Üst üste binen, acıları
törpüleyen ne çok şey var: Hüzün gibi, insan gibi, tükenen umutlar gibi…
Nedir bu denli uzak
tutan bilinmezliğin esaretinde. Uzak tutan hem de çok yakınken kayıp giden
ellerimden. İmkânsız mı, ihtimaller mi yoksa aslında yitip giden düşler mi?
Yok yere ve çığ gibi
büyüyen hasret mi. Hasret: Somut bir olgu olmadı ki asla. Karanlık hüküm
sürerken neye ya da kime hasret… Ben bile bilmezken ve bir açıklaması yokken
üstelik.
Gece gibi, siyah gibi.
Esen poyrazın taşıdığı soğuk gibi. Yaz günü yağan kar gibi. Hatta çisil çisil
yağan yağmurun sessiz çığlığı gibi. Ne duyan var ne de gören: Sadece yanılgılar
ve sadece olması istenenler. Kimin ne istediği umurumda değil ki; benim sesim
duyulmazken. Yine de yana yakıla dualarımdadır herkes ve her şey. Ne yaman
çelişki hem de kayıtsız bakışların nezdinde. Kayıtsız ve kaygısız. Tek
kaygıları ise bitmek bilmeyen ihtirasları. Ola ki dile geldi sessiz cümlelerim
hep yok sayılmadı mı…Ve hep yok sayılmadım mı. Ama mutlak gerçekler ve muğlâk
istekler sahnede başrolü oynamakta. Kimi zaman başroldeyim, büründüğüm bana
biçilen. Kimi zaman sıfatsız bir figüran, istekler ve baskılar sonucu rolümü
oynamakla yükümlü tutulduğum.
İlk ve son… Neyin ilki,
bitmek bilmez yanılsamalarımın bir izdüşümü mü yoksa kendimi bildim bileli. Ya
da çölün tam ortasında gördüğüm bir serap mı bana reva görülen. Tam kavuşmuşken
yok olan. Tam dokunurken ve yanı başımda sanmışken üstelik.
Sayısız perde
gerçekleri örten ve sayısız maske ruhları örten. İfşa olmayan tüm gerçekler ve
ötelenmiş insan, yadsınan gerçekler ve olası ne varsa ya da her kimse…
Bariz bir suç yok ki
ortada ve bariz bir suçlu da. Belki de tek suçlu benim: Ötelenmiş, örselenmiş.
Nihai yanılgılar her kimse hüküm veren üstelik sormadan, kifayetsizliklerin
esaretinde.
Giriş, gelişme ve
sonuç… Yazıdaki tek gerçek duygular dile gelirken. Ya hayat dediğimiz: Almış
başını gidiyor; istikrarsız ve başıboş. Boş yere heba olmuş koca bir ömür ve
paye biçilen yaşanmışlıklar, yaşanmamışlıkların eşliğinde. Yaşanan ne ki
yaşanmamışlık ne olsun. Belki de bir bardak soğuk su içmek en mantıklısı; buz
gibi üstelik…
En kötüsü iki bardak
içersin. Yitip gidenlerin şerefine ve yaşanması imkân dâhilinde olmayan ne
varsa varsın kayıp gitsin avuçlarımdan…