Her gün bitiminde
kapattığım defterin,
Kim bilir sondan evvel
kaçıncı imgesi,
Dengine rast gelmeyen
bir gölgenin
Tevafuk bildiği o
sergide,
Noksan tümleçlerin
aykırı rüzgârına
Kapılmaktan bin beter
belki de
Doğan güne pelesenk
olmuş bir umuttan
Çıkıp da yola,
Varamadığım kim bilir
kaçıncı yaka?
Kırağı çaldı zamanı ve
meftun telaşlarımı,
İs bürüdü hele ki
esrikli aklın mahareti;
Külyutmaz yetilerimi de
sattım haraç mezat,
Bir dirhem et misali,
ayıbını
Örttü insanoğlu.
İstifledi bazense hak
gördü ve derken unuttu,
Yetmedi unutuldu,
Hırs bürüyen gözlerinin
ferine yenik düştü;
Şeytanın neferi ahkâm
kesen ve mazereti ayan beyan,
Düş bekçileri zapt etti
masumiyeti.
Efkârı, yiğidi, alacası
bulacası.
İsyan pazarında gıybet
tüccarları,
İndinde, siperinde
kıvılcımı tetikleyen zihniyetlerle
Diş biledi birbirine
israfı hak gören
Ve aşkı yok sayan insan
izlekleri.
Mağrur bir edaya
bürünüp,
Kamaştı dişleri gönüllü
riyaların.
Bir katre bile sevmedi
ezelden ihtiras:
Ne masumiyeti ne de
tecelli belledi sevgiyi,
İpliği pazara çıkan kim
varsa
Hak gördü üstün ve
sivri lehçesi ile
Payidar kıldıkları
zaferi.
Hele ki tezahüratı
imlerin,
Debdebeli çöküşlerin
Derken ihanetin
görgüsüz birlikteliği.
Aşkın tekelinde
kalamadı ne Leyla ne Mecnun,
Kul köle olmaksa en
alası,
Gönül koymaksa olmaz mı
bir nedeni?
Sağdan soldan duyduğunu
satmaksa birincil vazifesi.
Vicdan simsarı koca bir
yenilgi
Yine insandan arda
kalan koyu tortu
Ve çöreklendiği
vicdanlarda
Satmaksa dostunu hiç
uğruna,
Paye verdi eşrafına
anlamsızlığın sancısı
İle çalkalanırken
devran,
Sona gelmeden başa
sardığı en adilane
Sureti iken maskenin
ardından
Göz kırpan.
Şiirin Hikâyesi:
Kurmaca hayatların
bataryaları çalındı çalınalı rahmet okuyorum kırmızı rugan boyama kitaplı çilli
kız çocuğu mahiyetinde.