Ülkemiz yeni bir seçim havasına girdi. Bilindiği gibi
Mart ayının son günü mahalli seçimler yapılacak. Seçimler sürekli büyük
heyecanlara, beklentilere gebe olur ülkemizde. Halk olarak bizler beş yıl için
yaşamımıza dokunacak icraatlar yapacak mahalli yöneticilerimi seçeceğiz.
Seçilecek aday belirlemelerde yaşanan garip durumlara geçmeden önce bazı ilginç
anekdotlar anlatmak isterim...
Geçmiş
yıllarda Mustafa Ekmekçi’den okumuştum. Mustafa Ekmekçi, Menderes’in güçlü
bakanları vardı diyerek anlatıyordu. 1950’li yıllar İstanbul Gümrük Müdürü
hakkında görevini layıkıyla yapmıyor diye şikâyetler Gümrük Bakanı’na kadar
ulaşır. Bakan, bir gün mesai başladığı saatte İstanbul Gümrük Müdürü’nü
makamına varır. Müdür ortalıkta yoktur. Bakan bekler. Nihayet müdür hayli zaman
sonra makamına gelir. Bakanı görünce gayet pişkin: Sayın bakanım kahveyi nasıl
alırsınız? Bakan söze başlar; eline bir beyaz kâğıt al, yazmaya başla: Geç
saatlere kadar İstanbul gecelerinde eğlendiğim için görevimi gereğince yerine
getiremiyorum. İstifamı arz ederim. Ve
son söz olarak bakan: Evet okuma yazma bilmenin böyle de faydası var diyerek
gümrük müdürünü görevden azleder. Üzülerek belirtmeliyim ki, son yıllarda yolsuzluklara karıştığını
medyadan çokça duyduğumuz görevlileri görevden ya da istifa olayı duyamaz
olduk!..
Önyargılı
olmak olayları akılcı yöntemlerle irdelemeye engel teşkil eder. Doksanlı yıllar.
Ülkemizin yetiştirdiği son derece dürüst siyasetçi Adnan Kahveci’yi bir panelde
dinleme olanağım oldu. Bilindiği gibi kahveci Turgut Özal’ın beyin
kadrosundandı. Hala ansırım Özal, televizyonda meşhur seçim propagandası
yapıyor; elinde bir kalem bizlerin gözlerinin içine bakıyordu adeta: Enflasyonu
tek haneli rakamlara indireceği mealinde sözler ediyordu. Bilindiği gibi 12
Eylül 1980 darbesi yapılmış, bütün Atatürkçü, sosyal demokrat, yurtsever
kadrolar görevlerinden uzaklaştırılmış. Özellikle solun üzerinden silindir geçilmiş.
Sosyal demokratlara iktidar olma ümidi sıfıra yakındı. Özal’ı dinlerken karar
verdim. Evet, oyum sana. Tepki oyu elbet. Kazanmanı dilerim. Biliyorum ki,
enflasyon sözünü yerine getiremeyeceksin. Mahcup olacaksın. Ve Enflasyon ülkemizde iki
basamaklı, bazen de üç basamaklı sayılarla ifade edilir oldu, sözlerini yerine
getiremeyip mahcup olan siyasi olmadı bu güzel topraklarda.
Kahveci
de Özal’ın bakanı olduğu için O’nun da kafa, kol emekçilerinden yana olmayacağı
inancıyla rahmetli olan Kahveci’ye olumlu duygular beslemiyordum. Fakat ilginç
görüşler sundu. Partisi oy kaybediyordu. Başbakan Yıldırım Akbulut’tu. Seçim
kaybetmesini nedenini Akbulut’u pasiflikle itham edilmesini sözleri
dolaşıyordu. Kahveci, biz seçimi enflasyonu düşüremediğimiz için kaybettik
diyerek olayı akılcı bir biçimde yorumlamıştı. Daha sonra Kahveci trafik
kazasında hayatını kaybetti. Yaşam öyküsünü, mali durumu öğrenince O büyük
insana duyduğum önyargı için vicdanım sızladı.
Kahveci
gibi ülkemizde çalışmalarına hayran olduğumuz, icraatlarıyla destanlaşmış vali
Recep Yazıcıoğlu, hain kurşunlara hedef olmuş Gaffar Okkan ve daha nice soylu
güzel devlet adamları yetişti ülkemizde.
Büyüklerimizden
fazla bir şey istemiyoruz: Gerek atanmış gerek de seçilmişlerden beklentimiz
toplum çıkarlarını kişisel çıkarlarından üstün tutmalarıdır. Tüm enerjilerini
ülke kalkınmasına ve yurttaşların mutluluğu için harcamalarını bekleriz.
Özellikle siyasilerimizin bir siyasinin dediği gibi “ Harun gibi geldi karun gibi
zengin oldu" olmasınlar.
Ülkemizde
siyasete soyunanlar ilginç görüntüler veriyorlar. Yaklaşan mahalli seçimlerde
pireye kızıp yorganı yakanların çokluğuna hayret etmemek elde değil. Neymiş
efendim? Bir ya da birkaç kez görev yapan belediye başkanlarına niçin aynı
göreve yeniden aday gösterilmemiş?! Ülkede demokrasi var. Demokrasilerde çare
tükenmez klasik deyişle. Hemen partisinden istifa… Ver elini daha önce bir
kaşık suda boğmak istediği rakip partiye jet hızıyla geçiş. Bu defa veryansın
eski partisi aleyhine bombardıman. Örnekleri çok.
Görev
verilmeyen; otuz dokuz yıl (!) partinde gelebileceği en yüksek kademelere
yükselmiş bir siyasetçi. Beklediği büyük bir ilçenin belediye başkanlığı için
görev verilmediğini duyunca bir soğuk su içip dinlenmeden partisinden istifa
edebiliyor. Gerekçe neymiş parti kurumsal kimliğinden uzaklaşmış…
Ülkemizde
bir değil, birden çok kez parti değiştiren siyasilerin sayısı azımsanmayacak
kadar çoktur. Bu olgu kendisine oy veren yurttaşların iradelerine
saygısızlıktır. Parti değiştiren siyasileri partisine kabul eden liderlerimizin
tavırları da hoş değil.
Ezcümle
görev verilmedikçe partisinden istifa eden, hemencecik rakip partiye geçip
özellikle eski partisini eleştiren siyasileri protesto ettiğimizde ve esen
rüzgâra göre yön değiştiren siyasileri partisine kabul eden siyasi liderleri eleştirdiğimiz
oranında ülkemizde demokrasi kültürünün gelişmesine ve kökleşmesine katkıda
sağlarız.