İman
Etmeden Önceki Bilmekle İman Ettikten Sonraki Bilmek
İman
etmeden önceki şey sadece bilgili olmayı temsil ediyor. Lakin iman ettikten
sonraki “Bilmek” gitmektir” bekleyen var ihtiyacı olan vardır diyerek,”
Gelmektir, gitmektir, ulaşmaktır…” yalnız çaresiz kalmış olan vardır diye gitmektir.
Sevmektir” karşılık beklemeden (Hucurat Süresi: Müminler yani iman edenler
kardeştir…) bunu bilir ve karşılık beklemeden sever. Gülümsetmektir” Karşısında
derdi olanın derdine koşarak mutlu etmek mutlu olmaktır. Bunu tam ifade
edemesem de anlatamasam da bunu iman edenler çok iyi bilir ve bu anlatılmakla
anlaşılmaz aşk gibi yaşayarak öğrenilir zevkine şuuruna varılır. Oysa dünyada
onca gürültü patırtı kargaşa şaşkınlık var bunu yapmaya nasıl fırsat bulunuyor
diyenler çıkacaktır. İman ederek bilen için bu sesler bir melodidir aşılması
gereken engellerdir ve aşmalarıdır ve ulaşmalıdır fakir olana muhtaç olana onun
için bir yük değil, Alemlerin Rabbinin emrine Alemlere Rahmet gül kokulu Resule
itaattir emrine uymak beraber olmaktır, bunu hiçbir engel mâni olamaz, sadece engeller
ve engeller imanla aşılır ve yok edilir.
Dünyaya
Kulak Verirsen Duyamazsın, Alemlerin Rabbinin Sözüne Kulak Verişen Duyarsın
Koşarsın Varırsın İşte “Bilmek İmanla Bilmek Budur.
Dünyaya
kulak verirsen duyamazsın, Alemlerin Rabbinin sözüne kulak verişen duyarsın
koşarsın varırsın işte “Bilmek imanla bilmek budur. Bunun en doğru olanını
Alemlerin Rabbi Alemlere Rahmet gül kokulu Resulümüz ile bildirdiği için
doğrudur bilmektir tartışılmazdır anında kabuldür. Bu bilmek sadece yaşadığı
coğrafyayı kapsamaz cihanı kapsar bunu bilen ecdat Osmanlı tüm cihanı
kuşatırken zalimlerin bu bilmeyi, sadece kendi kazancı için bilmek olduğunu
zorla dayatma ile oyunlar ile dayattığını bilerek, yürümüş varmış kavuşmuş ve
yok etmiştir. Alemlere Rahmet ve gül kokulu Resul ve ashapta aynı şekilde yola
çıkmış varmış ulaşmış ve onlardan ecdada ecdattan da bize İman ederek “bilmek”
adına kalmıştır.
Sen
Verdikçe Gereksiz Yere Veriyorsun Derler
Şimdi
kendi çıkarı için batı ve uşakları ve içimizdeki satılmışlar bunu bildikleri
için kuduruyorlar aynı Ebu Cehil ve aveneleri gibi. Onlara göre kazanmak
kazanmayı bilmek kendilerine has olmalı! Kendilerinin dostlarını dedikleri aç
kurtların dışındakiler, kendilerine çalışan kazandıklarıyla bir verip on
aldıkları birer köle sandıkları için iman edenlerin bu” Bilmek” adına
bilmelerini bu yönde adımlar atarak kendilerini yok etmeyi sevmediklerinde, nifak
tohumları yalanla içimizde satın aldıkları insanlarla kandırarak bu yolda olana
iftiralar atarak ortadan kaldırmayı seçerler. Bu uğurda milyar doları harcar, bir
fakirin iki lirasına da utanmadan şerefsizce göz dikerler! İşte Bilmek işte
iman ettikten sonra “BİLMEK” arasındaki farkı anlamı manayı değeri hassasiyeti
görebiliyor musunuz? Görüyor ve hissediyorsanız “imanla bilenlerdesiniz” yok
anlamıyorsanız o zaman sadece” bilen öğrenmiş olan” bildiği öğrendiği ile
hareket etmeden sadece kendisi için yaşayan kazancı olmayan yani gerçek kazanç
gitmeden öteye göndermek olanı göndermeden kendisi için harcayan içi boş
anlamsız manasız kişisiniz demektir. Görebiliyor muşunu ne heybetli bir bilmek
bu?
Yoksa
ihtiyacından fazla ev alarak içini süsleyerek sahip olmak kazanmak değildir
fazladan israftır arzu ve hislerine dünyanın ve şeytanın nefsin fısıltılarına
yenik düşerek kaybetmektir. İşte Alemlerin Rabbi ve gül kokulu Peygamber buna
istinaden bilmeyi kazanırken kazanmayı verirken kazanıp kazanan olmamızı
istemektedir. Zaten veren Alemlerin Rabbi Allah C.C. Benim verdiğimi de
ihtiyacı olana verin diyende Alemlerin Rabbi Allah C.C. Öyle ise bizim diyerek
ben emek verdim alın teri döktüm diyerek kasalara saklamak nedir ki? Alemlerin Rabbi
senide sakat doğmana vesile olur, sana verdiği fırsatı başkasına verir senide o
duruma sokardı mutlak güç ve kudreti ile, işte burada az düşünmek tefekkürler
kalmak gerekir ki buda ancak” İman ile bilmekle” olur başka olmaz.
Mehmet Aluç