İstimlâk edilmiş
yetilerinin gazabına uğramış
Öbek öbek imgelerin
sıradanlığında nükseden
Derin bir vicdan azabı
tüm asılsız yorum ve söylencelere
İnat, sürüsüne bereket
insan seli.
Anlık ithamları vardı
evrenin
Anlık var oluşlar ve
hibeli yokluklar
Yüklü yürekler acıyla
ve derin bir yakarışa gebe
Hicap yüklü vicdanı.
Yüksünlüğü diz boyu
Serzenişi gıybet dolu
Ahkâm kesen güz
çiçekleri
Nöbette aşk neferleri
Hanidir yoksun ışıktan
Nasıl da yoksunum
varlığından.
Kekremsi bir tat kaldı
geride
Pas yüklü yürekler
bilinmez bir öfkeyle.
Gonca çiçek, kuş, börtü
böcek
Sefaya açılan pencere
gönül dolusu
Kırık bir çerçeve resmi
kayıp
Meyletmiş bir kez
cefaya
Kadim dost deyip de
sırtını dönen
Nasıl yüklüyüm hicran
dönmüşken yaraya.
Varlık, itham ve azap
Yokluk, hüner ve haset
Geride kalan ne ise
Sandığımda yüklü acı ve
hasret
Gönülde gizli aşkın
şifresi.
Hükümlü addedilen
nefret odaklı
Şeytanın neferi
Gıyabında yüklü bir
fatura
Sersemlemiş beşerin
asılsız söylemi.
Tehir ettim sevdayı ve
ölümü:
Unutulmuş bir güftenin girizgâhına
Şerh düştüm seni
gömdüğüm gün:
Tarifsiz bir sızı ve
yalan iken
Sızan en derinden,
Vuku buldu öfke ve o
pejmürde tanımsızlık
Adını resmettiğim o
kırık pencere.
Devrik yetilerim hepten
kayıp,
Sona ramak kala
Yeniden başa döndüğüm
kim bilir
Kaçıncı perde
Sığındığım ve
sığdırdığım
Yine de sığamazken
kabıma
Gökyüzüne savurduğum
hınç yüklü
Pişmanlıklarım.
Anlamsızlığın serkeş
kıyısızlığında saklı nöbetlerde
Kahır yüklü imgelerde
Savruk muydu da
gölgeler
Ya da isyankâr, sitem
yüklü nöbetlerimde
Geçemezken bir diğer
köşeye
Yol bildiğim o
ulaşılmaz yakanın
En görkemli gölgesine
sığdırmıştım oysa
Mesken bildiğim gönlün
rotasının
Çark ettiği bilmece.