Başbuğ Selçuk beğ ve 3 bin bahadırı kuzeyde Aras Nehrine varmışlardı.
Burada yemekler yenecek ve dinleneceklerdi.
Atlar serbest bırakılmış otlasınlar diye.
Ateşler yakılmış etler hazırlanıyordu.
Binbaşı Börükan’ın komutasında olan genç bir bahadır getirdiği küçük kopuzu çalıyordu.
Çalgısı duyuldukça etraf sessizleşiyor, Selçuk beğ de dahil herkes onu dinliyordu.
Bu tanınmamış bir Ozan’dı, ilk defa dinliyorlardı.
Herkesin ilgisi pür dikkat Ozan’a kesilmişti.

Kulaklar nağmeye alışmış, işte Ozan şimdi söylemeye de başlıyordu:

Yad yaban ellere vardık...
İşte şimdi üç bin Er’dik...
Gürcü Tümen yere serdik...
Türk Türe’ye uyar deyu...

Selçuk beğ Oğuz Başbuğu,
Ölmek diler cesur çoğu,
Kalktı çift başlı yad tuğu, (Türk olmayanlarla yapılan cenklerde kullanılan bir Türk tuğu)
Ödlek Gürcü cayar deyu,


Uçmağ’a vardı kaç yiğit...
Oğuz çınar, yağı söğüt...
Akınlarda olmaz ağıt...
Tanrı bunu duyar deyu...

Selçuk beğ’le kartal sancak...
Oğuz’u kim durduracak...
Tanrı bilir bunu ancak...
Türk Budunu bayar deyu... (Bayar: asil, yüce, saygın, soylu)

Dinleyen bahadırlar kendinden geçiyordu, Oğuz’un gönlünde bun kalmamıştı, herkes mutlu idi.
Yedek atların birinden bir telli çalgıyı alan başka bir bahadır çalıyordu şimdi. Bakalım neler söyleyecekti.

Akın eder özbaşına...
Haçlı Gürcü savaşına...
Oğuz kurban soydaşına...
Selçuk beğ kartal yürekli...

Ne ana ne katun düşün,
Cenk etmektir senin işin,
Uçmağ'a varır can kuşun,
Tanrı yaratır sürekli,

Almak için öcümüzü...
Yağı görsün gücümüzü...
Biledik kılıcımızı...
Bize yeni yurt gerekli...

Üç bin bahadır emrinde...
Sağ kalmak kimin umrunda...
Gürcü korksun tüm ömründe...
Türk Tuğ’ları çift direkli...

Gönüller coşmuştu iyice, diğer ilk Ozan aldı yine sözü...

Iraklara yakınlara...
Selçuk beğ'le akınlara...
Oğuz benzer çakınlara... (Çakın:şimşek)
Gürcü yurduna yağarız...

Başbuğumuz Börteçine...
Yeteriz Gürcü haçına...
Gün gelir Tiflis içine...
Gürcü leşini yığarız...

Kafkaslar dar, Anadolu...
Oğuz tuttu kutlu yolu...
Haçlı tutsa sağı solu...
Anadolu’ya sığarız...


Gürcü gel bakma ardına,
Oğuz'lar girdi yurduna,
Biz düşmeyiz can derdine,
Selçuk beğ'e baş eğeriz,

Beriki Ozan coşmuş şimdi cevap veriyordu.

Yığın yığın gelse haçlı...
Selçuk beğle başım taçlı...
Oğuz Budun haça öçlü...
Bir ölsek biz bin doğarız...

Haçlı topla şövalyeler...
Oklarımız kalkan deler...
İmparatorlar gelseler...
Ordularını boğarız...

Selçuk beğ Ozanları dinliyor, gözleri ufukta nice menzilleri görüyordu.
Konstantin’i dahi aklından geçiriyordu.
Hak Resul Muhammed’de bunu buyurmuş, Türk Ataları bunu bir vakit denemiş, sonra islam orduları denemiş fakat Konstantin düşmemişti. Selçuk beğ biliyordu ki ilk adım haçlı Gürcü’lerdi.
Ozanlar devam ediyordu sırayla çalıp söylemeye.
Şimdi tempoyu artırmışlar, Ozan’lar atışmasına dönmüştü iş.
Bir dörtlükten sonra diğeri sözü alıyor, ikisi de ordunun Başbuğ’u Selçuk beğ’i övüyordu.

Başbuğ Selçuk Türk Han olsun...
Türk Budun’a Kağan olsun...
Oğuz'lar ak doğan olsun...
Oğuz Ordusu yürüsün...
Tanrı Başbuğ’u korusun...

Şimdi hemen diğer ozan cevap veriyordu....

Selçuk kartal yağı serçe...
Gözleri bakıyor sırça...
Akınlarda olmaz arça... (Arıç - Arça: barış, sulh)
Ulu dağlardan dorusun...
Tanrı Başbuğ’u korusun...

Diğer Ozan cevap veriyordu yine....

Köktanrı övmüş yaratmış...
Oğuz Budun’u türetmiş...
Başbuğ’un tayı Kır At’mış...
Kayra Han gibi dirisin...
Tanrı Başbuğ’u korusun...

Beriki Ozan söylüyordu yine...

Tanhu olsun, Selçuk Baş Kan, (Tanhu: Türklerde Tanrıkut'luk almış olan Hakan, Baş Kan)
Mete Han gibi bir Hakan,
Acunda en ulu Türk Kan,
Kül Tigin gibi birisin,
Tanrı Başbuğ’u korusun...

Ardı arkası gelmiyordu, Ozanlar iyice coşmuş tüm bahadırları kendinden geçirmişti.
Fakat işte etler kızarmış, şimdi yemek vaktiydi.
.......
....
Ertesi gün erkenden yine kuzeye doğru at salan Oğuzlar Batabat Gölüne varmışlardı.
Haçlı Gürcü topraklarında iyice derinlere varmışlar, artık her an her yönden tehlike ansızın gelebilirdi.
Batabat Gölü’nün etrafı yemyeşil ormanlarla kaplıydı.
Burası pusu kurmak için de, pusuya düşürülmek için de çok uygundu.
Bir an önce suyla olan işler görülmüş, Şahbuz Ormanlarından kuzeye doğru yol almaya başlamışlardı.
Ormanlığın bitmek üzere olduğu göz alabildiğine yeşil çimenli bir ova vardı şimdi önlerinde.
Ufukta birşeyler seçiliyordu. Galiba bir haçlı Gürcü kuvvetiydi bu.
Selçuk beğ kır atı ile iki yanında Tuğ’ları taşıyan bahadırların arasındaydı. Sağ tarafta ise çift başlı kartal sancağını taşıyan bahadır olduğu halde şimdi daha yavaş olarak, fakat ufuktaki kalabalığa doğru gidiyorlardı.
Selçuk beğ oklanın buyruğunu verdi.
Tüm bahadırlar omuzlarından yaylarını almış, sadaklardan oklar çekilmiş olduğu halde pür dikkat ilerliyorlardı.

3 bin gibi az bir sayı ile bu kadar kuzeye gitmek çılgınlıktı.
Daha evvel pusuya düşürülen Oğuz'ların öcü alınacak diye canlarını hiçe sayıyordu bu bahadırlar.
Köktanrı Oğuz'ları cesaret için, cenk için yaratmıştı.
Tüm kişiogullarına üstün kılmıştı.

Kalabalığa yaklaşınca bunların hayvan sürüleri olduğu şimdi belirmişti. Binlerce hayvan bu yemyeşil ovada otluyordu.
Sürünün ilerisinde haçlı Gürcü askerine benzeyen küçük bir bölük asker vardı.
Selçuk beğ hiç istifini bozmadan, aynı anda 3 ok gezlemiş ve öndeki üç askeri devirmişti, işte diğer askerler teslim olmuştu bile.
Selçuk beğ teslim alınan askerlerin başını sorgulayacaktı.
Acaba bu binlerce küçükbaş hayvanlar kimindi!


Sorgulamadan önce çeşitli saygısızlıklar yapan 4 haçlı Gürcü askerinin daha kılıçla başı gövdesinden ayrılmıştı.
Gürcü Kral III. Bagrat Liparit nasıl askerlere sahipti böyle!
Bu tutum Bahadırlık Türe’sine hiç yakışmıyordu.
Oğuz’lar savaş esirlerini aşağılamaz, fakat hakaret ve saygısızlıklara da kayıtsız kalamazlardı.
Oğuz’lar tam olarak bir Ordu-Budun sistemini yaşıyor ve yaşatıyorlardı.
Haçlı Gürcü’ler bugün için kuvvetli idiler fakat devlet geleneği çok zayıf kişioğullarıydılar, bu her konuda kendini gösteriyordu.
Selçuk beğ haçlı Gürcü’den boşyere bilgi almaya çalışıyordu, belliydi ki bu haçlı Gürcü’nün de başı gövdesine ağır geliyordu.
Selçuk beğ kararını verdi, 50 keçi ve 50 koyun ayrılsın dedi, bu 100 küçükbaş ile haçlı Gürcü komutanını yaya olarak serbest bıraktırdı.
Var git kralınıza söyle, Oğuzlar bay kişilerdir, doğuştan bay olanlar kral tanımaz dedi.
Bu 100 küçükbaşla da bir ziyafet çeksin.
Diğer haçlı Gürcü askerleri esir olarak yurda götürülecek, alınan küçükbaşlar da akın ulcası (ulca : ganimet) sayılacaktı.
Oğuzlar daha fazla kuzeye gitmeye lüzum görmüyorlar, alınan ganimet 5700 kadar küçükbaş yurda götürülüyordu.
Dönüş yolu 12 gün sürmüştü, yeni yavrular yolda doğmuştu, işte bunlarla beraber 6 bini geçmişti küçükbaşların sayısı.
Oğuz El’i yapılan akından memnundu.
Tüm esirler Yınal Yabgu’ya bildirilmiş, Yınal Yabgu’ya ele geçen pusatların yarısı ile 6 bin küçükbaş’ın 3 bini ulca üleşi (ganimet payı) olarak verilmişti.
Yabgu da memnun tüm Oğuzlar durumdan memnundu.

Dukak beğ oğlu Selçuk beğ’le birlikte büyük bir şölen tertip etmiş, 3 gün sürecek bu şölene çevre Türk El’lerinden de temsilciler katılmıştı, işte türlü yarışmalar yapılıyordu. Yengikent bayram yeriydi.
Ozanlar atışması epeydir devam ediyordu.
Çeşitli Türk Ellerinden türlü telli çalgılarla ozanlar gelmişlerdi.
Bunlar söz ustası oldukları kadar, elleriyle de ustalıklarını konuşturuyor, çalgılarla yapılan el oyunları izleyenleri mest ediyordu.
Biraz kulak kabartalım bakalım ozanlar neler söylüyordu.
İşte şimdi meydandaki sözcü bir ayak verecek ve ozanlar sırayla bu ayakla Türk Budun’u yahut kendi Boy’larını öveceklerdi.
Ozanlar başlamıştı bile, aralarında Abakay Ozan’lar da vardı.
Abakay Ozanlar Türk Budun’un hanım Ozanlarıydı.

Eçine Abakay men bir Kuman’ım..,
Türk Budun katunu men bir tümenim...
Türk Soy'a kurbanım men bir Ozan’ım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Türk Budun katunu er gibi er’dir...

Sonra başka Abakay Ozan söylüyordu sırayla herbiri dörtlük düzüyordu aynı ayakla...

Men Kıpçak El’inden Ozan Bige’yim...
Türk Budun’a mensup üye öge’yim...
Tümenle başeden büyük tugayım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Kıpçak’lar Oğuz’a soydaştır yar’dir...

Bir başka ozan....

Peçenek Boyundan Kan-Tura’lıyım...
Doğu’dan Batı’ya Türk Türe’liyim...
Türk Oba nerdeyse men oralıyım...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Ozan’lık kutludur pek yaman sırdır...

Bir başka ozan...

Kutlu Atam Oğuz, Boyum Yüreğir...
Yüz Ozan dinleyen olmazmış sağır...
Türk Budun toplansın meni de çağır...
Boyumuz ayrıdır, Soyumuz birdir...
Çaldığım bu çalgı kutlu Dut-Tar’dır...

Şölen devam ediyordu, yarın da güreşler yapılacaktı...
( Selçukluların Doğuşu - 8. Bölüm başlıklı yazı Alp.Aldatmaz tarafından 6.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu