Evet, 24 Kasım geldi. Bir Öğretmenler Günü’nü daha
kutlayacağız. İnsanın ilk öğretmeni annesi ve ikinci öğretmeninin öğretmen,
öğretmenler olduğu kabul gören bir gerçektir. Anne çocuğu besler, büyütür
özellikle konuşmayı, ana dilini öğretir. Kişiliğin oluşturulmaya başlangıcı
aile içinde özellikle ilk öğretmen anne, aile tarafından sağlanır.
Yıllar
hemen geçiverir çabucak çocuk, bizler kendimizi okulda, öğretmenlerimizin
kanatları altında buluruz. Okulda, toplum içinde yaşamayı, arkadaşlarımızla
iletişim kurmayı, çevreyi, doğayı tanımayı öğreniriz. Daha önemlisi
okuma-yazmayı öğreniriz. Yaşam için gerekli donanımı okullarda ediniriz.
Kişiliğimizin şekillenmesinde biricik kılavuzumuz her daim öğretmenlerimiz
olmuştur. Külebi’nin dediği:
“Uzak
köylerimizde kuşlar gibi/ her sabah çocuklar size uçar./ Ama küçük, ama
büyüyen, ama güleç…/ Alın benim gönlümden de o kadar.”
Kuşlar
gibi, çocuklar öğretmenlere uçar. Gerçi köylerimizde okullar kapandı! Çocuk
sesleri kuş cıvıltılarına karışmıyor köy okullarımızda! Biz çoğunlukla kasaba
ve kentlerimizde oturan çocukların öğretmenlere uçtuğunu biliyoruz artık. Kimdir
öğretmen? Alnında ışığı ilk hisseden bir sanatkârdır öğretmen. O ışık bilim
ışığıdır, halkı aydınlatan. Bir rehberdir, liderdir öğretmen toplumun en önünde
yürüyen. Öğrencilik yıllarında edindiği bilgileri sürekli yenileyen donanımlı,
bilgi ve becerileri en üst düzeyde olandır öğretmen. Kılık kıyafeti,
davranışları, konuşmalarıyla öğrencilerine ve topluma rol modeldir öğretmen.
Ve biz Türk çocuklarının
ebedi başöğretmenini Mustafa Kemal Atatürk’tür öğretmen.
“Her gün, enginlerden
engin/ Yücelerden yüce/ Bir duygu sarar bizi/ Bu sınıfa girince./ Kürsünün
üstünde: Atatürk’üm/ Arkasında al bayrak.” “Atatürk benim/ Başöğretmenim./ Ne
öğrendimse/ O’ndan öğrendim…”
Bugün ülkemizde yurttaşlarımızın okuma-yazma
oranı % 95’lerin üzerine çıkmışsa bu başarıyı Eğitim Birliği Kanuni ile her
Türk çocuğunun ilköğretimini zorunlu hale getiren başöğretmen Atatürk sayesinde
olmuştur…
Başöğretmen Atatürk’ün, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda yüz
yıllarca geri kalmış halkımızın aydınlanmasının biricik yolunun okullaşma
olduğu bilinciyle Milli Eğitim Bakanı olmasını istediği bilinir. Atatürk
yaşadıkça ülkemizde okullaşmaya önem vermiş, okulların açılmasına büyük katkı
sağlamıştır. Türk halkının özellikle köylümüzün kalkınması, halkımızın bilinçlenmesi
için yadsınamaz yeri olan Köy Enstitülerinin ön çalışması olan köylere öğretmen
göndermek için eğitmen yetiştirme projesinin fikir babası Atatürk olmuştur. Ve “Öğretmenler
yeni nesil sizin eseriniz olacaktır…” diyerek genç kuşakları öğretmenlere
teslim etmiştir.
Yer karamızda
sorunlarını büyük ölçüde çözmüş, halkının barış ve huzur içinde yaşamasını
sağlayan devletler ülkelerindeki eğitim-öğretim çalışmalarına gerekli önemi
aksatmadan önem veriyorlar. Bu çalışmaların en önemli paydaşı öğretmenlerini en
nitelikli okullarda yetiştirip özlük haklarını gereği gibi sağlıyorlar.
Her ülke nitelikli
eğitim-öğretim yapmak ister. Kalkınma, çağa ayak uydurma donanımlı, kalifiye
kadrolarla sağlanır. Bu bağlamda genç kuşakları iyi yetiştirmek ancak pedagojik
bilgileri yeterli, özgür düşünceli, donanımlı öğretmenlerle sağlanır.
Başöğretmen Mustafa
Kemal Atatürk’ün, ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarmak
için Cumhuriyetin ilanı ile hızlı bir kalkınma seferberliği başlatıldı. Bu
seferberlikte en büyük görev öğretmenlere düşüyordu. Bu bağlamda öğretmenlik
mesleği en saygın meslekler gurubu içindeydi 20’li, 30’lu, 40’lı hâttâ 50Li
yıllarda. Toplum öğretmene büyük saygı duyar, öğretmenler de uygarlığın hiçbir
nimetinden yararlanamamış yurdun en uzak köylerinde severek görev yaparlardı.
Milli Eğitim bakanından
en alt düzeydeki yöneticiler tümüyle öğretmenin çalışmalarına yardımcı olurdu. Örneklersek:
Biricik düşünceleri halkın aydınlanması olan Milli Eğitim Bakanları Mustafa
Necati, (genç yaşta ölümüne Atatürk’ün çocuklar gibi ağladığı bilinir) Hasan
Ali Yücel… Eğitim-öğretim çalışmalarımızda destanlaşmış değerlerdir.
Günümüzde öğretmenler cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi
donanımlı yetiştiriliyor mu ve öğretmenler o altın yıllar gibi toplumdan
gerekli saygıyı duyabiliyor mu? Bu sorulara süslü sözlerle olumlu yanıtlar
vermeyi ne çok isterim. Lakin ülkede hala okula gidemeyen çocuklarımız var.
Devletin görevlerinden en önemlisi çocukların zorunlu eğitimini devlet
okullarında parasız yapılmasını sağlamaktır.
Oysa öğrencilerimizin ortalama %20’si özel okullarda okutuluyor. 300 bine
yakın öğretmenimiz hiçbir iş güvencesi olmadan özel okullarda çalıştırılıyor.
Ve devlet okullarına ise kadrolu, sözleşmeli ve ücretli öğretmenler görev
yapıyor. İş güvencesi olmayan sözleşmeli öğretmenler ve de ücretli
öğretmenlerden ne derece verimli olmaları beklenebilir. Hele Eğitim Fakültelerini
bitirip bakanlık önünde atama bekleyen genç öğretmen adaylarının ümitsiz
bekleyişlerini nasıl değerlendirmeli…
Öğretmenler gününü
kutlarken ülkemizdeki eğitim-öğretim, öğretmen sorunlarını da bilmek ve bu
sorunları çözme yolunda yurttaş olarak üzerimize düşen görevleri yapma
zorunluluğumuz var yarınlara güvenli bakmak adına.
Türk Kültürünü çağdaş
uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmayı hedefleyen, bu uğurda görev yapan
öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü içtenlikle tebrik eder, Hakk’a yürüyüp aramızda olmayan öğretmenimizi
de saygı ve rahmetle anıyorum…