Fi
tarihinde Artvin’den İstanbul’a yönüne hareket eden bir otobüsle başladı
yolculuğumuz. Eşim ve ilkokula yeni başlayan oğlum ve daha üç yaşındaki kızımla
otobüste yerimizi aldık. Tarihin yazma gereği hissettim yine de. Netekim Evren,
bildirilerini yayınlamasının arifesindeydik. O yılların koşullarını bilenleriniz bilir.
Bilmeyenler de öğrenebilirler isterlerse. Bir kere ülkemizin doğu illerinden
kalkan otobüsler en az bir saat rötarlı kalkardı.
Hele de
benim yolculuk yaptığım sonbahar mevsiminde muavinler yolcuların yanlarına
aldıkları haddinden fazla eşyalarını yerleştirmekte annelerinden emdikleri süt
burunlarından gelirdi. Çuvallara doldurulmuş patatesler, fasulyeler, plastik
kaplarda turşular, yağ ve peynirler… Muavinler otobüsün sağında solunda yığılan
eşyalara bakıp, kollarını sağa sola açıp çaresizce başlarını yukarı kaldırıp
yukarı arz ederlerdi çaresizliklerini.
Artvin’de otobüse yetesiye yolcuların
eşyalarını güçbela yerleştirildi. Borçka’da da biletli yolcular var. Otobüsümüz
Borçka garajına girdi. Gözlerime inanamadım gördüklerim karşısında. Büyüklü
küçüklü kaplara konmuş turşular, fasulye, kabak, peynir say sayabilirsen; dağ
gibi yığılmış eşyalar. Sözü uzatmayayım. Hani demokrasilerde çare tükenmez ya: Otobüsün
içine boydan boya eşyalar dolduruldu. Ve yolculuk başladı.
Otobüsümüz
hareket edeli bir çeyrek saat geçmemişti. Tiryakiler sigaralarını tüttürmeye
başladı. Kıtlık yıllarında varsılların
düğünlerinde kurulan yemek masalarına saldıranlar gibi sigara paketlerine hücum
başladı. Ön, orta, arkada koltuklar eşit biçimde yerleştirilmişçesine otobüsün
her tarafından dumanlar yükseliyordu.
Keşif duman otobüsümüzü yayla sisi gibi sardı.
Otobüsümüzde
her yaş gurubundan yolcular vardı. Kucağında bebeği olan gelinler, aksakallı dedeler, yanlarında nineleriyle
şaşkınlıkla durumu izliyordu. Önümüzdeki kış mevsimini oğullarının yanında
geçirme kararlarına şimdiden bin pişman halleri vardı yaşlıların.
Bebekler
ağlamaya başladı hemencecik. Belli ki, sigara dumanından rahatsız olmuşlardı.
Anneler çocuklarının ağlamalarına çare olamamanın hüznü içinde sigara içenlere
hayır dua okumadıkları ayan beyan belliydi. Çocuk ağlamalarına yaşlıların
öksürmeleri karışırken Hopa’ya girdik. Kaptanımız kısa süre ihtiyaç molası
verdi. Lavabo gereksinimi olanlar bin bir güçlükle otobüsümün içine
yerleştirilen eşyaların arasından geçerek, bazılarını çiğneyerek dışarı
çıkabiliyordu.
Otobüsümüz
hareket etti. Ara ara tüttürenler eksik olmuyordu. Yeşilaycılar duman altı
olmuştuk. Gözlerimiz yaşarıyordu. Öksürük, çocuk ağlamaları hiç kesilmedi.
“Yollar
seni gide gide usandım,
Ayağıma
diken battı gül sandım.” Türküsü derlenmemişti daha. Derlenmiş olsaydı eğer sigara
dumanı altında duygularımızı en iyi anlatırdı.
Otobüsümüz
yarım saat yemek molası verdi. Zorlukla eşya yığınlarını aşarak özgürlüğe
kavuştuk. Dışarıdaki temiz hava çarptı bizleri adeta. Cüzdanına güvenen yemek
yedi lokantada. Bazı yolcular yol için hazırladıkları azıklarla idare ettiler.
Anons duyuldu
cırlak bir sesle. “ Artvin’den gelip İstanbul istikametine giden otobüsünüz
hareket etmek üzeredir. Yolcuların yerlerini almaları rica olunur.” Hareket
başladı yeniden. Vakit hayli ilerlemiş etraf zifiri bir karanlığa bürünmüştü. Karadeniz’in
koyu mavi rengi yok olmuştu. Bizim tiryakiler, “yemekten sonra yak bir sigara,
ister zengin ol ister fukara” sözünü yerde bırakır mı hiç? Otobüsü bir kez daha
öncekinden daha kesif duman sardı. Hiçbir Allah’ın kulu “aman sigara içmeyin,
bebekler, yaşlılar var aramızda…” diye tiryakileri uyarmadığı gibi, tiryakiler de
hallerinden memnundu. Uyarı yapılsa; söylenecek sözlerin havada kalacağı da acı
bir gerçekti.
Ülkemde
de güzel güzel kararlar yürürlüğe konuyor. Araçlarda sigara içilmesi 1997’de
çıkarılan bir kanunla yasaklandı. Ne güzel bir kanun!
Toplum sağlığını
ilgilendiren bir güzel kanun da 2006’da çıkarıldı. Bu kanuna göre de halkın
yararlandığı kapalı yerlerde özellikle kıraathanelerde de sigara içimi
yasaklandı.
Bu iki kanunla
alınan kararlar son yıllarda halkın sağlığını korumada önem arz eden çok
yerinde uygulama olmuştur. Bir zamanlar kıraathanelerde bira içimi serbestti. Bu
uygulama da yasaklandı. Bu uygulama da güzel ve yerinde!
Demek ki,
bu güzel topraklarda toplumun büyük çoğunluğunu direkt ilgilendiren ve kapalı
yerlerde dumansız yaşamı olanaklı kılan kararlar alına biliniyor. Ne diyelim darısı
ihtiyacımız olan yaşamımızı kolaylaştıracak sosyal, ekonomik… benzeri alanlarda
çıkarılmasını beklediğimiz yeni kanunların başına.