
Lise yılları.
Dersimiz Edebiyat.
Edebiyat Öğretmenimiz Şevki
Bey, okulun en
sert öğretmenlerinden. Aynı zamanda
müdür yardımcısı ve
Disiplin Kurulu Başkanı.
Yani onun dersinde
dersi kaynatmak, gırgır
yapmak, laubalilik kesinlikle
söz konusu değil.
Sınıfa girdi. ‘’
Günaydın- Sağol ‘’ faslından
sonra,
-Açın kitaplarınızı sayfa ( diyelim ki
yetmiş olsun. ) Sayfa yetmiş.
Evet güzel bir
şiir. Cahit Sıtkı’nın
35 Yaş Şiiri.
-Sami ! Başla bakalım
okumaya. Yüksek sesle.
Başladım:
-Yaş otuz beş yolun
yarısı eder
Dantel gibi ortasındayız
ömrün.
-Dikkatli oku !
- Başüstüne hocam.
Yaş otuz beş yolun
yarısı eder
Dantel gibi ortasındayız
ömrün.
-Oğlum ! Sana dikkatli oku
dedim ya.
-Hocam ! Çok dikkatli
okudum. Hatta yazım
hatası vardı onu da
düzeterek okudum.
-Yazım hatası mı?
Nerede?
-İkinci mısrada hocam.
Sanırım kitap basılırken
baskı hatası olmuş.
‘’Dantel ‘’ Yazacaklarına ‘’Dante
‘’yazmışlar.
Yüzünün gülmesi kıyamet alametleri ile eş
bir durum olan Şevki
Bey, karnını tutarak
gülmeye başladı. Sınıfın
inek tabir edilen
çalışkanları da gülüyor;
sınıfın ben gibi
beşten şaşma altıyı
aşma ve daha
aşağı tabakası ise
salak salak ‘’ Bunlar
neye gülüyor?’’ Diye bakınıyoruz.
Derken Şevki Bey,
bir arkadaşın dışarından
getirdiği bir bardak
suyu içip kendine
geldikten sonra konuştu.
-Ulan Sami. Ulan
Sami. Az kalsın
senin yüzünden mok yoluna
gidiyordum. Oğlum dantel
de nereden çıktı?
Bu güne kadar hiç
duymadın mı Dante’yi
Allah da
biliyor ya hiç
duymamıştım.
-Valla hiç duymadım
hocam.
- İlahi Komedyayı okumadın
mı yavrum?
-Sordum sarı çiçeğe
ilahisi dışında ilahi
okumadım hocam.
Haydaaaa sınıfı daha doğrusu
inekler ve Şevki
Hoca’yı yine bir
gülme krizi tuttu
ve yine acil
yetiştirilen bir bardak
sudan sonra emretti.
-Sana ödev Sami.
İlahi Komedyayı okuyacak
ve gelecek ders
bu sınıfta bize Dante ve
İlahi Komedya hakkında
bilgi vereceksin.
Anlamıştım o dizedeki kelimenin
aslının Dantel olup
yanlışlıkla Dante yazılmadığını. Yani doğrusu
Dante imiş meğer.
Sonrasında İlahi Komedya’yı
mutlaka okumuş olmalıyım
ama herhalde çok
b.ktan bir şeydi
ki hiç bir
şey hatırlamıyorum.
****
Aradan yıllar geçti.
Görev yaptığım okullarda
Tarih derslerine girdiğim
gibi koyunun olmadığı yerdeki Abdurrahman Çelebi misali
Müzik Derslerine de
giriyorum ve öğrencilerime Mozart’ı Bethoven’i, Şopen’i, Çaykovski’yi,
Haydın’ı öğreteceğime Kuşum Aydın’ı
öğretiyorum… Şaka şaka
Kuşum Aydın’ı değil
tabii ki Mehter
Marşları öğretiyorum.
Evet öğrencilerime Mehter Marşlarını
hem flütle çalıyorum
hem de öğretiyorum.
En sevdiğim marşların
başında da Fetih Marşı
geliyor.
Sözlerini Arif Nihat
Asya’nın yazdığı Fetih
Marşı.
Ama Fetih Marşında
bir mısra, sinir katsayılarımı tavan
yaptırıyor: ‘’ Dağlardan çektirilen
kalyonlar çekilecek ‘’
Yahu koskoca Arif
Nihat Asya, böyle
bir hata yapar
mı hiç: ‘’ Çektirilen---çekilecek ‘’
Arif Nihat Asya elbette
yapmaz. O yapmasına
yapmaz da hem
Tarihten hem Türkçeden
nasibini almamış olanlar
yapıyorlar maalesef ve
o dizeye hangi
kanaldan ulaşırsanız ulaşın
karşınıza ‘’ Dağlardan
çektirilen kalyonlar çekilecek ‘’ olarak çıkıyor
çünkü herkes mısraları
okumadan, okusa bile
üzerinde durmadan kopyalayıp
yapıştırıyor.
Peki aynı mısrada
‘’ çektirilen- çekilecek ‘’ saçmalığının
tarihten nasibini almamakla
ne ilgisi var?
Şu ilgisi ver:
İstanbul’un fethini gerçekleştirmek için dağlardan, tepelerden kaydırılan( Ki dağ
abartıdır, tepelerden
kaydırılmıştır .) nesnelerden
biri nedir? Marşta da ifade edildiği
gibi Kalyonlardır. Yani
Osmanlı’nın ağır savaş
gemileri… Bu gemilere
ağır toplar yerleştirilip
düşmana top atışları
yapılıyor.
Başka?
Efendim sadece Kalyonlar
kaydırılarak çekilmiyor savaş
gemileri olarak. Bir de ‘’ ÇEKTİRİ ‘’ adı verilen
hem kürekli hem
yelkenli hafif savaş
gemileri var. Bunlar düşman gemilerine
ya da düşman sahillerine levent çıkarmak amacıyla kullanılıyor. ( Kadırga, Karamürsel, Baştarda gibi pek
çok tipleri var
bu çektirilerin.) Onlar
da kızaklar üzerinde
kaydırılarak Haliç’e indirilmeye
çalışılıyor feth-i mübini tamamlamak
için.
Yani?
Yani o
mısraın doğru yazılışı
ve söylenişi şöyle:
Dağlardan ÇEKTİRİLER, KALYONLAR
çekilecek.
‘’İnşallah bir gün
farkına varıp da düzeltirler’’ diyeceğim ama
bizde bu okumadan,
araştırmadan kopyala yapıştır
var olduğu müddetçe
de biraz zor.
Ya da
Rahmetli Şevki Bey
gibi birileri lazım ‘’Sana
ödev. Oku ve doğrusunu öğren. ‘’ diyecek…
***
Bunca laftan sonra
gelin Fetih Marşını da
okuyalım hep birlikte.
Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan ÇEKTİRİLER, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!
Yürü;
hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden
Senin de destanını okuyalım ezberden
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden
Elde
sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!
Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!
Şu
kırık âbideyi yükseltecek taştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın
Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;
Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır;
Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!
Bilmem,
neden gündelik işlerle telâştasın
Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!
Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!
Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!
Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!
Sen
ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın
Yürü,
hâlâ ne diye kendinle savaştasın?
Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!