Gm1.M2 Fg = R²” Çekim Gücü, Yani aşkın Çekim Gücü
Bu yazılanlar benim kendi görüşümdür, BİLİMSEL bir çalışma
değildir, başka bir bakış açısıyla bakılmasına vesile olmak ve yazarak düşünme
kapasitemi yani beyin fırtınası yaparak içindeki aşırı sıcaklığına, bakış
açımla anlamlandırarak bir serinlik getirmek istedim. Ayrıca biz sanatçıların
şairlerin yazarların uğraşısının insan olması yani gönülde insan biriktirmesini
sevgi ekerek gül biçmesini isterken, etrafımıza bakarken, denize, gökyüzüne
etrafını kaplayan kötü düşünce bakış açılarını yakalayarak yazan kişileriz aynı
zamanda inanın ki en zor zanaattır bu.
“Mesafe ne kadar uzun olursa, çekim gücü o kadar az olur.
" Formülü tam aşk için söylenmiş
gibi, her ne yana dönersek aşk karşımıza çıkarken, mesafelerin önemi olmasa da
çekim gücünün zayıflaması yıkıyordu insanı.
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
Nazım Hikmet Ran
----
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahattin Karakoç
----
Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kâğıt veya kül
Yazarım adını;
Yaldızlı tasvirlere
Toplara tüfeklere
Kralların tacına
Yazarım adını
Paul Eluard
Bu şiirlerde bu formül ve aşkın çekim gücüyle yazılmıştır. Bu
arada Edebiyat evindeki Elvin Hanım kardeşimiz gurbet yolunda asıl vatanını
aramak için fizikte çekim gücüyle bir formül ile yol aramaktadır. Yanımıza
gelen Elvin Hanım kardeşimiz bana Bilgin Beye Ve Sönmez kardeşime. “Bu gurbeti
bitirmenin bir formülünü” bulamadınız mı diye sorar. Az fikir ve beyin
fırtınasından sonra şunu bulduk ve kardeşimize sunduk.
Hasret,
insanın sevdiklerinden uzakta olmasının yarattığı bir duygu. Fiziksel bir
formülü olmasa da, mizahi bir bakış açısıyla hasreti ele alalım.
“Hasretin
Fiziksel Formülü”
Hızlı Ruhlar
(HR): Hasrete alışamamış Ruhlar
Ruh, ışık
hızından daha hızlı hareket eder. Bu, sevdiklerimizi anında ziyaret edebilme
yeteneğine sahip olduğumuz anlamına gelir bu nedenle çok çabuk özleriz,
yanımızda ayrıldığı an o an sanki gördüğümüz an unutulur, asırlardır görmemişiz
hissi verir.
HR = (Sonsuz hızda ruhlar) Hasret -anında Vuslata
kavuşmak için koşarken- Radara yakalananlar.
Zaman
Bükülmesi (ZB): Zurnadan Biliriz Peşrev olmaz.
Hasret
anında başlar, ancak zaman bükülmesiyle uzun bir süre gibi hissedebilir.
ZB = (Anlık
hasret) × (Zamanın tuhaf bir şekilde yavaşlaması) Zamanın hasret ilinde
bükülerek boynumuzu bükmesidir.
Görünmez
Gözyaşları (GG): Gözyaşlarını göm gönlün içine gümbür gümbür ağlama az sabır et
Hasretin
fiziksel etkisi, gözyaşlarının gizli boyutunda gerçekleşir ve bunun içinde
saklıdır ağladıkça azalacağına aksine çoğalır hasret.
GG =
(Gözyaşı miktarı) × (Görünmezlik katsayısı) Gözyaşlarının akım miktarı içimizde
görünmeyen hasreti saklayarak damlacıklar halinde akar, görenler bak gözüne çöp
kaçtı diyerek alay ederler, o nedenle ağlarsan gece karanlıkta ağla kardeşim/kardeşlerim.
Kuanta Aşk
Parçacıkları (KAP): Kapını açık tut hasret kaldığın gelirse dışarıda kalmasın
aman ha…
Sevgi,
kuanta düzeyinde parçacıklar halinde taşınır. Gözyaşıyla parça parça dökülürken
içerde birikmeye devam eder
KAP = (Sevgi
yoğunluğu) × (Aşk kuantum sayısı) Kapını aç pencereni aç kararan anlar pırıl
pırıl parlasın aşkla paklansın
Sonuç
olarak:
Hasret=KAPHR×ZB×
---------------------------
GG
Formülü ile
açıklamaya çalıştık umarım anlamıştır Elvin kardeşimiz.
Aşk gibi, çekim gücü de mesafeye direnemiyor galiba,
yıkılıyor her şey çekim gücü olmadan bu nedenle dünyamızda insanlık, vefa,
vicdan kalmamış!" Hani derler ya, âşık kalp değil de, m1 ile m2
kütlelerinin çekim gücü arasındaki ilişkiye bakar. Yani Âşık, maşuk… Tam da o
konu bu formülde gizli! Yani aslında çekim gücü, sadece evrendeki cisimler
arasındaki mesafeye bağlı değilmiş, aynı zamanda kütlelerin de etkileşimine
dayanıyormuş, etkileşim yoksa duygu yoğunluğu yok ve yoğun olmayan her şeyin
çekim gücüde yok boyutu da yok gibi. Bu da demek oluyor ki, sevgiyi paylaşırken
bile birbirimizi Aşkın çekim gücüyle severken akıl yok oluyor bu sevgiyi
anlamıyor çünkü o çıkar işinde usta, kandırmakta usta, aldatmakta usta ve bu
etkileşimle buhar olup uçuyor! İşte bu yüzden, çekim gücü formülü düşünürken
bir yandan da kalbimizin çekimine dayanarak sevdiklerimizi yanımıza çekmeye
çalışıyoruz işte asıl mesele budur. Sonuçta, her aşk hikâyesin de de evrensel
bir çekim kuvveti var ve hala dünya yaratıldığından beri Şeytan bunu kıskanıyor
ve hala aşkla sevilmeler devam ediyor.
“Mesafeler aramızı bozamaz, bozulan sadece midemiz olur”
"Belki de bu yüzden, aşkın fiziksel bir açıklaması
olduğunu söylemek yanlış olmaz. Çünkü evrendeki her şey, kütle çekim yasasına
tabi! E artık aşkı da fizikle açıklamak mümkün gibi görünüyor, değil mi?
Evrensel çekim kuvveti, hem gök cisimlerini bir arada tutar
hem de insanları bir araya getirir. Kimi zaman kütlelerin, kimi zaman da
kalplerin çekimine maruz kalırız. Aşkın, evrensel bir güç olduğunu pek çoğumuz
kabul ederiz. Ancak bu gücün ardındaki asıl sır, kütlelerin çekim gücü
formülünde yatıyor olabilir” Çekimin gücü”. Belki de sevdiklerimizi yanımıza
çekme isteğimiz, evrenin temel yasalarına dayanıyor olabilir. Aşk, ışık hızıyla
yayılan bir çekim kuvveti gibi, bizi etkisi altına alır ve bir araya getirir.
Bu nedenle, aşkın da bir çekim kuvveti olduğunu düşünmek aslında pek de uzak
bir ihtimal değil. Kim bilir, belki de evrenin büyük bulmacasının anahtarı,
kalpler arasındaki çekimde yatıyor olabilir. Sonuç olarak, aşkın fiziksel bir
açıklaması olmasa da, onun da evrensel çekim yasalarıyla bağlantılı
olabileceğini düşünmek hoş bir düşünce olabilir.
Çek beni çekeyim (taşıyayım)seni.
Çekim gücüm zayıfladı, çek kendine şarj et beni.
Çekemeyeneler bizi, kucakta taşısınlar bizi
Belki de evrenin sırları arasında, sevdiklerimizi yanımıza
çekme çabamızın da bir parçası olduğunu düşünmek, aslında oldukça romantik bir
bakış açısıdır. Hatta tüm bakışlar bunu
ifade ederken ne kadar bundan uzağız değil mi? Aşkın, bir çekim kuvveti
olduğunu felsefi ve duygusal bir açıdan düşünmek, bizi evrenin derinliklerine
doğru bir yolculuğa çıkarabilir. "Sevdiklerimizi yanımıza çekme arzusu,
evrensel çekim yasasına benzer bir şekilde, belki de kalplerimizi etkileyen bir
güçtür zaten kalbin çekim gücü aşkla birleşince sevgi merhamet ortaya çıkmıyor
mu? Tıpkı bir yıldızın etrafındaki gezegenleri sürüklediği gibi, aşk da
kalplerimizi bir araya getirir ve birlikte dönmeye devam eder. Bu yüzden, sevgi
her şeyden önce bir çekim kuvvetidir, evrenin en güçlü yasalarından birine
meydan okur, aşkla tüm kötülüklere meydan okumak gibi. Ve bu çekim gücü
sayesinde, insanlar arasındaki bağlar hiçbir mesafe tanımaz, her zaman birlikte
olurlar. Aşk, evrendeki en güçlü çekim kuvvetidir ve kalpleri birleştiren bir
mucizedir.
Çek beni kendine benzet beni kendine
Çek beni kalbinin aşkın gücüyle bu şenliğe varalım ikimiz
güzelliğe sonu da varsın evliliğe.
"Bilgin Bey, yani yine ben, bir gün evimde otururken bir fikir geldi
aklına. 'Aşkın çekim kuvveti konusunda bir deney yapmalıyım!' dedim kendi
kendime, neden olmasın, süper bir fikir dedim. Hemen laboratuvarıma doğru
koştum ve deney için gerekli malzemeleri toparladım. İlk olarak, aşka karşı
direnç ölçüm cihazını hazırladım. Bu cihaz, kişinin aşka karşı ne kadar
dayanıklı olduğunu ölçebilecekti. Sonra, aşkın çekim gücünü ölçmek için özel
bir alet tasarladım, oh ne ala harikayım! Bu alet, âşık olduğu anda kişiyi tam
anlamıyla kendine doğru çekecek ve aşkın etkisini ölçebilecektim.
Deney başladığında, Bilgin Bey'in yani benim gözlerim
ışıldıyordu. İlk olarak, direnç ölçüm cihazını kendi üzerimde denedim ve
şaşırtıcı bir sonuçla karşılaştım Aşka karşı inanılmaz bir direnç gösterdiğim
ortaya çıktı. Ardından, aşkın çekim gücünü ölçmek için hazırlandım.
Aleti çalıştırdığında, birdenbire odada garip bir çekim
kuvveti hissetmeye başladım. Döndüğümde, karşısında duran ayna karşısında kendi
kendime bakarken gördüm. Gözlerim aniden sırıtmaya başladım, anladım ki evraka
evraka(buldum, buldum, Newton’dan neyim eksik ki yani?)) aşkın gerçek çekim
gücünün aslında kendi içinde olduğunu fark ettim.
Bilgin Bey, yani yine ben, bu deneyden çıkaracağım en önemli
dersin, aşkın gerçek gücünün insanın içinde olduğu ve bu gücün asla
unutulmaması gerektiğini anladım da insanlara anlatamadı bu aşkın çekim gücü
bunu, uzaklaştıkça kaçtıkça kaybolursunuz demesine rağmen
Bir gün yine bendeniz Bilgin Bey, aşkın çekim gücü
konusundaki deneylerime yeni bir boyut kazandırmak istedim ve bu sefer farklı
bir yöntem denemeye karar verdim. Aşkın çekim gücünü görsel olarak temsil etmek
için bir aşk manyetometresi ( Manyetik alanın yoğunluğunu-yani aşkın çekim
alanını ölçmeye- ölçmeye yarayan bir araçtır. ) icat ettim. Bu manyetometre,
aşkın yoğunluğunu ve doğrultusunu ölçebilecek özel bir cihazdı ve ilk ben icat
ettim.
Deney başladığında, Bilgin Bey manyetometreyi çalıştırdı ve
etrafımda döndürdüm. Birden cihazın okları çılgınca hareket etmeye başladı.
Bilgin Bey, bir noktada durduğunda okların tam önünde durdu ve şaşkın bir
şekilde onların inanılmaz bir hızla bana doğru yaklaştığını fark ettim.
Tam o anda, odamın bir diğer köşesindeki aşk enerjisi
yoğunlaştı ve bir ışık huzmesi açıldı. O ışık huzmesi, Bilgin Bey'e yani bana
doğru ilerlediği sırada o da manyetometre ile birlikte dönmeye başladım. İki
enerji kaynağı birbirine yaklaştıkça, odada büyük bir çekim kuvveti oluştu ve
bu çekim gücü benden güç aldıkça tüm evin duvarı, çıkmaz sokaklar yıkılarak
aşkla açılmaya başladı.
Sonunda, aşk manyetometresi ve ışık huzmesi birleşti ve
Bilgin Bey yani ben, aşkın gerçek gücünü hissettim. O an, odada bulunan tüm
eşyaların değerli şeylerin hiçbir şeyin öneminin olmadığını ve sadece sevgi ve
bağlılık hissinin hayatın anlamı olduğunu anladım.
Aşkın evrensel bir çekim gücü olduğu her geçen gün daha da
belirgin hale gelirken bundan habersiz zalimler Filistin de bunu yıkmaya
çalıştıkça, dünya İslam’a kucak açarak Müslümanlığı kabul ederek gerçeki
sevginin merhametin imanın kucağında birbirlerine sarılarak aşkın gücünün insan
gücünü yıkacağını ispatlamaya az kaldığını ifade ediyorlar. Aşkın çekim gücü
bize, evrende birbirimize ait olduğumuzu hissettiriyor ve bu his, aşkın bizi
nasıl bir araya getirdiğini anlamamıza yardımcı oluyor. Bu nedenle, evrenin
gizemli güçleriyle aşk arasındaki bağı düşündükçe, insanın içindeki aşkın,
insanın çekim kuvvetini daha da fazla hissediyoruz. Ve belki de, sevgiyle dolu
kalplerimiz, evrenin sonsuzluğunda birlikte yol alıyor lakin biz ters yöne
hareket etmekte ustayız galiba.
Bu Formülle bize
Aşkın, insanın duygusal ve ruhsal boyutuyla etkileşim içinde olan bir kavram
olduğunu, onun evrensel boyutunu daha da ön plana çıkarır. Aşk, bizi sadece
ilgi duyduğumuz bir kişiye karşı hissettiğimiz duygularla sınırlamaz, aynı zamanda
evrenin bütününe, diğer insanlara ve hatta doğaya karşı da bir bağ kurmamıza
yardımcı olur. Bu şekilde düşünüldüğünde, aşkın gerçekten de evrensel bir güç
olduğu ve bizi daha derin bir anlam arayışına yönlendirdiği anlayabiliriz
gerçekten. Aşkın çekim kuvveti, sadece bireyler arasındaki ilişkileri değil,
aynı zamanda insanın evrenle olan ilişkisini de etkiler ve derin bir anlam
taşır. Bu yüzden, aşkı felsefi ve duygusal bir açıdan ele almak, insanı evrenin
derinliklerine doğru bir keşif yolculuğuna çıkarabilir.
Gelin, aşkın devasa bir çekim kuvveti olduğunu düşünelim. Her
yerde 'aşkın çekimi' diye bir kavram olabilir mi acaba? Bir insan başka birine
âşık olduğunda, etrafa yayılan 'aşk çekim dalgaları' diğerlerini de etkiler mi?
Belki de âşık olan insanlar birbirlerine fiziksel olarak çekilirler ve
birbirlerine harfi harfine 'âşıkça' yaklaşırlar. Sahiden, aşkın çekimi herkesi
etkisi altına alır ve belki de bu yüzden, bazı yerlerde 'aşk felci' diye bir
şey duyarız! Eğer aşkın çekimi gerçek bir fiziksel güç olsaydı, hayatımız çok
daha ilginç olabilirdi. Belki de, aşka karşı koymak için 'aşk itme kalkanları'
geliştirirdik. Her ne kadar saçma gelse de, aşkın çekim kuvveti konusunda mizah
yapmak bizi gerçekten derin bir yolculuğa çıkarabilir!
Çıkalım mı ne dersiniz? Buyurun…
"Bir zamanlar, dünyada aşkın sıradan bir duygu olmadığı,
aksine devasa bir çekim kuvveti olduğu bir gerçek haline gelmişti lakin
insanlar bundan habersizdi, duygusuz hissiz yaşayarak kendi hallerinde
sıkıntılar içinde yaşamaya devam ediyordu. İnsanlar arasındaki bağlar, tutkular
ve sevgi, evrenin temel kuvvetleri gibi işliyordu. Bu evrende, her şeyin aşkın
çekimiyle şekillendiği ve dönüştüğü bir düzen vardı.
Bir gün, genç bir fizikçi olan Sönmez kardeşim bir formül
buldu bana yani Bilgin Beye danışarak, aşkın evreni nasıl yönlendirdiğini
anlamak için bir deney yapmaya karar verdik. Sönmez kardeşimle yapacağımız
deney aşkın çekim kuvvetini ispatlamayı amaçlıyordu. Bilim dünyasında büyük
heyecan getirecek olan bu devasa deney, beraberce cesurca giriştiğimiz bir
görevdi artık. Çekim gücü olmadan insanların bir arada olamayacağı, itme
gücüyle insan daha ne kadar uzağa kendini götürebilirdi bunu kanıtlayarak büyük
bir etki meydana gelmesini istiyorduk haliyle.
Bununla, aynı zamanda arkadaşlık, bağlılık ve fedakârlık gibi
farklı aşk türlerini de kapsıyordu. Deneyi sırasında aşkın etkilerini ve
insanların birbirlerine olan bağlılıklarını inceliyorduk.
Deneyin sonuçları herkesi şaşırttı. Aşkın enerjisinin
gerçekten etkileyici boyutlarda olduğunu ve insanların birbirlerine olan
çekiminin evrenin işleyişinde belirleyici bir rol oynadığını keşfettik. Bu
keşif, aşkın sadece kişisel duygusal bir durum olmadığını, aynı zamanda evrenin
temel bir bileşeni olduğunu gösterdi.
Bu keşfimiz, dünya genelinde büyük yankı uyandırdı, lakin
insanların çıkar ilişkisini aklı buhar olup uçurduğunda pek sıcak bakan
olmadı... İnsanlar, artık aşkın sıradan bir duygu olmadığını, aksine evreni
şekillendiren devasa bir güç olduğunu fark etmişlerdi lakin bu aşk insanları
çıkar koltuğunda, aldatma koltuğundan ediyordu. Bu keşif, insanların
birbirlerine karşı olan sevgi ve sıcaklığın, maddi dünya üzerinde dahi önemli
bir etkisi olduğunu kanıtlamıştı lakin ilgi azdı, lakin Filistin’de ki zulüm bu
etkinin gösterdiği çekim gücüyle deneyimizi devasa bir boyuta ve katılımla
kabul olmasına vesile oldu..
Ve böylece, bizim bu cesur deneyimiz, "aşkın
çekimi" olarak adlandırılan yeni bir kavramın doğmasına sebep oldu. Artık
herkes, aşkın sadece duygusal bir durum olmadığını, çekim alanı olmadan
alanların bomboş kaldığının da kanıtı oldu vesselam.
Mehmet Aluç
Not: Sönmez kardeşim Formülü eksik yazdığını ve tamamını
yayınlayarak bu formül üzerinde İlham kaparak devam ettim, aslında ikisi de
içinde aşkı barındırıyordu, Teşekkürler ederim kardeşime bu dâhiyane fikrine.