İman İle Bilinir -10-
Hayatın Eksi ve Artı Senfonisi
İman hayatımıza etki eden dünya nefis şeytan çıkar ilişkisi ile artı senfonisini dinleriz, mutlu
olur mutlu etmenin yolunu ararız. Bununla hayatın artı senfonisinde payımıza düşeni alır ve
kabullenmek zorunda kalırız itiraz etmeden neden az demeden, azı paylaşarak çok ederek
kabulleniriz. Bu şekilde olmazsa hayat çekilmez olur. İdeal olanı da budur, her şeyde bir hayır
vardır ilk anda göremeyiz yaşamak ve görmek gerekir. Büyümek çoğalmak mutsuz olanları
mutlu ederek yaşamak için en ideali imanla yaşamaktır.
Hayatın her zaman revizyona ihtiyacı
vardır buda ancak imanla mümkün olur, diğer yaklaşımlarla oluşumlarla bu mümkün olamaz
olması dahi düşünülemez.
Şöyle bir düşünelim sıfır bazen boş iken bir rakamın arkasına gelince onu değerli ve çoklu
kılması adına, sıfıra sahip çıkmak gerekir. Sıfır etkisiz elaman bilinirken, bu etkisizlik insan
içinde bir köşede boş durmasının neticesine benzer ki, güzel olanın peşine takılarak önüne
düşerek değerli kılmak gerekir. İmanda bize boş durma etkisiz elaman gibi düş benimle iyi
güzel olanın peşine geç kötünün önüne o kötüyü iyi ve değerli kıl bu senin asıl vazifendir
diyerek bu görevi Rabbimiz Allah C.C. İmanla bize emrederek yapmamızı istemektedir. Ben
şöyle söylesem acep yakışır mı? İçinde nefreti taşıyarak kendini zaten incitmişsin, bu halinle
sakın güle dokunarak onu da incitme.
Veyahut ta, birisine sarılmak istersen, önce içinde seni
inciten düşünceleri temizle ondan sonra sarıl. Yoksa seni inciten düşüncelerinle onu da
incitme. Sen kendine ellerinle kıymışsın, bari sarılacağın kişiye kıyma. Burada bir nokta
koyarak bazı düşüncelerimden notları ekleyerek devam edelim. Sen kendine yetmediğin zamanlarda sana yetecek seni tamamlayacak birisini bulduğunda
sakın ola onu da bitirerek kendisine yetmez hale getirme. O sana bir adım yaklaşıyorsa sen iki
adım yaklaş, o seni bir seviyorsa sen beş sev ki, yeterli olabilesiniz vesselam. Görme eylemini göze o kadar çok yükledik ki hiç göremedik. Oysa göz bakma aracıydı,
görmek gönlün işiydi kapısını açamadık ve hiçbir şeyi göremedik. Her insan ruhuyla yaşar da yaşamak neydi onu bulamadık!
Alışmak neydi? Yaşamayı öğrenmeden? Öğrenmek neydi yaşamayla alışmayı bilmeden?
Bunlar tek tek bilinmeliydi yaşanmalıydı oysa biz ne yaptık bunları yaşamak yerine, tek tek
öldürdük, gereksiz dedik kendimizi çöplüğe attık fark edemedik! Birileri dünya güzel olsun diye çalışıyor, bir diğeri güzel olan ne varsa parçalıyor. Arkasında
esen rüzgâr yerde ne kadar parça varsa parçalayanın suratına tek tek yapıştırıyor ve bu adam
ne yapıyor biliyor musunuz bunun suçunu da güzellik için çalışanda buluyor!!!Ne kadar
aptalca! Neden mi? O bu güzelliği yapmış ben kıskandım parçaladım, o güzel olanı
yapmasaydı parçalamazdım! Aşkın kötü tarafı var diyenlere devamlı bir şeyler ödetiyor diyenlere sözüm o ki, vermekle
dalda yetişen meyvelerin ağırlığıyla dal kırılacak, ver ki ağacın dalı kırılmasın meyve vermeye
devam etsin.
Düşünce içinde taşımaktan ziyade ne mana taşıdığına bakarak o mana ile dolmak iken, biz
yan cebimizde saklayarak, herkesten uzak kıyılara gidip gömerek, belki bir gün lazım olursa
gidip almayı seçiyoruz, saklamak ne haddimize bizim? İşte bu nedenle dört bir yanımızda
uzakta kalmanın fırtınası esiyor.
****
Ayrılmak, gitmek mi? Gitmek, ayrılmak mı? Ayrılmak ayrı yaşamayı sevmek! Gitmek elinde
olmadan gitmek, giderken geride kendine ait bir gülümsemeyle çiçeklerin kokusuyla bir
bahçe bırakmanın telaşında iken gitmek. Bizler hangisindeyiz?
Seçeneğimiz hangisi? Hiç
seçeneğimiz yok mu? Kendimi gereksiz sanıp gereksiz şeylerimi bıraktık? Gereksiz uygun
olmayan uğraşlarla giderken gittiğimiz ahirette gereksiz bir şekilde karşılanarak koyulacak
yerimizin karşılığı ateş düşerken, o an biz buna gerek yok derken, demezler mi gereksiz işlerle
uğraştın, gereksiz bir mekâna düştün! Yok elinde olmadan gittin ise öncesinde geride
gülümsemeyle çiçek bahçesi bırakmanın telaşında gittin ise zaten cennette çiçek bahçene
kavuşacaksın, şimdi dahil eden biz değil miyiz her ne ise hayatımıza geleceğimize ahiret
hayatımıza? Dahil ederken ehil miydik? Ehil olana sorduk mu? Az sen şurada dur bakalım sen
gerekli misin değil misin diye araştırdık mı? Hayır veya evet, hayırsa her şeye zehir kattın güle
güle iç, evet ise cennettesin maşallah Rabbim bizi yanına komşu eylesin inşallah, senin
yaptıklarınla uğraşarak aynı duygu ve hislerle insana yatırım yaparak.
Belkilerin uğruna, tilkilerin düşüncelerine meyilli olursan eğer aman dikkat, iyilerin safında
yer alamazsın, hatta hiçbir safta yer alamazsın, tilkilerin yanında olmak kendini heder etmek
kederle bitirmek bir çöplüğe bir uçuruma atılmanın kapısın açmaktır sen kazanç kapısı sansan
da! Bilkilerin belkilerin ile yaşanmayacak bir dünya için uğraşırken, nasıl yaşamayı göreceksin
nasıl zevkle hazla yaşayarak mutlu olacaksın? Yarın diyorsun yarına dair bir yarını bırakmayan
nasıl yarına ulaşabilir ki? Cevabı olan varsa söylesin, ya da az düşünsün! Neyin peşinde
olmamız gerekir insanların mutlu olmasının, biz neyin peşindeyiz perişan etmenin! Peki
karşılığı ne olacaktır ne sanıyorsunuz ki tabi ki perişanlık, güllük gülistanlık olacak değil ya
viran olmuş yerde gül yetişmez ki! Önce kendine arkasını az hayal et ve düşün böyle olur mu?
Bir daha sor! Bir daha sor!
Düşünce içinde taşımaktan ziyade ne mana taşıdığına bakarak o mana ile dolmak iken, biz
yan cebimizde saklayarak, herkesten uzak kıyılara gidip gömerek, belki bir gün lazım olursa
gidip almayı seçiyoruz, saklamak ne haddimize bizim? İşte bu nedenle dört bir yanımızda
uzakta kalmanın fırtınası esiyor.
Mehmet Aluç
(
İman İle Bilinir-10- başlıklı yazı
kul mehmet tarafından
11.01.2022 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.