12 Eylül askeri darbesinden önceki o yetmişli yılları şimdiki nesil nereden bilecek? O sıkıntıların en acısını 68 kuşağı denilen nesille onları takip eden bizim nesiller çekti. Yaşı atmış ve yetmişi aşanlar o yılları çok iyi hatırlarlar. Her birimizin zihninde unutulmaz bir anı vardır o yıllara ait. 


Belki iç güçlerin belki dış güçlerin etkisiyle yetişen gençlik ülkücü ( faşist) ve devrimci ( komünist) diye iki büyük gruba ayrılmıştı. 

Bu iki grup taban tabana birbirinin zıttı idi. Tek beraber oldukları nokta her iki grubun da vatan sevgisi ve millete hizmet duygusuydu. Ama iki taraf da kurtuluşu başka yerlerde arıyor ve kurtuluş için “ Bu düzen değişmelidir “ diyor bunun mücadelesini veriyordu. 

 

İşte o buhranlı yıllarda KTÜ de kimya mühendisliği okuyan , çok heyecanlı, atak, gözünü daldan budaktan sakınmayan ülkücü değerlere bağlı bir gençtim. 


12 Eylül darbesi olmuş olayların hızı kesilmiş, her iki taraftan da binlerce insan hapislere tıkılmıştı. Kenan Evren ve dört kuvvet komutanı ülkenin tek hakimiydi. 


Yanılmıyorsam bir hafta sonuydu galiba O gün okul kampüsünde yapılacak sınava geç kalmamak için kaldığım yurttan biraz erken çıkmış yürüyerek okula doğru gidiyordum. Yolumun üzerindeki bir tanış arkadaşın dükkanına uğramış, çay içmiş epeyce sohbet etmiştik. Sohbete kendimizi  öylesine kaptırmıştık ki birden saata bakınca “Aaaaaa! Sınava çeyrek saat kalmış” diyerek yerimden fırladım. 

Onbeş dakika içerisinde normal yoldan yürümekle sınav saatını riske atabilirdim. Onun için kestirmeden gitmeye karar verdim. 

Ana caddeyi bırakarak deniz sahilinden bir fındıklığa daldım. 

Geç kalmayayım diye çok hızlı yürüyordum. 


Değirmendere denilen mevkiye gelince fındık ormanından tali yola çıkmam gerekiyordu. Tam yola çıkacaktım ki birden “Dur! Sakın kıpırdama! Yat yere! “ diye bir komut duydum. Daha ne olduğunu anlamama fırsat kalmadı ki birden ayağıma atılan bir çelme ile yüzükuyun yere pataklandım. En az beş kişi üzerime çullandı. Hiç bir şey anlamamıştım. Kimdi bunlar? Ne için beni böyle derdest etmişlerdi?


İlk aklıma gelen karşıt görüşlü öğrencilerin tuzağına düşmüş olma fikrimdi. O günün şartlarında eğer böyle bir duruma düşmüşseniz sonu ölümdü. Kimse kimseyi affetmiyordu. Ölen veya yaralanan da kim vurduya gidiyordu. 


Birden “Üstünü başını arayın “ diye ikinci bir komut duydum. 

Dört beş kişi beni kıskıvrak tutarken bir kişi pratik bir şekilde tepeden tırnağa üzerimi aradı. “Bir şey yok” dedi. Bu arada birisi elindeki silahı başıma dayayıp “Kaçmaya kalkarsan beynini dağıtırım”dedi. 

Gözlerimi bir mendille kapatarak” Diğer arkadaşların neredeler ulan eşşoğ…”diyerek tokatlamaya başladılar. “Ne arkadaşı be, siz kimsiniz?”desem de cevap veren olmadı. 

Sadece içlerinden birisi”Filan, filan , filan siz üçünüz bunu götürün diğerleri benimle gelsin” dedi. Diğerleri fındıklık içinde dağılırken üç kişi beni aldı deniz sahilindeki bir çadırın içine getirdiler. 


Gözlerimi açtıklarında kendimi seyyar bir polis karakolunda bulmuştum. Daha ne olduğunu anlamadım ki  komser olduğunu sandığım bir kişinin sert ikazıyla irkildim. 

-Bana bak bizi uğraştırma ,hangi örgüte bağlısın. Diğer arkadaşların nereye kaçtı?—-Komserim siz ne diyorsunuz? Ne örgütü, ne arkadaşı?Benim kimseyle bir bağlantım yok. 

-Ulan eşşoğl… Madem arkadaşın yok da neden koşa koşa gidiyordun? Nereye saklandı diğer arkadaşların?

-Komserim saat 13 de sınavım vardı. Sınava geç kalıyordum Onun için koşa kışa gidiyordum. 

-Ulan sen kimi kandırıyorsun? Biz iki saattir orada pusu kurduk sizi bekliyorduk. Yalan söyleme. Kırarım senin kemiklerini. 

Demesiyle beraber elindeki copu nereme gelirse yapıştırmaya başladı. 

- ula deyyus itiraf et, uğraştırma beni. 

- Komserim neyi itiraf edeceğim? Ne desem inanmıyorsun? Ben falan yurtta kalıyorum. Telefon edip sorunuz. Okula telefon edip sorunuz sınavım var mıymış yok muymuş?” Kendime göre mantıklı cevaplar veriyordum. Öyle ya açsın telefon sorsun fakülteden veya yurttan. Dediklerim doğru mu yalan mı öğrensin. Ama o bunların hiçbirisine yanaşmıyor beni sıkıştırdıkça sıkıştırıyordu. Tehditler hem de ne tehditler. 

-Lan eşşoğlu benim kafamı attırma Beni uğraştırmadan söyle. Nereye kaçtı şu arkadaşların?


Bu arada önünde bir masa ve masanın üzerinde bin sayfaya yakın kocaman bir defter vardı. Bu defterde sağdan soldan her örgüte mensup aranan kişilerin kimlikleri ve bir kısmının da resimleri vardı. Benim de bütün kimlik bilgilerimi almıştı. Elindeki defterden ismimi arıyor teker teker bütün sayfaları büyük bir ciddiyetle karıştırıyordu. 

-Ulan beni uğraştırma gel söyle şunu hangi örgüttensin? Nerede diğer arkadaşların? Bak burada ismini bir bulursam seni yaşatmam. 


Tehditlerine artık alışmıştım. Ara sıra salladığı coplar olmasa hiç aldırmayacaktım. Çünkü örgüt olarak hiçbir illegal örgüte mensup değildim. Onun isnat ettiği suçla da hiç bir ilgim yoktu. Sadece Ülkü ocaklarına kaydım vardı oraya gidip geliyordum ama o zamana kadar kanun dışı hiçbir olaya karışmamıştım. 


Bir ara coplara sille ve tokatlar da karıştı. Benim beğendiğim bir tokatla yere devrildim usanıncaya kadar tekme attıktan sonra tekrar tehditler başladı. 

-Seni buradan sağ çıkarmam. Beni uğraştırma. İtiraf et şu suçunu. 

-Komserim neyi itiraf edeyim senin dediklerinle benim İlgim yok ki. 


Gerçekten ilgim yoktu. Ah bir buna inanabilseydi. 

Hala tehditler havada fırlıyordu. Ama ben suçsuz olduğum için içim rahattı ve korkmuyordum. Nasıl olsa suçsuzdum. Hatta bir ara ben de onu tehdit etmeye başladım. 


-Göreceksin ismim o defterde çıkmayacak masum olduğum anlaşılacak. Benim dayım da Emmiyet müdürlüğünde amir ona bildireceğim. O zaman da ben sana gösteririm. Bak bakalım seni nerelere sürgün ettireceğim? (Tabii ki böyle nir durum yoktu. Atıyordum)


Karşılıklı tehditler gırla gidiyordu. Ama ne yalan söyliyeyim bir ara korktum. Ya bu adam bana iftira atar da işlemediğin bir suçu üzerime yüklerse bu dumanlı havada kendimin suçsuz olduğunu nasıl ispatlarım? Babanın hayrına durma yat. Nitekim tanıdığım birisi isim benzerliğinden dolayı kodesi boylamış suçsuz yere iki sene içerde kalmıştı. 


Nihayet defter bitti. 


Birden o hışımlı adam gitti yerine çok kibar ve yumuşak huylu bir adam geldi. 

Yanıma gelerek elimi sıktı. 

“Çay içer misin? “ diye sordu. 


Allah Allah ne olmuştu birden bire böyle? Acaba taktik mi değiştiriyor,yoksa beni böyle kandırıp suçu üzerime mi yıkacaktı? Hem suç ne idi? Ben onu da bilmiyordum ki. 


Nihayet komser gayet inandırıcı ve gayet samimi bir şekilde durumu anlattı:


Mehmet Ali  Ağca hapisten kaçmış Trabzon üzerinden Rize’ye oradan da İran’a kaçıracaklarmış. Emniyet haberini almış. 

Geçeceği yol güzergahına pusu kurmuşlar. Tam o esnada da polisle illegal bir grup arasında çatışma çıkmış. Bir polis yaralanmış. Örgüt mensupları kaçmış polisler de onları ormanlık alanda kovalarlarken izlerini kaybetmişler işte tam o esnada ben de sınava geç kaldığından dolayı koşarak oradan geçerken kuş gibi ellerine düşmüşüm. Onlar da örgüt üyesi diye beni alıp gelmişler. 


Komser 

-Kusura bakma bizler vatanımızı milletimizi seven kişileriz. Vazife icabı herkesten şüphelenmek zorundayız. 

Senden de şüphelendik. 

İsmin hiç bir tarafta çıkmadı Bu arada arkadaşlar yurt ve okundan araştırdılar. 

Senin bu işle alakan olmadığı ortaya çıktı. 

Biraz hırpaladım hakkını helal eyle.

  

“Vatanım ve milletim uğruna feda olsun” Komserim dedim.  

 Komser bey elimi sıkarak “Gidebilirsin ,serbestsin . Ne zaman başın dara düşerse her zaman kapımızı çalabilirsin” demeyi de ihmal etmedi. 

“Aman komserim başım buraya düştüğünde başıma gelenleri gördüm. Bir daha baklava börekle de besleseniz  gelmem”dedim. 


Yavaş yavaş oradan ayrılırken komserin arkamdan gülümsediğini hissediyordum. 


Nuri Baş

( Acı Bir 12 Eylül Hatırası başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 29.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu