Aşkın en yalın haline hapsediyor güneş yansımalarını
Ve fitili çekilmiş bir cümlede zikrediyorsun dilimde..!
Sıkıca tutuyorum gözyaşlarımı
Dilime “ahh”çalınıyor derince
Çözemiyorum saçlarıma düğümlenmiş ellerim
Yoksun..!
Yoksulluğuna bir dil bulamıyor hüviyetim…
Sonbaharın kasveti çökmüşken yağmurların çiselerine
Her tane de sen düşüyorsun gönlüme
Artık diyor dilim artık
Kanatarak yüreğimi
Kavuşmak sonraki leylak düşümlerinde…
Hevesine aldanmışken baharların
Bir masalın başkahramanı oluveriyorum ansızın
Sonra uzanıyorum hayallerin cebine
Bir tutam tozpembe
Bir yığın yanılgı
Nihayetinde
Elimde can çekişen bir serçe
Ağlıyorum sonra durmadan
Suskularımı yudumlayarak
Zamana aldırmadan süzülüyorum yeniden gecenin zifirine…
Sana gözlerimin efsununu yolluyorum
Ve dilimin suskusunu
Tüm sözcüklere nispeten…
Gece çarparken kapıları yüzüme
Sızıyla düşüyorum aynaların tenine
Sırrımda gözleri buğulanıyor ay ışığının
Mendilimde zifirden lekeler yine
Gökçe düşlerin dönemecinde…
Nedense bu met cezir ruhsarımda salınır
Nedense bu tutsaklıktan sızılı bir kök kalır…
Aşkı beceremiyorum,
Yüreğimde nasıl yanık bir kaval sesi, saçlarımdan iç kulağımı okşuyor..!