Türk
romancılığında Kemallerin bir başka yedi vardır bende. Yaşar Kemal, Orhan Kemal,
yazın dünyamızın bu iki devini ortaokul yıllarında tanıdım. O yıllarda daha
İnce Memed I yazılmıştı. Bu destansı romanı çok kısa sürede okumuştum. Orhan
Kemal’e de El Kızı romanıyla merhaba dedim. Kemallerin diğeri Keman Tahir’in
ilk kez Devlet Ana’sını geçmiş yılların hangisinde okuduğumu anımsayamıyorum.
Kemal Tahir’den yakın yıllarda Köyün Kamburu Karılar Koğuşu… Ve
en son Yol Ayrımı romanlarını okudum yakında. Üretken bir yazar Kemal Tahir.
Vikipedi’de yazar için şöyle bir öz geçmiş var:
“Kemal Tahir,
asıl adıyla İsmail Kemalettin
Demir (13 Mart 1910, İstanbul - 21 Nisan 1973,
İstanbul), Türk romancı, yazar, senarist.
Türk
edebiyatının en üretken roman yazarlarından birisidir. Sol dünya görüşüne sahip
olan yazar, Marksizm'i Türk toplum yapısına uyarlamak için toplumu anlamaya
çalışmış, edindiği bilgileri romanları yoluyla okuyucularına aktarmıştır.”
Sol dünya görüşüne sahip olan yazarlar şimdiye kadar
edindiğim bilgiler ışığında, büyük oranda Atatürk ilkelerini ve Cumhuriyetimizin
kuruluş değerlerini benimsemiş aydın kişilerdir. Evet, sol görüşlü kafa yazın
ustalarından Ulusal Kurtuluş Savaşı, Lozan Antlaşması, Cumhuriyetin ilânı,
devrimlerden hakkında olumlu değerlendirmelere tanık oldum. Belirttiğim olgular
hakkında sol dünya görüşlü kalem oynatanlardan eleştiriye rastlamak olanaklı
değildir. Marjinalleşmiş arıcı uçlardaki
sol dünya görüşüne sahip olanların yukarıda belirttiğim yaklaşımlara yetesiye
ilgili olmadıklarını da göz ardı etmemek gerek.
Kemal Tahir de Yol Ayrımı romanında kaybettiğimiz topraklar
ayrıca Lozan Antlaşması hakkında ilginç yorum ve görüşler sergiliyor. Sözü
Kemal Tahir’e bırakalım:
“1908’de Bosna-Hersek, Bulgaristan, Girit, Kıbrıs, Mısır,
Tunus, Cezayir, Trablusgarp, Sudan çeşitli antlaşmalarla Osmanlı toprağı
sayılıyordu.” Fakat gerek tarihi bilgilerim gerekse Google ‘ye baktığımda
durumun yazarımızın yazdığı gibi olmadığı görülüyor: Bosna-Hersek, Bulgaristan,
Kıbrıs 1878 Berlin Antlaşmasıyla kaybedilmiş. Tunus 1881, Cezayir 1830’da
Fransızlara geçmiş. Mısır resmen 1914 yılına kadar bizde gözükmesine karşın
önce Fransızlarca 1801, 1882’deş İngilizler tarafından işgal edilmiş. Bu
toprakların kaybı bir Türk yurttaşı olarak elbette üzüyor beni. Lakin realite
bu…
Özellikle Yunanlılara karşı verilen savaşa Kurtuluş Savaş-
İstiklâl Savaşı denmesinin gerekmediği; bu savaşın 1000 yıldan beri batıyla
yapılan savaşların sadece biri olduğunu irdeliyor yazarımız.
Evet,
sol dünya görüşüne sahip yazarımız aynı eserinde Lozan görüşmelerine İstanbul
Hükümetinin delegeleri yani asıl uzmanların bizim isteğimizle sokulmadığını
yazıyor. Lozan konuşmaları 5.5 ay gibi kısa sürede bitirildi. Lozan’da böylece
kısa süre içinde 6yy. yaşamış bir dünya imparatorluğunun mirasından
vazgeçilmemeliydi. Yukarıda adları belirtilen topraklarla ilişkilerimiz tamamen
noktalanmamalıydı diye özetleyeceğim mealindeki görüşlere yer veriyor Kemal
Tahir.
Lozan Antlaşması’na kadar; 1699 Karlofça Antlaşması’yla
başlayan Osmanlının aleyhine sonuçlanmayan hiçbir antlaşma var mı? Varsa ben
ansımıyorum. Lozan’la biz yok olmaktan kurtulup yeni bir devletle tarih
sahnesinde yerimizi aldık. Yıllarca ekonomik bağımsızlığımızı engelleyen
kapitülasyonlardan kurtulduk.
İzmir’de Yunanlıların temizlenmesinden sonra Mustafa Kemal’e
babasının mezarının bulunduğu Selanik’i, batı Trakya’yı da anavatana katılması
teklif edilir: O, “ iyi bir kumandan
durmasını da bilen kumandandır” Diyerek bu öneriyi geri çevirdiği söylenir.
Mustafa Kemal, elbette kendisine önerilen topraklardan vaz
geçmek istemezdi. Demek ki, o yıllarda gücümüz hayalleri gerçekleştirmeye
yeterli değildi. Bilindiği gibi Musul için de çok mücadele verildi ve Musul
sorunu Lozan’da çözülemedi. Klasik deyişle gönül ister ki, Lozan Antlaşmasıyla
kapitülasyonların kaldırıldığına eş olarak özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nu
20. Yüzyılda kaybettiği topraklar kurtarılabilseydi.
Ülkemiz 783 512 kilo metre kare büyüklüğe
sahip dağları, ovaları, akarsuları, yer altı kaynakları ve üç tarafı denizlerle
çevrili dünyanın en güzel topraklarına sahip güzel bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türk Halkı birlik ve beraberlik içinde çalışarak her geçen yıllarda daha
müreffeh yaşamaya layıktır. Bağımsızlık tapumuz olan Lozan’ı tartışmanın gereği
abesle iştigaldir.