NAFİLE NAMAZ KILIYOR MUYUZ?
Mukaddime:
Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
Değerli Müslümanlar!
Kısaca nafile namazlardan bahsedeceğiz. Ancak şunu itiraf etmeliyim ki: “Farz
namazı kılmayan insanlara; “nafile namaz kılıyor musun?” diye sormak abes
olacaktır. Ancak farz namazı aksatmayanlara elbette ki “nafile de kılıyor
musun?” diye sorulabilir. Bu sorunun da amacı da; eğer nafile namaz kılmıyorsa
nafilelere teşvik etmek için olmalıdır. Rasulullah aleyhiselâm’ın
uygulamalarına baktığımız zaman, bir kişi iman ettikten hemen sonra, Efendimiz
ona namazı öğretmiş ve öğrettirmiştir. Bu sıralamaya göre elbette önce tevhidi
bir iman ve hemen arkasında da namaz gelmelidir. Bir Müslüman için namaz
kılmamak düşünülemez.
Şimdi ey Muvahhidler!
Farz namazları aksatmadan kılan kardeşlerim! Nafile namazlarla aramız nasıl,
nafile kılıyor muyuz?
Bakınız âlemlere rahmet Muhammed aleyhisselâm, hayatında nafileler olan bir peygamberdir. Aişe validemizin bildirdiğine göre Peygamber Efendimiz o kadar çok namaz kılardı ki, ayakları şişerdi.
Aişe validemiz, Efendimiz aleyhisselâm’ın Allah katındaki değerini ve konumu bilen birisi olarak:
“Ey Allah’ın Rasulü! Allah senin gelmiş
ve gelecek günahlarını bağışladığı halde neden böyle davranıyorsun?” dediğinde,
Efendimiz ona: “Daha fazla şükreden bir kul olmayayım mı?” (Buhari, Müslim)
cevabını vermiştir.
Evet, daha fazla şükretmek…
O, seçilmiş ve günahları bağışlanmış olan olarak Rabbinin huzurunda huzur
buluyordu. O, bizler için en güzel örnek iken bizler o örneği elbette her
alanda örnek almalıyız. Rabbim bizlere bunu kolaylaştırsın. Âmin. Bizimde
şükredecek çok şeyimiz var. En başta da iman nimeti…
Şimdi ey Müslümanlar!
Nafile namazların faziletlerine değinilip sözümüze devam edecek olursak.
Peygamberimiz Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Kulun kıyamette ilk hesaba çekileceği konu namazdır. Namazlarını noksan bırakmamışsa tam olarak yazılır. Noksan bırakmışsa Allah meleklerine şöyle der: Bakın bakalım kulum yaptığı bir nafilesi var mıdır? Eğer varsa farzlarını onunla tamamlarsınız. Daha sonra zekâtı ve tüm amelleri aynı şekilde hesap edilir.” (Ebu Davud, İbn Mace)
Evet, gördüğün gibi
Müslüman! Hesap günü çetin bir gün! Rabbim yardımcımız olsun. Elbet o gün
düşünülmeli, elbet o gün hesaba katılmalı! Ve bu rivayette gördük ki; o gün
hesabın başlangıcı namazdır. O, iyi geçtiğinde diğerlerinin iyi geçeceği
umulur. Öyleyse, namazlara hatta farzları tamamlayan nafilelere de dikkat etmek
gerekir.
Yine bir kudsî hadiste
şöyle geçmektedir:
Peygamberimiz Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Allah Teâlâ buyurdu ki:
“Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse, ben ona harp ilan ederim. Kulum bana,
kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle yaklaşmamıştır. Ve
kulum durmadan nafilelerle -ben onu sevinceye kadar- bana yaklaşır. Onu
sevdiğimde ise; onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı
olurum. Benden bir şey isterse ona mutlaka veririm ve bana sığınırsa onu mutlaka
korurum.” (Buhari)
Burada sadece nafile
namaz değil, tüm nafileler olarak anlarız. Yani farzların haricinde diğer
nafileler Rabbimizin hoşnutluğunu celb etmektedir. Öyleyse, Allah’ın rızasının
peşinde koşanların yapması gereken nafilelere daha bir önem vermektir.
Yine en hayırlı amelin
namaz olduğu (İbn Mace, Ahmed), yapılan secdelerin dereceleri yükseltip
günahları eksilttiği (Müslim), farzların dışında en faziletli namazların da
evlerde kılınan nafile namaz olduğu (Buhari, Müslim) bizlere haber verilirken,
namazlardan evlere pay ayrılıp, evlerin kabir yerlerine çevrilmemesi de
istenir. (Buhari, Müslim)
Sonuç olarak Muvahhid kardeşim! Bizler müjdelenen kişileriz, inşallah; ancak bizlerin de bunu hak etmemiz için secdelerimizi arttırmamız gerekmektedir.
Şimdide farz namazların
önünde ve arkasında kılınan revâtib sünnetlerden başlayarak nafilelerin
hangileri olduklarına kısaca bir değinelim.
Farzların önünde ve
arkasında kılınan revâtib sünnetler bazı toplumlarda farz gibi algılanıp hiç
terk edilmezken, yine bazı toplumlarda ise bunları kılanlar görüldüklerinde
garip karşılanıp ne kıldıkları dahi merak edilmektedir.
Oysa örnek ve önderimiz
farzlarla birlikte nafile namaz kılmıştır. Bir hadislerinde farzların haricinde
kılınan nafile namazlarla ilgili olarak şöyle buyurur:
Peygamberimiz Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Hiçbir Müslüman kul
yoktur ki, bir günde farz haricinde nafile olarak on iki rekât namazı Allah
için kılarsa, Allah onun için cennette bir ev bina eder ya da onun için cennete
ev bina edilir.” (Müslim)
Yine benzer bir rivayette
de bunların hangileri olduğundan bahseder:
“Bir gün ve gecede on iki
rekât namaz kılan için cennette bir ev inşa edilir: Öğleden önce dört rekât,
sonra iki, akşamdan sonra iki rekât, yatsıdan sonra iki rekât ve sabahtan önce
iki rekât.” (Tirmizi)
Bu rivayetin dışında da
biz ikindinin öncesine yönelik; “ikindiden önce dört rekât kılana Allah rahmet
eylesin!” (Tirmizi, Ahmed) rivayetini, ya da akşamın öncesi için; “akşam
namazından önce namaz kılın!” rivayetini de görebiliriz. Yine vitir ve Cuma
namazı ile ilgili rivayetleri de görmekteyiz.
Şunu hemen belirtelim ki,
namazlarımızda tadili erkâna dikkat etmemiz gerekmektedir. Yine huşu üzere
namaz kılmalıyız. Bir an önce namazı kılayım da kurtulayım gibi bir bakış açısı
yanlıştır. Sadece farzları kılayım da kurtulayım demenin yanlış olması gibi.
Öyleyse, farz namazlarımızın önünde arkasında bir nevi set gibi onu koruyan
namazlarımıza dikkat etmeliyiz. Yine onların etrafını çeviren diğer nafileleri
de hayatımıza koymamız bizim için rahmettir. İnşaAllah.
Bakınız bunlardan
bazılarına değinecek olursak:
Duhâ (kuşluk) namazı da
gün içerisinde kılınan bir namazdır. Peygamberimiz bu namazı kıldığı gibi
ashabını da bu namazı tavsiye etmiştir. Örneğin Ebu Hureyre radıyallahu anh
kendisine Peygamberimizin tavsiyesini bildirir:
“Dostum bana üç şeyi
tavsiye etti: Her aydan üç gün oruç tutmak, iki rekât duhâ namazı ve uyumadan
önce vitir namazı.” (Buhari, Müslim) yine Ebu Derda radıyallahu anh’ında aynı
tavsiyeyi aldığını görmekteyiz. (Müslim)
Burada rivayette, üç
tavsiyenin ilki olarak, öncelikle nafile orucu görmekteyiz. Efendimiz, her
aydan en azından üç günü orucu tavsiye etmiş. Elbette bu tavsiye sadece Ebu
Hureyre radıyallahu anh için değil; bilakis tüm ümmet için… Allah’ın izniyle
bizlerde, Rabbimizin rahmetiyle sanki bir ay oruç tutmuş gibi ecir alabiliriz.
Nafile oruç konusunu
Allah nasip ederse müstakil olarak değerlendirmek istiyorum; ancak yeri
gelmişken burada da hatırlatma yapmış olduk. Evet, sağlığımız el verdiği oranda
Ramazan-ı Şerif haricindeki aylarda en az üç günü oruçlu geçirmek şüphesiz ki
bizlerin kazancıdır. İnşaAllah, bundan istifade edelim.
Yine rivayetin devamında; İkinci tavsiye; duhâ namazı gelir; yani Efendimiz aleyhisselâm, bu namazı da teşvik ve tavsiye
etmiştir. Bu rivayette iki rekât geçse de bu namaz iki rekâtla sınırlandırma
yapılmadan da kılınabilir.
Üçüncü tavsiyede; vitir
namazı erken ve geç olarak kılınabilen bir namaz olmakla birlikte, uyumadan
önce bununda kılınmasını istemiştir. Sahabeden Ebubekir ve Ömer radıyallahu
anhuma’nın da bu namazı farklı vakitlerde kıldığını görmekteyiz.
Efendimiz aleyhisselâm,
duhâ namazının faziletine yönelik insanoğlunu her bir eklemi için sadaka vermiş
gibi olacağını Müslümanları müjdelemiştir.
“İnsanda üç yüz almış
adet eklem bulunmaktadır. Her bir eklemi içinde sadaka vermesi gerekmektedir.
Ashab: Ey Allah’ın Rasulü! Buna kimin gücü yetebilir? Dediklerinde Peygamber
aleyhisselâm mescide tükürüğünü gömersin, sıkıntı veren şeyi yoldan çekersin.
Bunları bulamazsan iki rekât duhâ namazı yeterli olur.” (Ebu Davud)buyurmuştur.
Yine bir başka rivayette
şöyle geçmektedir:
Peygamberimiz Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Sizden biriniz sabaha
çıkan her bir eklemi için sadaka vermesi gerekir. Her tesbih (Subhanallah) bir
sadakadır. Her tahmid (elhamdulillah) bir sadakadır. Her tehlil (Lâ ilahe
illallah) bir sadakadır. Her tekbir (Allah’u Ekber) bir sadakadır. İyiliği
emretmek bir sadakadır. Kötülükten alıkoymak bir sadakadır. Kuşluk vaktinde
kılınan iki rekât namaz ise tüm bunları yerine getirir.” (Müslim)
Burada da ayrıca; tesbih,
tahmid ve tekbir zikirlerinden bahsedilmekte, Sünnette amel edildiğinde
namazlardan sonra bu tesbihatın yapılması durumunda da bu sadaka ecrine
kavuşulmuş olacaktır.
Yine burada emri bil
maruf ve nehyi anil münkerden de bahsedilmiş olup, bunun da bir ecir vesilesi
olduğu geçti. Bu da özellikle zamane Müslümanları için çok önemli bir konudur.
İyiliği emretmek ve kötülükten de nehyetmek her Müslüman’ın vazifesidir. Her,
Müslüman gücü yettiği oranda (eliyle, diliyle, kalbiyle, malıyla vs.) bu
sorumluğunu yerine getirilmelidir.
Yine Efendimizin
peygamberliği boyunca sürekli kılıp ümmetine de tavsiye edip, kılmayanları ise
uyardığı, müminin şerefi olup (Hakim), farz namazlardan sonra en faziletli
namaz olarak geçen (Müslim) gece namazından(teheccüd) bahsedebiliriz.
Evet, Rabbimiz kitabında
Rahman’ın kullarının vasıflarından bahsederken: “Gecelerini Rablerine secde
ederek ve kıyam durarak geçirirler.” (Furkan: 25/64) buyurmakla birlikte, yine
kitabımızda gece ibadeti ve gecenin abidlerine yönelik ayetlere yer verir.
İslam’ın bidayetinde Mekke’de zaten her bir Müslüman gecenin abidi
konumundadır. Bu Mekke’ye has bir durum değildir. Medine’ye hicretinde onu
karşılamaya gelen insanlara bir dizi nasihatinin içerisinde: “İnsanlar
uykudayken namaz kılın!”(İbn Mace, Tirmizi) nasihati de yer almaktadır.
Başka bir nasihatte:
Peygamberimiz Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Rabbin kuluna en yakın
olduğu vakit, gecenin ikinci yarısının ortasıdır. Bu saatte Allah’ı
zikredenlerden olabiliyorsan ol!” (Tirmizi, Ebu Davud) Buyurur.
Efendimiz aleyhisselâm, gece iki rekât kılınan namazın bile Allah’u Teâla’nın katındaki değerini: “Adam geceleyin kalkar da hanımını da uyandırıp ikişer rekât namaz kılarlarsa, Allah’ı çokça zikreden erkekler ve kadınlar zümresine kaydedilirler.” (İbn Mace) diyerek haber vermektedir. Bu büyük bir müjdedir.
Sonuç olarak; burada
zikrettiklerimizin haricinde Efendimiz aleyhisselâm’ın Sünnetinde başka
nafileleri de görebiliriz. Elbette onlar da bizlerin bilmesi ve gücümüzün
nispetinde uygulaması gereken nafilelerdendir. Biz şimdilik bu kadarla
yetinelim. Araştırmak isteyenler elbette onları da araştırabilirler. Ancak çok
bilip az yapmak, ya da hiç yapmamaktan ziyade, az bile olsa bildiğimizle amel
edebilirsek, o bildiklerimiz bizlerde; hayır, bereket ve kazanç olur.
İnşaAllah.
Şüphesiz ki, Rabbimizin
rızasını kazananlar kurtulacak. Ve nafilelerde Rabbimizin rızasını kazanmaya
vesile olan ibadetlerdir. Rabbim rızasını kazanacağımız, katında kabul edilmiş
ibadetlerimizi yapmayı bizlere nasip etsin. Allahumme âmin.
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm
yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve
ashabının üzerine olsun.
Yardım ve başarı, izzet ve şeref Allâh’tandır.
O, her şeyin en iyisini bilendir.
Muvahhid Kullara Selâm Olsun.
Polat Akyol.
KAYNAK :
Esedullâh Saîd el-Muallim