Bir Söğüt Yaprağı-1-
Günlerdir düşünüyordu, düşünüyordu da içi boş boş aklıyla bir
çözüm yolu fikri gelmeden düşünüyordu. Yıllar önce kaybetmişti, hatta evinde
çalınmıştı, çalan hakkında bir ipucu dahi bulamadan aradan geçen beş yıl
boyunca bunu unutamamış, şimdi onu bulmanın peşine düşmüştü. Nereden nasıl
başlayacağını bilmeden odanın içinde oturduğu koltuğun üstünde günlerdir
düşünüyordu. Geride kalan tek bir iz açılması mümkün olmayacak diyerek aldığı
çelik kasanın içinde kalan kurumuş bir “söğüt yaprağıydı”! Buna anlam mana
veremden aylarca düşündü, sonunda sıkıntı ve sinirinden kaldırıp onu bir
çekmeceye bırakarak üstünü kırmızı bir bez parçasıyla örttü. Unuttum dediği
anlarda aklına geliyor delirecek gibi bilinmezliğin uçurumuna düştükçe
düşüyordu. Aradan geçen beş yılın sonunda pes etmenin bir çare olmadığını
anlayarak peşine düşmeye araştırmaya karar verdi. Gündüz vakti gece yarısına
doğru ilerlerken hala oturduğu koltuktaydı. Bu yorgunluk veren bekleyişi
düşüncesi onu haliyle yormuştu. Aklında kırk tilki dolaşıyor, kırkının da
kuyruğu birbirine dolanmıştı! Tedirgin eden bekleyişi elindeki kurumuş söğüt
yaprağının hışırtısı odanın sessizliğini bozan tek şeydi. Aklına gelecek bir
düşüncenin tedirginliği içinde bekliyordu. Kendisi bir hırsızdı ve kasasındaki
bir avuç elmas bir hırsız tarafından çalınmıştı. Bunu hazım edemiyor çıldıracak
gibi oluyordu. Gerçi kendisi de diğer hırsız arkadaşlarının elinden alarak
kayıplara karışmış ortadan kaybolmuştu. İşte beş yıl önce o gün bankayı soymak
için kendisi Kulaksız Rıza, Sessiz Recai, Çalı Nuri, üçü yıllardır soygun
yaparken o gecede bu gece bankanın kasasında olan bir avuç elması çalmak için
planlarını yapıyorlardı. Planı yapan kendisiydi.
-Arkadaşlar Sessiz Recai sen kasayı açacaksın benimle
birlikte, çalı Nuri sen yan binadan bankaya girmek için duvarı deleceksin sonra
arabanın başına geçerek çalışır halde bizi bekleyeceksin. Silah yok, görevliyi
etkisiz hale bir şekilde getireceğiz ona göre.
Kulaksız Rıza ve sessiz Recai kasaları açarken dışarısına
sağır olduklarında bu isimleri almış, çalı Nuri ise çalı gibi yapıştı mı
sökmeden parçalamadan almadığı için bu isimleri almışlardı.
Hala o günü yaşarken aynı heyecanı duyuyordu. Zihninde silinmeyen
çakılı kalan o gün ve bugünkü günün hırsı yenilmişliğinden dolayı burnundan
soluyordu. O günü ve bu günü elinde tuttuğu söğüt yaprağı ile birleştirerek bir
şeyler bulmayı umuyordu.