Uzayda minnacık bir mavi noktada olan yer kürenin
arzında yaşıyoruz dersem yanlış söylememiş olurum. Sevgili ülkemiz Türkiye’miz
kelimenin tam anlamıyla yer karasının tam ortasında bulunmaktadır. Şöyle ki bir
tarafımızda Balkanlar, bir tarafımızda Akdeniz, Ortadoğu’ya bağlıyız uzun
hudutlarla. Ve Kafkaslara açılırız kuzeydoğu yönümüzle. Boğazlarımız, dünyadaki
en önemli geçiş yolları…
Ülkemizin
zenginlik kaynakları saymakla bitmez. Yüce dağlarımızın derinliklerinde çeşitli
maden kaynaklarımız mevcut… İrili ufaklı onlarca ovalarımız var. Çukurova,
Çarşamba ve Perşembe Ovaları, Ergene Ovası…
Göllerimiz hele nehirlerimiz, dağ başlarında kudretten çıkan
pınarlarımız ve de üç tarafımızdaki denizlerimiz her ülkeye nasip olmayacak
övünç kaynaklarımızdır.
Ülkemiz toprakları tarihte ne çok
uygarlıklara beşik görevi yapmış. Egede nice uygarlıklar kurulmuş. Kızılırmak,
Sakarya boylarında ve Güneydoğuda çeşitli kavimler yaşamışlar. Topraklarımızda
kurulan uygarlıklar bize zengin anıtlar bırakmışlar. Bu anıtlar bile başlı
başına birer zengin kaynağı… Nazım’ın dediği gibi, “bu memleket bizim.”
“Dörtnala gelip Uzak
Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak
başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.”
Atalarımız Orta Asya’dan gelmiş atalarımız bu topraklara.
Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu
Devletleri ile Anadolu topraklarını dedelerimiz yurt tutmuşlar. Daha sonra
dünyanın gördüğü en büyük imparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu bu topraklarda
kurulup genişlemiş...
Çağa, gelişmelere ayak uyduramayan koskoca imparatorluğun
yıkıldığını hepimiz biliyoruz. Bazılarınca şövenizce dense bile tartışılmaz
gerçektir; Türk Ulusu tarih boyunca bağımsız yaşamış, özgür yaşamak için büyük
fedakârlıklar yapmış büyük bir ulustur. İki elin parmaklarının sayısından çok
devletler kurduğu buna örnektir. Osmanlı İmparatorluğu son girdiği I. Dünya
Savaşı’ndan yenik çıkınca toprakları, elde kalan son vatan parçası da işgallere
uğradı.
İşte Türk Ulusunun büyüklüğü bir kez daha tezahür etti.
Bir büyük Türk evladı Mustafa Kemal önderliğinde ulusumuz kenetlenerek işgalci
güçleri ve onların yerli işbirlikçilerini yurttan kovdu. Yeni bir devlet
Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
Ulusal Kurtuluş Savaşı, yeni devletin kurulması destansı
olağan üstü bir başarıdır. Bağımsızlığımızı sağlayan savaşın utku ile
taçlanmasının biricik nedeni savaşı yöneten Mustafa Kemal ve arkadaşlarının
ülkede halkı davaya inandırması ve birlik sağlanması olmuştur. Yediden yetmişe,
zengin yoksul tüm yurttaşlarımız mal ve canlarını ortaya koyarak düşmanlar
yenilgiye uğratılmıştır.
Kurulan yeni devlet ortaçağdan kalma uygulamaları yıl yıl
ortadan kaldırarak ilerleme yönünde kararlı adımlar atar. Hayata geçirilen
devrimlerle çağdışı uygulamalara son verilmiş çağdaş uygarlık düzeyine erişmek
hedeflenmiştir.
Büyük bir atılımla hızla kalkınma seferberliği başlatılır.
Yeni okullar açılır. Eğitim Birliği kanunu çıkarılarak her Türk çocuğunun
eğitim-öğretim hakkından yararlanması sağlanır. Çağdışı kalmış, halkın
aydınlanmasının yolunda büyük engeller teşkil eden tarikat ve cemaatler
kapatılır. Laikliğin anayasaya girmesiyle din ve vicdan özgürlüğünün önündeki
engellerin kaldırılmasına çalışılır... Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından
biriside kadın-erkek eğitliğinin sağlanması, kadınlarımıza seçme-seçilme hakkının
verilmesi olmuştur.
Tüm bu olumlu gelişmelere karşın çok partili hayata
geçildikten sonra cumhuriyete karşı olan köy ağaları, din tacirleri, kişisel
çıkarlarını toplum çıkarının önünde gören siyasilerin işbirliğiyle cumhuriyetin
kazanımları yıl yıl törpülenmeye başlandı maalesef. Bir toplu iğne bile
yapılamayan ülkede kısa süre içinde uçak imal eden duruma gelinen ülkemiz
maalesef batının güdümünde bir ülke durumuna düştü günümüzde.
Ülke kaynakları alabildiğine zengin… Klasik deyişle un
var, yağ var, şeker var lakin bir türlü helva yapmayı başaramıyoruz. Oysa eğitim-öğretim
çalışmalarına gerekli önem verilse, siyasilerimiz siyaseti zengin olmak için
değil ulusun gönenci için yapsalar kısa sürede ülkemizin kalkınmış güçlü ülke
haline gelmemesi için hiçbir engel yoktur.
Konya ilimiz kadar toprakları olmayan Hollanda, İsrail gibi
ülkeler olumsuz doğa koşullarına karşın yaptıkları çalışmalarında bilimin son
verilerini kullandıkları için milyarlarca dolarlık tarım ürünü ihraç ediyorlar.
Biz ise tarım ürünleri ithal ediyoruz son yıllarda. Demek ki, yapılan işlerde
bir büyük eksiklik var bizde. Kısa sürede bu eksiklikleri teşhis edip tedavi
etmek yine bize kalıyor. Umuyor ve diliyorum bu büyük ulus kısa sürede birlik,
beraberlik içinde uygarlık yolunda hızla yürümeyi başaracaktır.