Perakende düşlerim var: tanrısal bir
boşlukta saklı kıvancım ve içimin rotası asla da tekdüze değil ve ben zaman
aralığı olmayan düşler g/örüyorum içimde hıçkıran o tanrı ve dışımda imbat rüzgârı.
Kürediğim bir mevsimsin ve tünediğim.
Hiçliğime muhalif evren bense
kalıtımsal bir acıdan nemalanıyorum.
Soytarı rüzgârlar var hizaya sokan
dökülmüş yaprakları.
Sinemde saklı hüzün var dik başlı bir
apartman gibi temelime sadık ve zemindeki çimento ile eşleşen sözcüklerim.
Bir binayım ben temeline binaen kat
çıkan meleklerin evine…
Bir hazineyim ben ve kendimi her
bulduğumda rantı sevincin ve faizi güneşin bense soluklarım hızlanırken el
sıkışıyorum evrenle ve evreleri olan bir hastalık gibi b/ölüyorum düşlerimi ve
sırıtan yüzüme bir torba geçirip boğuyorum kanat çırpan gülücüklerimi.
Derimde solgun benler var ve ben
olmanın hürmeti ile dikişleri sökülen içimdeki yamalı bohça.
Hohladığım bir cam gibisin ve
adımızın baş harfini yazıyorum her hava soğuduğunda ve zincirleme kazaya sebep
oluyorum günü kovup da gece indiğinde heceliyorum tek tek alfabeyi ama bir harf
illa ki eksik.
Adının baş harfi ve sözcüklerden
çalıyorum adının baş harfini ve tüm kitaplardan.
Hatim indiriyorum ardından.
Hamt ediyorum seni bulacağıma dair.
Bir mezar sessizliğinde gece bense
mezarlık bekçisi ve torba torba kemik taşıyorum deştiğim mezarlardan ve kendime
en uygun ve en geniş kabri arıyorum tek tek.
Ruhlar huzursuz.
Bense vücudumdan kurtulmak istiyorum.
Vücut bulsa keşke dileğim.
Cümlelerim öksüz ve içimi tırmalayan
o yaralı kedi az evvel ezdim başını sonra da adak adadım.
Cehennemlik olmalıyım ve içine
sıkıştığım cendere dünya denen teranede illa ki vuku bulan baş gösteren yeni
dertler ve ismimin önüne eklenen sıfatlar.
Taziyelerini sunuyor insanlar.
Temkinliyim artık severken.
Görücü usulü evlenen kim varsa artık
görücüler değil ölü gömücüler ziyaret ediyor evleri ve kaç anahtarın varsa o
kadar değere biniyorsun evlenirken ve evden kovduğum görücüler geliyor aklıma
artık hangi ara onları kapıya kadar kovalamışken.
İçimin izdihamı.
Delik deşik yüreğim belli ki binlerce
damarım tıkalı ya da hava kaçırıyor yüreğim.
Oldukça havalıyım.
Bazense havasız kalıp kendimi boşluğa
bırakmak istediğim.
Delişmen zihnim, rüzgârlı ruhum ve
kayıp bedenim.
Kendimi her aradığımda farklı
yerlerde buluyorum:
Ya, dolabın içinde ya da buzdolabında
bazense saçlarım takılıyor içine girdiğim çamaşır makinesinde ve köpükler
saçıyorum hijyen manyağı olmuşken dünya korona denen illetin geride bıraktığı
anormal insanlar ve günde kırk kere ellerini ve vücutlarını kırklayanlar.
Seyyah mevsim.
Sevecen rüzgâr.
Ve duygu mafyası kimi zaman insanlar
elbet merdiven altında yaşananlar ya da izbelerde sevişenler belki de metruk
düşler sokağı ikame edilesi ve gölgesinden korkan insanlar gel gör ki güçleri
kime yeterse aralıksız eziyet etmeyi meziyet bilen…
Makul olandan yana değilim.
Metruk hanelerden uzağına düşüyor
yolum şehrin.
Hala mezarlıktan geçerken ıslık çalan
yaralı bir faniyim ve ölümü ertelediğim belki de geciktirdiğim mutluluk ve
ihlal ettiğim kurallar ya da tam tersi: kendime uyguladığım baskı ve rutini
olmayan sözcükler.
Kemiklerim ağrıyor.
Bir zamanlar kemiklerim sayılırken
şimdi sözcüklerimi ve gözyaşımı sayıyor insanlar ve öylesine saygınım ki belki
de sayılası rakamlardan ibaret say say tükenmeyen acılar saklı içimde.
Adeta sayacıyım hayatın.
Taksitli alışveriş yapanlara
özendiğimden mi nedir taksitle seviyorum kendimi bazen faiziyle yükleniyorum
içimdeki çelimsiz çocuğa ve kendimi aralıksız cezalandırıyorum.
Karanlığa tutsak bir gülüş misal.
Karartma gecelerinde yolunu kaybeden
bir fener misal.
Miadı dolmuş anılardan derlediğim.
Hamisiyim acıların.
Fedaisiyim duyguların.
Ben firari bir aşkım belki de aşikâr
olansa Aşiyan yollarına kendimi vurduğum ve Arnavut kaldırımlarında sek sek
oynadığım.
Kaybolan ömrün ve ritmi susan bir
şarkının kayıp gamlı notasıyım ve elimdeki sol anahtarı ile illa ki solumdaki
kapıyı açmaya çalışıyorum ve fildişi yalnızlığıma toz kondurmuyorum.
Çarklar dönerken.
Çabam nihayetlenirken.
Çömez varlığımla hala as üs
ilişkisine riayet eden bendeniz.
Bir sus payı ise içimde saklı ve işte
yeniden başlıyorum hayata geceyi dilediğimce yaşayıp da gündüze düşman bir
yıldız gibi belki de aşkımı itiraf edemediğimdendir mehtaba ve işte yıldızlar
saçan gözlerimden akan o son damlada saklı iken aşk düşmüşken gözümden ve ben
düşmüşken aşkın gözünden yine de aşka aşina bir sözcüğün peşine takılıp aşık
attığım duygulardan arda kalan neyse bir şiire duyduğum özlem ile hayatı da
şiir tadında yaşamış olmanın verdiği heyecanla…