Biliyorum. Şimdi, keşke sözcüğünü kullanacağım ve sıkıntı yaratacağım. Ama hayır, bu sefer böyle bir yanılsamada bulunmak istemiyorum.

 

Giden gitmiş çoktan. Tam da dedikleri gibi: Kalan sağlar bizimdir…

 

Söz konusu olan ne bir pişmanlık ne de isyan. Çünkü öğrendim artık kabullenmeyi. Biraz geç işledi bu süreç ama demek ki vakti şimdiymiş.

 

Şu son birkaç yıl içinde o kadar çok olay ve istisnai durum yaşadım ki. Ve ne yazık ki; bu değişimi anlatabildiğim insan sayısı yok denecek kadar sınırlı. Anlayanlar da subjektif bir açılım getirip çok farklı bir noktaya taşıyorlar anlatmak istediklerimi. Pes ettim artık.

 

Pes etmek, derken bireysel açılımı terk ettim ve gördüm ki yeni dostum asla ihanet etmiyor bana. Ne arkamdan konuşuyor ne de sırtımdan bıçaklıyor üstelik. O kadar yalın, naif ve sessiz ki ama öylesine de eşlik ediyor ki yeri geldiğinde.

 

Onunla tanışmanı çok isterdim, baba. Zira senin de yakinen tanıdığın bir sırdaş. Buraya nerden geldim bilmiyorum. Aslında biliyorum çünkü yakinen tanıdığım kim varsa hep bir merak konusu idi senin için. Az kurcalamazdın hani. Nasıl da yakınırdım ve her seferinde isyan bayrağını da açardım.

 

Çocuk aklı işte, deyip geçmeyeceğim çünkü ilk gençlik yıllarımda da durum değişmedi.

 

O günleri özledin mi, diye sorarsan samimi bir yanıt vereceğim: ‘’Hayır ama bu demek değil ki seni özlemedim.’’

 

Aslında özlediğim çok ama çok şey var. Ne zaman ki yalnızlık hissi bassa kalemime sarılıyorum. Ya da kim varsa yakınımda, deşiyorum yaralarımı ve gırtlağına sarılıp yakınımda esir aldığım kim varsa başlıyorum anlatmaya.

 

Sen gittikten sonra çok şey değişti baba. Hele ki, gitmezden önce yaşadığın o can yakan ve yürek burkan süreç çok şey çaldı benden. Sen bir kere öldün, ben bin kez. Bıraktığın tahribat anlatılmaz.

 

Aşmak, aşmaya çalışmak… Az mücadele etmiyorum doğrusu zaten ömür dediğimiz bir mücadele devinimi değil mi?

 

Hayallerin vardı bana dair ve en az senin kadar benim de ulaşmak için çırpındığım onlarca hayal. Ne sonuç ne de süreç önemli artık. Zira mümkün mertebe mazimi deşmekten uzak durmaya çalışıyorum. Mecburum da. Geçmiş hem günü öldürüyor hem de insanın ayağına dolanan gereksiz bir ayrıntı her ne kadar şekillenmemizde önem teşkil etse de. Yeteri kadar ahlarla geçip gitti devrik yıllarım.

 

Yoksa en kolayı, işi deliliğe vurmak mı bu denli ciddi ve felsefi bir ayrıştırma getirmek yerine.

 

Az komik yönleri de yok yaşadıklarımın. Bir o kadar inanılmaz ve sıra dışı. Somut hiçbir örnek de yetmez üstelik hissettiklerimi ve yaşadıklarımı anlatmaya. Ağzımın payını aldım doğrusu net olaylarla örneklendirmek istediğimde.

 

Her ne ise yadsıması ihtimal dâhilinde bile olmayan…

 

Cevap alabileceğim ve adrese teslim edeceğim bir mektup olmadığını biliyorum. Daha önceki sayısız mektubumda olduğu gibi. Kimine garip gelebilir ya da acınası bu mektupları yazmam. Ama ben inanıp, yazmaya meyillenmişken bir o kadar da haz alıyorum her yazdığım kelimede. Sanırım acı odaklıyım ve bir o kadar yalın ve aşina ulaşılmazlığın kısır döngüsünde.

 

Şu an karşımda olsaydın inan ki bu denli açık yürekli ve samimi olamazdım. İşte bu yüzden sevdalıyım yazmaya. Adını koyamadığım bir duygu yolcusu olduğum bu yolculuk.

 

Mesleğinle hep gurur duymuşumdur baba ve ucundan da olsa nasiplendim mesleğinden. Gerçi kısa sürdü ama hiç de belli olmaz belki yakın bir zamanda yeniden üstüm başım bulaşır tebeşir tozuna.

 

Babalar günü dendi mi sağlığında nasıl da mutlanırdım. Ve her ne hikmetse her babalar gününde gider aynı hediyeyi seçip alırdım sana üstelik senin paranla. Aynı koku senin sevdiğin ambalajı da aynı, rengi de cinsi de. Doğrusu hiç de yaratıcı değilmişim bir o kadar yeknesak. Ya şimdi yaratıcı mıyım ya da sıkıcı belki de mızmız. Evet, mızmızım yine tam da bıraktığın gibi. Sanırım biraz da egosantrik. Ve hayalperest. Değişmeyen bir yönüm daha. Seneler devrildi peşi sıra ama bazı yönlerim hala aynı kaldı.

 

Bu mektubu yazma düşüncesi nasıl hâsıl oldu bilmiyorum ama hissedeceğine ve duygularımın sana malum olacağına yürekten inanıyorum. Sanırım dün okuduğum bir şiir ile çıktım yola. Cemal Süreyya’nın bir şiiri. Seni andım her dizesinde: ‘’Sizin hiç babanız öldü mü…’’

 

Bu şiir kitabı epeydir duruyordu masamda ama ne yalan söyleyeyim dün kısmet oldu okumak. İnanılmaz bir kalem.

 

Bunları seninle yüz yüze ve kalp kalbe paylaşmak ne harika olurdu kim bilir. Ve edebiyatçı kimliğinden neler neler esinlenirdim.  Ve büyük ihtimalle daha da pekişirdi yazma isteğim. Aslında şu anda da pekişmekte.. Allah’ın bildiği o kadar çok şey var ki yüreğimden geçen ve bir o kadar da istek ve inanç doluyum. Büyüyemedim bir türlü. Yaşıtlarım torun torba sahibi oldu, ben hala o küçük kız çocuğunu pışpışlamakla meşgulüm. Sebebi ya da sonuçları ise asla ilgi alanım değil. Zira mutluyum her halimle her ne kadar yüzümü sık sık assam da.

 

Gördüğün gibi babacığım, aynıyım ben değişen şartlara ve imkânsızlıklara rağmen. Tamam, nankör olmayacağım ve kelimeyi değiştiriyorum: İmkânlar ama yine de tarafımca değiştirmenin oldukça zor olduğu ama inan ki elimden geleni fazlasıyla yapacağım. Laf aramızda, zaman zaman tembellik yapmıyor da değilim.

 

Her ne kadar sana yazdığım her mektupla nihayete ermiş gibi olsa da söyleyeceklerim an geliyor yeniden sarılıyorum kalemime.

 

Babalar gününü çoktan çıkardım takvimden bu yüzden bugünden yazmak istedim sana. Senin varlığında pek dile getirememiş olsam da keza sen de bir o kadar dile getirmezdin, bil ki seni seviyorum ve en az benim seni sevdiğim kadar ve beni sevmiş olduğuna da adım gibi eminim. Artık anladım ki; sözcüklerin altında gizlenen çok daha anlam yüklü kavramlar var: Davranışlar, tutumlar ve gösterilmeyen pek çok duygu gibi… Ve şu da bir gerçek ki; hiçbir şey dışarıdan görüldüğü gibi değil insan hayatında. Görünen ve yaşanan o kadar farklı ki birbirinden. Bu yüzden artık önemsemiyorum yankılanan sesleri çünkü iç sesimi artık o kadar iyi tanıdım ki…

 

Seni seviyorum, baba. Keşke bunu daha önce söyleyebilmiş olsaydım…

 

 

 

 

( Seni Seviyorum Baba başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 14.06.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu