OSMANLI’NIN GİZLİ İMPARATORLARI—3. BÖLÜM: OSMANLI’NIN EKONOMİK ÇÖKÜŞÜ VE FERNANDEZ AİLESİ
Fernandez ailesinin hikayesi de Osmanlı Devletindeki diğer Yahudi ailelerinden farklı değildir. Ancak bu aile Osmanlı topraklarında yaşamasına ve Osmanlı’nın sunduğu nimetlerden olabildiğince yararlanmasına rağmen Osmanlı Devleti değil İtalya vatandaşı olarak kalmıştır hep, Allatini ailesi gibi...
İşin garip tarafı aşağı yukarı hepsi İtalya’daki Katoliklerin kendilerini din değiştirmeye zorlaması sebebiyle Osmanlı topraklarına göç ettikleri halde, İtalya’ya bu kadar bağlı ve sadık olmaları anlaşılabilir durum değildir.
Evet... Fernandez Ailesi de önceki bölümde tanıdığımız Allatini Ailesi gibi Selanik’e yerleşmiş ve palazlanma dönemlerini Selanik’te tamamlamışlardır ama daha sonra İstanbul’a da uzanmışlar ve pek çok ticari faaliyetlerde bulunurken Selanik yanında İstanbul’u da işlerinin merkez üssü yapmışlardır.
Fernandez Ailesi diğer Yahudi Aileleri gibi birlik ve beraberlik içinde oldukları takdirde hiç bir gücün onları yıkamayacağından emin oldukları için – geçen bölümde de gördüğümüz gibi- başta Allatini Ailesi olmak üzere diğer Yahudi ailelerle akrabalık bağları kurmuşlardır.
Kendi içlerinde böyle sıkı bir birlik ve beraberlik kuran Yahudi aileleri, Osmanlı Devleti yöneticileri ile de yakın ilişkiler kurmuşlardır. Öyle ki Sultan Abdülmecid’in 1859’da çıktığı yurt gezisinin Selanik durağında onu en iyi şekilde ağırlamak için uğraşanlardan biri Fernandez ailesinin reisi Salomon Fernandez’dir. Nitekim Abdülmecid’in maiyetinden Mehmet Emin Ali Paşa, Dario Allatini’nin konuğu olurken, Serasker Rıza Paşa da Fernandez’in evinde misafir olmuştur.
Peki kimdir bu Solomon Fernandez?
Osmanlı kayıtlarına bakıldığında ‘’ Galata’da mukim banker ve Şirket-i Umumiye direktörü Mösyö Salomon Fernandez.’’ Dir. Yani kısaca basit bir banker... Peki gerçekten de basit bir banker midir? Sahip olduklarına hep beraber bakarak karar verelim.
*Salamon Fernandez sadece bir banker değildir. Aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin Toscana Fahri konsolosudur.
* Kendisi ve oğlu İsaac Fernandez Selanik’te kurdukları Selanik Dokuma Fabrikasının sahibidirler
* Yine Selanik’te kurdukları Olimpos Bira Fabrikası zamanın en marka biralarını üretmektedir.
* Salamon Fernandez, 1874 Yılından I. Dünya Savaşına kadar Alliance İsrailite Universelle’in İstanbul Bölge komitesi başkanıdır. II.Dünya Savaşına kadar da oğlu İsaac Fernandez başkandır
* A. Baltazzi, Kamondo ve Ortakları, Z. Stefanovitch ve Ortakları, A. Ralli, Christaki Zographos, Bogos Mısırlıoğlu, Zafiropulos, Zarifi, Oppenheim Alberti ve Ortakları tarafından 1866’da kurulan Şirket-i Umumiye-i Osmaniye adlı bir nevi bankanın genel müdürlüğünü yapmıştır.
*1872’de kurulan II. İstanbul Bankasının kurucusu ve en büyük hissedarıdır.Bankanın 1880 yılının bilançosunda hükümete verilen çeşitli avansların miktarı 40.051,40 Osmanlı lirası olarak görülmektedir.
* Balya-Karaaydın Madenleri Osmanlı Anonim Şirketi İzak Fernandez’e aittir
* Sivas-Ortaköy Bakır Madenleri yine öyle..
* Kürecik Bakır Madenine konmak için Sultan Abdülmecit’in kızı Naile Sultan ile aralarında amansız bir mücadele olmuştur.
* Osmanlı İtibar-ı Emlak Bankasının 1910’da İzaac Fernandez tarafından şu amaçla kurulmasına izin verdi Osmanlı Devleti: “..Memalik-i Osmaniye’de emlak-ı gayrımenkulenin terhinine mukabil para ikraz eden bir banka bulunmayışından dolayı emlak-ı gayrımenkule sahipleri tarafından gerektiğinde para tedarik edilememesi emval-i gayrımenkulenin memleketimizde itibarını azaltmakta olup ahval-i iktisadiyyeyi ilgilendiren bu güçlüğün ortadan kaldırılması ve emval-i gayrımenkulenin itibarını arttırmak maksadı ile şehir ve kasabalarda bulunan emval-i gayrımenkulenin rehinine mukabil akçe ikrazına yetkili olmak..”
* Komersiyal Tütün Şirketi-- 23 Nisan 1922 tarihli Meclis-i Mahsus kararı ile İzaac Fernandez tarafından kurulmasına izin verilen bu şirket, “Tütüne ilişkin bilcümle ticari, sanayi ve mali muamelatda bulunmak” amacıyla kurulmuştu.
********
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı Devleti’nin ağır bir yenilgisi ile sonuçlanmış ve bu yenilgi Osmanlı ekonomisini de perişan etmişti.
1879 Yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti bu savaşta gazi olan redif askerlerini memleketlerine gönderecek parayı bile bulamıyordu. Oysa bu askere maaş ödenmesi gerektiği gibi yaklaşan bayram nedeniyle bayram harçlığı da verilmesi gerekmekteydi. Ancak devlet o derece aciz durudaydı ki İstanbul’da bulunan nizamiye askerlerinin yiyecek içecek ihtiyaçlarını bile karşılayamıyordu. Yapılacak tek şey kalmıştı devlet için: Osmanlı Bankasından ve Şirket-i Umumiyeden borç almak...
Peki her iki kurumda da kimler vardı? Elbette Yahudi bankerler. Mesela Şirket-i Umuiyenin başında Salamon Fernandez bulunuyordu.
Salamon Fernandez ‘’ Hay hay verelim ama karşılık olarak 20 Vilayetin Ağnam vergilerini biz toplarız.’’ Demişti ( Ağnam vergisi: Küçükbaş hayvanlardan alınan vergidir.)
Maliye Nazırı Ahmed Zühdü Paşa’nın ‘’ Aman ayağınıza düştüm. Kabul. Yeter ki verin şu parayı. ‘’ Demesi üzerine Osmanlı Bankası 240.000, Şirket-i Umumiye de 160.000 Tl vermeyi taahhüt etti. Yani toplamda 400.000 Tl... Faiz oranı % 10’du. Ancak paranın tamamını vermediler zira devletin başka borçları vardı bu bankerlere. Verilen Borç hanesine 400.000Tl yazdılar ama 250.000 Tl civarında bir para verdiler.
Ancak Osmanlı Devleti bundan çok daha beterini de yaşadı. İşte o felaketin adı Rüsum-u Sitte İdaresiydi ve bu idarenin başında da Salamon Fernandez’in oğlu İzaac Fernandez bulunmaktaydı.
Peki neydi Rüsum-u Sitte?
Osmanlı Devleti 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşının masraflarını karşılamak için pek çok gelirlerini teminat olarak gösterip iç ve dış borçlanmaya gitmişti. Dış borç olarak en büyük borcunu Londra Bankasından sağlarken iç borç olarak da Osmanlı Bankasına borçlanmıştı. Ama Rum Milletvekili Yorgo Boşo hani demişti ya ‘’ Osmanlı Bankası ne kadar Osmanlı ise ben de o kadar Osmanlıyım.’’ Aynen öyleydi. Yani Osmanlı Bankası da Osmanlı filan değildi aslında.
Evet... Osmanlı Devleti yeni borçlar almak zorundaydı. Ancak daha önce aldıklarını ödeyememişti ki. Neticede ‘’Savunma Borçlanması’’ adı altında 9.000.000 İngiliz Sterlini borcumuz vardı ve hâlâ borç istiyorduk henüz mevcut borcu ödemeden... O halde yapılacak iş bir an önce özellikle iç borcu kapatıp bankerlere güven vermek ve sonrasında onlardan alınacak yeni borçlarla biraz rahat nefes almaktı ama iç borç nasıl kapanacaktı?
İşte bu noktada Galata Bankerleri, Hükumete bir teklif sundular. Rüsum-u Sitte idaresinin kurulmasını öngören bu teklife Sadrazam Said Paşa ve Maliye Nazırı Edip Efendi ‘’ Denize düşen yılana sarılır.’’ Hesabı dört elle sarıldılar ve bakın ne oldu?
Evet... 22 Kasım 1879’da Rüsum-u Sitte idaresinin kuruluşu şu kişiler arasında imzalandı: Osmanlı Devleti adına Sadrazam Said Paşa ve Maliye Nazırı Edip Efendi---Osmanlı Bankası adına H. Foster, Emile Deveaur ve Von Haas, Galata Bankerleri adına Salomon Fernandez, Georges Zarifi, Bernard Tubini, Oustache Ougenidi, Theodore Mavrogordato, A. Vlasto, A. Barker, Z. Stefanovich, Leonidas Zarifi, Georges Coronio, Ulysse Negroponti ve Paul Stefanovich Schilezzi...
Anlaşmanın temeli, Osmanlı Devleti’ne ait altı gelir kaynağının 10 yıl müddetle bu kişilere devredilmesine dayanmaktaydı.
Adı geçen altı gelir kaynağı nelerdi peki? A) Damga resmi(vergisi diyelim daha anlaşılır olsun ) B) Alkollü içkilerden alınan müskirat resmi C) İstanbul ve çevresinde yapılan balıkçılık resmi D) İstanbul ve çevresi ile Edirne, Bursa ve Samsun ipek resmi E) Tuz inhisarı ( tekeli ) F) Tütün inhisarları... Devlet bu dört vergi ile tuz ve tütün tekellerinin gelirlerinin tahsilatını bu bankerlere devretmektedir.
Rüsum-ı Site İdaresinin kuruluşu oldukça önemlidir. Zira Osmanlı tarihinde ilk kez devletin vergilerini, ondan bağımsız olarak toplayan bir idare kurulmuştur. ( Adeta devlet içinde devlet.) Başına Hamilton Lang getirilmiş olan Rüsum-ı Sitte idaresi teşkilatı içinde 130’u Müslüman olmak üzere 5.714 kişi görev almıştır.
İdareyi oluşturan Galata Bankerleri alacakları rüsumun takibini yapan çok güçlü bir yönetim mekanizması oluşturmuşlardır. Bu altı gelirin mültezimliğini eskiden beri yapmakta olan bankerler bu işi organize etmede hiç zorluk çekmemişlerdir. Hatta Düyûn-ı Umumiye’ye devrinden sonra Celal Bey Hanı’nda bulunan Rüsum-ı Sitte’nin idari bürosu personeli tümüyle Düyûn-ı Umumiye İdaresine geçirilmiş, bu organize yapı Düyûn-ı Umumiye için büyük bir kolaylık oluşturmuştur.
İlk etapta Avrupa’da çok büyük tepkiye yol açan bu girişim, ilk altı aylık raporu açıklandığında herkesi şaşırtmıştır. Çünkü ilk altı ayda elde edilen gelir tahminlerin çok üstündedir ve Hamilton Lang “yönetim ülke içinde daha iyi kurulduğu ve hükümet de kaçakçılıkla daha iyi mücadele edebildiği durumda gelirin daha fazla artabileceğini” söylemektedir.
Lang bu olumsuz durumlara rağmen senelik normal varidatı 1.620.000 lira olarak öngörmüştür. Ancak ilk altı ayda elde edilen 1.650.000 liralık gelir tüm bu tahminlerin de üzerinde olmuştur.
Bu projenin ulaştığı başarı Avrupalı alacaklıların iştahını kabartmış ve sistemli bir idare ile borçlarını tazmin edebilecekleri ümidini doğurmuştur. Böylece Rüsum-ı Sitte İdaresi aslında Düyûn-ı Umumiye İdaresi’nin de öncü kuruluşu olmuştur.
Sultan II. Abdülhamit, İzak Fernandez’i 1882 Yılında 3. Dereceden, 1884 Yılında 2. Dereceden Mecidi nişanı ile ödüllendirdiği gibi karısı Helen Fernandez’i de “Madamlar Komitesi içinde, muhacirlerin yerleştirilmesi ve iane toplanması gibi çeşitli hizmetlerde bulunarak şefkatini esirgememiş olması sebebiyle 2. Dereceden Mecidi nişanı ile ödüllendirmiştir.
Peki bu ailenin sonu ne oldu?
İkinci Dünya Savaşı’na kadar ailenin Selanik kolu yaşamlarını önemli bir değişiklik olmaksızın burada devam ettirmişlerdir. Ancak daha sonra Nazi korkusuyla savaş sırasında İtalya’ya kaçmışlar ama makus talihlerinden kaçamamışlar ve 1943 Yılında İtalya’daki Faşist ve Nazilerin zulmünden İsviçre’ye kaçmak isterken Maggiore Gölü yakınlarında bu caniler tarafından tam bir katliam sonucu öldürülmüşlerdi. ( Yahudiler bu olaya Maggiore Soykırımı diyorlar. )
Garip Bir şekilde Osmanlı’ya bela oldular hep ama belalarını hiç bir zaman Osmanlı’dan bulmadılar.
(
Osmanlı’nın Gizli İmparatorları—3. Bölüm: Osmanlı’nın Ekonomik Çöküşü Ve F başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
11.01.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.