
İslâm
Dünyası, özellikle 9. 10. 11. 12. Yy astronomi, kimya, fizik, matematik, tıp…
benzeri, insan yaşamını birinci derecede olumlu etkileyen ilimlerde büyük aşama
kaydetti. Ünlerini günümüzde de sürdüren büyük mucitler, düşünürler yetişti. Hayyan, Ebû Bekir er-Razi, Harezmî, İbn Heysem, Uluğ Bey,
Piri Reis, Ferazi, Ferganî, Birûnî, Sabit b. Kurrâ, İbn Battuta,
Evliya Çelebi, Kindî, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd, Gazzali bu değerlerin bazılarıdır.
İslam’ın altın çağı diyeceğimiz bilim insanlarının
yetiştiği yıllarda Müslümanlar diğer dinlerin mensuplarının özellikle Hristiyan
dünyasının çok ilerisinde olduğunu tarihten öğreniyoruz. İslâm dünyasının refah
ve zenginliği Haçlı Seferlerinin nedenlerinden birisidir dersek yanılmayız.
Binli yıllarda Gazali’nin görüşleri
Abbasiler ve Büyük Selçuklu Dönemlerinde İslâm dünyasında makbul kabul edildi.
Gazali Vahyin temel alınmasını, aklın ve de felsefenin önemini öteleyen
görüşler savunuyordu. Bu arada yine aynı yıllarda yeni içtihatlara gerek yok, mevcut
içtihatlarla yeni sorunlara çözüm bulunmalı görüşü kabul gördü ve içtihat
kapısı kapandı. İslâm hukuku dondu böylece. Oysa oluşan değişimler sonucu
ortaya çıkacak sorunları yeni yöntemlerle çözmek gerekir.
Konuyu dağıtmadan camilerde tanık
olduğum imam efendilerin olayları yorumlamaları çok kısır ve Müslümanlığın
geçmişine, Türk Ulusunun özgürlük anlayışına uygun olmadığına tanık oluyorum.
Bir imam efendi, 1258 Bağdat’ına Moğollarca işgal edilmesini, şehrin yağmalanıp
binlerce Müslümanın katledilmesini Bakara Suresi 155. Ayetinin yorumuyla
açıklıyordu. Ayetin meali şöyle:
Andolsun ki sizi biraz korku ve
açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri
müjdele.
Çaresiz biz sizi biraz korku, biraz
açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile imtihan
edeceğiz. Müjdele o sabredenleri!”
Tüm
âlemleri yaratan Yüce Allah bizleri ayette açıklanan özellikle biraz korku,
açlıkla… deneriz diyor ayette. Abbasi Devletinin yıkılması, 1243 Köse Dağ
Savaşı yenilgisi sonucu Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılması gibi tarihin
akışını değiştiren Müslümanlığı olumsuz etkileyen büyük korkuları
nitelemiyordur inancındayım.
Biliyoruz
ki, peygamberimiz Hz. Muhammed, Bedir, Uhud, Mute Savaşı gizi savaşlarda
gerekli hazırlıkları yaparak az sayıdaki sahabelerle büyük kazanımlar elde
etmiştir. Aynı biçimde biz Türklerin tarihinde az kuvvetlerle nice büyük
zaferlere imza atmışızdır. Çanakkale Savaşları, Kurtuluş Savaşı, Malazgirt
Savaşı ve daha nice zaferlerle sonuçlanan savaşlar.
Bağdat’ın
düşmesi için Moğol Ordusu yıllar içinde büyük hazırlıklar yapıp Bağdat
kapılarına dayanmış olduğunu tarihi kaynaklar yazar. Buna karşın Moğol
askerlerinin atlarının ayakları altında can veren son Abbasî halifesi yaklaşan
tehlikeye karşı gerekli hazırlığı yapmama gafletini gösterdiğini yine tarihten
öğreniyoruz.
Moğol
ordusu Anadolu içlerine akınlar düzenlerken Anadolu Selçukluları da tıpkı
Abbasiler gibi olaya bigâne kalmışlar. Köse Dağ Savaşı’nın bir gün öncesinde A.
Selçuklu Ordusu komutanlarının “ Moğollara karşı biz kazanırız” aymazlığıyla
içki içerek eğlendiklerini de tarih bize söylüyor. Sonuç savaş kaybedilir.
Anadolu Selçuklu Devletinin akıbeti Abbasiler gibi tarih sahnesinden silinmek
olur.
Tarihi
olayları neden-sonuç bağlamında irdelemeden sığ birer görüşle başarısızlıkları
sürekli aklımızı kullanmayı, çalışmayı, birlik olmayı… öğütleyen Kur’an’ı-Kerim
ayetlerinden örneklerle perdelemek İslâm Dini ve Türk Ulusunun karakterine
uygun değildir.
Ben
isterim ki, sadece imam efendilerin vaaz ettiği (konuştuğu) halkımızın sessizce
kuzu kuzu dinlediği fikirler namaz sonunda camilerimizin yanı başlarındaki
Dernek binalarında irdelensin. Eksik
ya da yanlış vaazların bir değerlendirilmesi yapılsın. Sorusu olan cemaattin
soruları yanıt bulsun…