Kısa Bir Aşk Hikâyesi
Sevda, 28 yaşında, edebiyat tutkunu ve bir yayınevinde editör
olarak çalışıyor. Sessiz ve derin düşüncelere dalmayı seven biri. Mert, 30
yaşında, fotoğrafçı ve doğa tutkunu. Hayatın küçük anlarını yakalamayı seven,
maceraperest bir ruh. Sevda, bir akşamüstü iş çıkışı, her zamanki gibi
kütüphaneye uğradı. Yeni bir kitap arayışındayken, rafların arasında
kaybolmuştu. Aynı kitabı arayan bir el, onun eline dokunduğunda, başını
kaldırdı ve Mert’in gülümseyen yüzüyle karşılaştı. Bu tesadüfi karşılaşma,
ikisinin de hayatında yeni bir sayfa açmıştı.
İlk buluşmalarında, Mert onu şehrin gizli kalmış bir köşesine
götürdü. Eski bir çay bahçesinde, fısıltılarla dolu bir sohbet başladılar. Sevda,
Mert’in fotoğraflarını ve doğa tutkusunu dinlerken, Mert de Sevda’nın edebiyat
sevgisine hayran kaldı. Bir gün, Mert Sevda’yı fotoğraf çekmeye davet etti.
Birlikte doğanın içinde kayboldukları bu gezide, Mert Sevdaya en sevdiği
yerleri gösterdi. Her adımda, birbirlerine daha da yakınlaştılar. Fısıltılarla
paylaşılan anılar, kalplerinde derin izler bırakıyordu. Bir başka sefer, Sevda Mert’i
bir edebiyat etkinliğine davet etti. Etkinlik sonrası, sessiz bir parkta
yürürken, Mert Sevdaya hayatının en özel anısını fısıldadı. Bu anı, onların
birbirlerine olan sevgilerini daha da pekiştirdi. Her buluşmalarında,
birbirlerine anlatacakları yeni bir sırları vardı. Fısıltılarla paylaşılan
anılar, kalplerinde derin izler bırakıyordu. Birbirlerine olan sevgileri,
sessizliğin içinde büyüyen bir çiçek gibi büyüdü ve evlilikle noktalandı.
Mehmet Aluç