Hüzün çökkün omzunda göğün aşk ise
tapınağı yüreğin manidar şarkılardan damlayan nakaratın d/ağladığı kadar
ıssızlığın kubbesinde saklı şairin yüz ölçümü kim bilir kaç şiirdir: rahmeti
biçen kalemin nidalarından arda kalan sözcüklerin b/ağlanmış basireti kim bilir
kaç yemine denk düşer ve ansızın şakırdayan yağmurun ıslak nefesinde baş verir
tomurcuklar.
Gündür dalgın gündür yorgun
Müptelası göğün,
Devasa kanatlarında Anka kuşunun
İçilesi huşu
İdrak edilesi huzurun ses kaydı
saklıdır
Doğanın teninde kayan nem gibi
Namı almış yürümüş hüzünlü şairin
Kısmetine düşen talibi kaç şiirse
artık
Temas ettiği kalemin ucundan dökülen
yaşı
Sadece okuyucudur silen.
Siren seslerinde kaygılı bir ömür
Siması tanıdık bilinmezin yüzü suyu
hürmetine
Allah rızası için de düştü mü yola
Beti benzi sararan bulutun nispetinde
Tarar da tarar şair
Evreni müptelası olduğu göğün
Eşlik eden nameleri
Geçkindir şarkılar
Geç kalmış olsa ne ki şair?
Geçimsiz ruhlardan firar eden
Gölgeleri didikler hallaç gibi
Nakşeder günü
Nükseder hüznü
Yaralıdır sevdiği kadar da gönlü
İtirazı yoktur kadere
Oysaki namlunun ucunda bitiminde
İsyanı zalime
Zulmün tefe koyduğu yüreği delik
deşik bir süzgeç misali
Arındığı günahlardan
Yâd edilesi anılardan
Alıp da başını gidemediği diyarlardan
Duyulur sesi
Bilinmezdir rücu eden
Şairin yanan tabanları
Esaretinde duyguların
Sönen feri yüreğinin
Ansızın çakan şimşek gibi
Hızına yetişilemez varlığının
Açtığı bir kayıttır her şiir
Nemalandığı ölüm beynamaz rüzgâr
Nasıl ki fısıldar adını
Adını koyamadığı duyguları serer
Yüreğine yorgan misali gerer
Sözcükleri bir yay gibi esner
Bazen daralır içi
Darboğazında yaşamın hemhal olduğu
kadar
Kaderi benimser ve içer ve siner
Sandığı sanmadığı ne varsa saklıdır
Sandığında ve ruhundaki peçe karanın
izinde
Karanlığın yaftalarını solur
Muğlak gölgelerin devindiği o çember
Merkez-kaç kuvveti duyguların
Şair yoğurur yorgun yüreğini
Yağmalanmış benlik
Ezkaza enkaza dönüşmüş sureti
Sevecendir gülümsemesi şairin
Yaşlarını ise içine akıtır
Aktır alnı ve teni ve tini
Aldatılara kanar aldatmadığı kadar
insanları
İnsan kalmanın kitabını yazar
Her kalemi eline aldığında genzi
yanar
Yazmadığında söner neşesi
İfrittir kimi insan
İfası zor
İsyanı bastırır şair içindeki kırbacı
Sarar ruhuna
Serilir yatağına
Dalar gözleri semanın boşluğuna
Ve ç/ağlar
Her rüya bir armağandır
Yaşamaksa fermanı kaderin
Yasında saklı bir nüans iken
dedikleri
Demediğinde çatılır kaşları
Yitik bir metafor
Belki de kayıp bir izlek
Ve kaygı eşiğinde salınır
Araf’ta kaldığı kadar sözcüklerden
alınır
Al yazması
Kırçıl gömleği
Saçına yağan karı dahi sever
Yağdıran rahmeti ve bereketi
Nasıl da içine çeker
Ve şükrettiği kadar erer huzura
Perçeminde saklı bir dua
Ne de olsa imandır gücünü aldığı
Aldırmaz sansa da insanlar
Adeta bir radardır şair
Taradığı taramadığı ne varsa gelir
bulur
Geçimsiz addedilen bir varlıktır
belki de
Ve yeniden hayat bulur yazdığı her
şiirde
Bir romans ise gün
Romen rakamları ile avunur
Biçtiği yüreğin nesridir yazdıkları
İçtiği kadar sevgiyi salınır
Bir ileri bir geri
Aldatılmışlığın kabından taşar
ansızın
Ar bildiği her duygudur onun tek
ilacı
Elbet saklı iken Rabbin izniyle
Gelir geçer acıları
Gelip de geçendir şair
Yettiği kadar ömür
Mademki büyük yerden emir
Emre amade yaşar ve yazar ve sızar
bir bir
Yüreğinden damlar
Yüreğinde saklı duaların nezdinde
yaşar
Emre amade
Körünü körüne yazmadığı yaşamadığı aşikâr
Sadece kendi yolunda güttüğü duygular
Gümbürtüsü yüreğinin tüm evrende nam
saldığı kadar