Bir baş kaldırışın ilamıdır.
Her tetikleyici düşün izinde…
Süründüğüm nasıl da afakî bir hüzün.
Boyutsuzluğun güncesini tutuyorum ve serinkanlı
bir meltemi demlendiriyorum içimin yakamoz aydınlığında ben bir düş gezgini
meziyetine daha talip olduğumun da ikrarı ile sonlandırıyorum ömrü.
Beyhude serzenişler durağında selam
verdiğim rüzgâr kadar sefilim ve aşkın tahakkümüne talibim.
Sefil ruhlar durağına geldim bu kez:
elemin tersi mi yoksa elimin tersi mi yüreğimi avuçlayan şehla bir nöbet midir
yokluğun talip olduğu?
Göğün minnetine aşığım aslında
hülyalar durağında gidip geldiğim güncemin her sayfasına bir çentik atmak
istiyorum.
İçimin ilhamında gürültülü bir
yalnızlık peyda olan sanırım şimdi de makber durağına vardım.
Karadan bozma bir haleti ruhiye
beylik bir güzergâh aslında yüreğin atlasını dokuduğum elyaf üzünçlerim ve
rütbemi yitirdiğimin de somut kanıtıdır her söyleme yürek koyduğum belki de muhafazakar
kimliğime itibar etmeyen sefil düzenekle nasıl oluyor da aramı iyi tutmaya çalışıyorum.
Söylenceler fink atıyor çıkmaz
sokakta ve aşkı ihbar ediyorum.
Kem gözlerinde iblis benzeri bir
şafakla örtüşüyorum geceden kaçtığım belki de mutlulukla aramı açtığım.
Pergelin deldiği yürekten akan o irin
aslında her duyguyu bandığım aslında en muteber fısıltıyı yüreğime kazdığım.
Düş perimle irtibat halindeyim günü
dünde bırakamadığım belki de ayrı bir mizansenim ben hayatın yönergesinde
düşüşe geçtiğim kadar da kanıksanası bir eylem ruhumun firarı.
İşte azaplar durağına vardım sonunda
oysaki Araf olacaktı içimin serzenişe son sürat sus deyip de elemi meltemle baş
göz ettiğim.
Yüreğin inkılâbı olsa olsa ve hoyrat
bir kancaya takılmışım da sallanıyorum boşlukta demek ki afakî bir telaşla
örtüyorum üstünü mahrem duygularım da ayyuka çıkmışken ötenazi yaptığım tüm
kâbusları yok sayıyorum aklımca oysa daha demin salınıp duruyordum her birinin
titrinde ben dokunaklı bir mevta olmanın verdiği o haklı serzenişle elimine
ettiğim boyutsuzluğumun da manivelasında yatay eksenli bir Tanrıyı oynarken
kimi sanrı belki de mevsim değişikliğidir ruhumun albenisine ortak olan.
Kıyamet öncesi yaptığım son prova
hani olur da son durakta tökezler düşerim çukura belki de edimlerin sahnesidir
her perde arkasında illa ki fısıltılar ayyuka çıkarken belki de yer gök
haklıdır benlik bir sunumu yok sayıp biz olma kaygımı içimde indirgediğim o
rakım yine sanrıların matemine göz kulak olurken Tanrı.
Kimi büyük oynuyor.
Kimi yorgun.
Kimi kimsesizliğin hesabını tutuyor.
Kimi de günahlarının…
Beyitler güzergâhında aklımın
ermediği her manivela aslında öksüzlüğümün atlatamadığı nice badireden biri ve
esefle kendimi yerin dibine batırdığım o kuytuda elbet verecekler hesabını
ödeyemediklerini düşünenler illa ki İlahi Adaletin boyunduruğunda son kez eylem
yaparken mahşer öncesi.
Şimdi dikiyorum ellerimle.
Şimdi irkilen benliğimin korkusunu
dindiriyorum.
Dinmeyen bir sağanak yine rahmetin
her zerresine talip ve egemen olduğum.
Sunumu olmayan hangi şiirse ben
aslında atıl yüreklerin nadasa aldığı düşlerden sorumluyum.
Göğün tükenmeyen kaynakları ve aşkın
dinmeyen asalet ve rehaveti.
Öykündüğüm kadar küçülüyorum ve
özrümü sunuyorum tüm insanlığa ve özrüm ne, diye sorarsanız…
Sevdiğim kadar sevilmeyi dilediğim
her ne kadar bir şehir efsanesi olmasa da biliyorum ki dinmeyen rahmetin en
yakın ve en mazlum tanığıyım yüreğimin çeperinde dolanan kâğıt kayıklarım hala
nasıl oluyor da su almazken ikmalini yapıyorum yarınlarımın ne de olsa bir düş
sihirbazıyım ben elimde kalem ve yüreğimde matem, sadece sevginin tezahüratını
yaparken…