlıda bir sürü hanım sultan varken Fehime Sultan'ın özelliği ve ayrıcalığı nedir ki ondan bahsedeceğim? Bu sorunun cevabını yazının içinde bulacaksınız.
Fehime Sultan, Osmanlı Padişahı V. Murad'ın ve eşi Meyliservet Hanım Sultan'ın kızı olarak 1875 Yılında dünyaya geldi. Henüz bir yaşında iken babası V. Murat Osmanlı tahtına oturdu ise de padişahlığı uzun sürmedi. Doksan üç günlük bir saltanattan sonra hakkında düzenlenen akli melekelerinin yerinde olmadığına dair rapor ve şeyhülislam fetvası ile tahttan indirilip yerine II. Abdülhamit tahta geçirildi.
II. Abdülhamid, Ağabeyi V. Murad ve kızlarını - Dışarı adım atmamak kaydıyla- Çırağan Sarayına kapattı, özellikle de V. Murad'ı tekrar tahta oturtmak amacıyla düzenlenen Çırağan darbe girişiminden sonra bu saray V. Murad ve ailesine adeta bir hapishane oldu.
Fehime Sultan on üç yaşına geldiğinde annesi Meyliservet Sultan vefat etti. Bunun üzerine V. Murad, kardeşi II. Abdülhamid'e bir mektup yazarak kızlarını yanına almasını ve onları en iyi şekilde yetiştirip evlendirmesini rica etti.
II. Abdülhamit, bu ricayı kırmayarak V. Murad'ın kızları Hatice, Fehime ve Fatma'yı kendi yaşadığı Yıldız Sarayına aldırdı. Onlara özel hocalar tarafından dersler verdirdi ve nihayet kızların '' Amca bizi de evlendir artık. '' feryatlarına dayanamayarak 30 Yaşına gelmiş olan Hatice'yi Vasıf Efendi ile 26 Yaşındaki Fehime'yi ise Galip Bey ile evlendirdi. Lakin kızların her ikisi de kocalarını beğenmediler. Onları mevki itibariyle kendilerinde çok aşağı buldular. Hele de Hatice Sultan açık açık '' Kendi Kızını ( Naime Sultan ) Plevne Kahramanı Osman Paşa'nın oğluyla evlendirdiği halde bizi gitti bu sünepelerle evlendirdi'' Diyordu ve daha da ileri gidip eşi Vasıf Efendi'yi hareme sokmuyordu. Adamcağız evli- bekardı vesselam.
Fehime Sultan da farklı değildi. O da Galip Bey'i hiç sevmiyordu lakin emir büyük yerdendi, mecburen katlanacaktı kocasına.
Hatice Sultan sonunda kuzeni Naime'nin kocası Kemalettin Paşa'yı baştan çıkardı ve Osmanlı tarihinde o güne kadar görülmemiş bir skandal patlak verdi. Padişah II. Abdülhamit, Kemalettin Paşa'nın rütbelerini söktürüp sürgüne gönderdi. Hatice Sultan'a ise bir ceza vermedi.
Fehime Sultan ise II. Meşrutiyetin ilanına kadar bekledi. II.Meşrutiyet ilan edilince '' Herkese olan hürriyet bize yok mu? Ben de hürriyet istiyorum. ''Dedi ve Galip Bey'den boşanmak için girişimlerde bulundu. Nihayet Galip Bey zar zor da olsa ikna edildi ve boşanma gerçekleşti.
''Yahu Hocam ! Dayandın gidiyorsun da biz bunları Payitaht Abdülhamit Dizisinden biliyoruz zaten. Bize bu magazin haberlerini anlatmak için mi yazdın bu yazıyı?'' Dediğinizi duyar gibiyim.
Evet, buraya kadar yazdıklarımı Payitaht Abdülhamit Dizisinden biliyorsunuz. ( Eğer izlediyseniz ) Şimdi hiç bir dizide izlemediğiniz Fehime Sultan'a gelelim. Ama önce yine biraz magazin yapacağız, o sebeple kusura bakmayın.
Sultan II. Abdülhamit de tahttan indirildikten sonra Fehime Sultan, bir mesire yerinde görüp hayran olduğu kendisinden beş yaş küçük ve iki çocuk sahibi, eşinden ayrılmış, Mahmut Tevfik Bey ile evlendi. Fakat Sultan V. Mehmet Reşat bu damada diğer damatlar gibi paşalık ve vezirlik payesi vermedi çünkü damat yüzbaşılıktan istifa etmiş bir kişiydi. Padişahın gözü hiç tutmamıştı bu damadı. Lakin aşkın gözü kördür ya, Fehime Sultan ilk kocasından çok daha tipsiz ve dahi üçkağıtçı biri olan kocasını seviyordu.
Evet, şimdi gelelim niçin Fehime Sultan'ı bir yazıma konu ettiğime...Yani tanımadığımız Fehime Sultan'a... Fehime Sultan ne yapmıştı ki son mektubunda ''VATANA KARŞI İFA ETTİĞİ VAZİFESİNİ milletin hürriyetiyle tediye ettiren[Ödeyen]'' Diye bir cümle sarfediyordu.
Yazı çok uzadı. Gelecek bölümde gelelim o konuya olur mu?
(
Sevgili Vatan Ve Milletim ! ---ı. Bölüm --- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
8.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.