Siyasi nezaket olsun diye kalıplaşmış bir söz söylenir ülkeler arasında. Dost ülke, kardeş ülke diye. Aslında devletlerarasında dostluk ya da kardeşlik diye bir ilişki yoktur. Ancak devletlerarasında çıkar ilişkileri vardır. Karşılıklı çıkarlar ne derece ölçüşüp paralellik gösteriyorsa ilişkilerde o derece sıcak olur. Bu realist durumları örneklemeye çalışalım.

 

         Türk Ulusu, emperyalist devletlere karşı kurtuluş mücadelesi verirken en büyük desteği daha kuruluş aşamasında olan Sovyetlerden azımsanmayacak düzeyde askeri malzeme ve maddi kaynak almıştır. Lenin liderliğindeki Bolşevikler bize verdikleri desteği karakaş ve karagözlerimiz için vermemişlerdir elbette.

 

         Rusların çarlığı devirmesi emperyalistlerin siyasetine uygun değildi. Emperyalist batılılar Rusya’da kurulmak istenen sistemi boğmak istiyordu. Biz de emperyalistlere karşı mücadele ediyorduk. Kuruluş aşamasında olan Türkiye ve Sovyet idaresi olayları akılcı biçimde tahlil edip ortak düşmana karşı bir birisine yardım elini uzatmıştır. Bu arada 500 yıllık ezeli düşman Ruslarla iletişim kurmak, onlarla dayanışma içine girmek Mustafa Kemal ve Lenin gibi tarihi olayları en iyi biçimde tahlil edip gereğini yapabilme becerisini gösteren liderlerin başarısıdır. Bu birliktelikten iki taraf da kazançlı çıktığı herkesçe bilinir.

 

         Napolyon, Mısır’a saldırarak Osmanlı Devletine savaş açar. Daha sonra aynı Napolyon Rusya’ya saldırır. Bu kez bu kez sürekli Osmanlılara düşmanlık siyaseti güden Ruslara karşı Osmanlılara müttefiklik önerir. Maalesef Osmanlı bu öneriyi değerlendirecek siyasi olgunluktan yoksundur. Öneri kabul görmez. Napolyon Ruslara yalnız saldırır. Eğer Fransızlarla birlikte Ruslara savaş açsaydık tarihin akışı bizlerden yana gelişeceği açıktı…

 

         Devletlerarasındaki ilişkilere en somut örnek: Avrupa devletlerinin aralarındaki ilişkiler dostluktan öte çıkar ilişkisi olduğu açıkça ortada. Birinci ve ikinci paylaşım savaşlarında Avrupa devletleri farklı ittifaklarla birbirleriyle ölümüne savaştılar. Milyonlarca can ve mal kaybı verdirdiler bir birlerine. Şimdi ne yaptılar? Avrupa Birliği olarak birleştiler. Ortak para birimine geçtiler. Eski düşmanlıklarını ortadan kaldırdılar.

 

         Demek ki, dün çıkarları için savaşmalarını gerektiriyordu. Savaştılar. Bugün de çıkarları birlikte olmayı gerektiriyor ve gereğini yapıyorlar.

 

         Ve devletler kalkınmalarını kendi olanaklarıyla sağlıyor. Kurdukları sistemleri işleterek kalkınıyorlar. Kalkınan ülkeler, kanun ve adaleti sonuna kadar tüm yurttaşlarına eşit uyguluyor. Bilimsel eğitim sistemleriyle yurttaşlarını donanımlı hale getirerek ülkelerin en önemli zenginlik kaynağı olan insan gücünü olabildiğince verimli kullanıyorlar. Deneyim ve liyakate azami önem gösteriliyor. Ülkede sağlanan demokratik ortamda sayesinde iç barış sağlanıyor. Yurttaşlar görev ve sorumluluk bilinci içinde bir arada barış içinde yaşamanın mutluluğunu hissediyor.

 

         Bizler 1876 birinci meşrutiyetten bu yana yüzümüzü batıya çevirdik. Çeşitli kesintiler, mücadeleler sonunda nihayet 1923’te cumhuriyeti ilan ettik. Cumhuriyetin kazanımlarıyla kalkınma atılımları yapıldı. Hızla okullaşmaya gidildi. Dış borçlar ödendi. Sanayi hamlesi başlatıldı.

 

         Ülkemizin jeopolitik önemi ve zenginlik kaynakları batılıların her zaman iştahlarını kabartmıştır. Sanayi devrimini gerçekleştiremeyen Osmanlı batılıların hasta adam diye niteledikleri bir acze düştü. Batı bize Duyun-i Umumiye, Sevr dayatmıştır. Ulusumuz Sevr’i yırtarak Ulusal Kurtuluş savaşı verip bağımsızlığını sağladı.

 

         Zamanın koşullarının zorlamasıyla NATO’ya girdik. Türkiye NATO’ya daha güvenli, NATO Türkiye ile daha güçlü söylemleriyle batının dümen suyunda yüzdük yıllarca. Bu ittifaka girmekle büyük ölçüde ordunun silah gereksinimi ittifak ülkelerinden sağlandı. Ülkede imal edilen uçak benzeri üretim durduruldu. Halkın özellikle köylümüzün aydınlanmasının yegâne okulları olan Köy Enstitüleri batılıların önermesiyle kapatıldı. Yıl yıl karşı devrim uygulanmaya başlandı ülkemizde.

 

         Günümüzde demokrasimizi daha ileriye götürmek, gerici akımlarla mücadele etmek için batılılardan himmet bekleme aymazlığına kapılma anlayışı var bazı kesimlerce. Bu görüş külliyen yanlıştır. Emperyalist ülkeler hiçbir zaman bölgesinde güçlü bir Türkiye istemezler. Ülkemizdeki ayrılıkçı güçlere büyük destek vermeleri ondandır. Oysa NATO’nun amacı üye ülkelere karşı yapılan saldırılara birlikte karşı koymaktır(!)

 

         NATO soğuk savaş yıllarının bir örgütüdür. Soğuk savaş bittiğine göre ülkemiz için en hayırlı uygulama en erken bir zamanda bu örgütten çıkmak olmalıdır. Biz o zaman ancak güvenliğimiz için gerekli savunma araç-gereçlerini üretme anlayışını hayata geçirebiliriz. Yoksa biz zamanlar güzel ülkemizi işgal etme girişiminde bulunan devletlerden bize hayır gelmez. Ve onlardan demokrasimizi geliştirmek, demokrasi dışı akımlara karşı mücadelemizde himmet beklemek aymaklıktır. Kendi ayaklarımız üzerinde durmayı becerdiğimiz oranda geleceğe daha güvenle bakma şansımız olacaktır.

( Kendi Ayakları Üzerinde Durmak başlıklı yazı sahara tarafından 26.03.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu