Çocukluk yıllarımdan itibaren okumaya tutku düzeyinde ilgim var. Bu ilgi hiç bitmedi. Bitmek bir yana bu tutku aşk gibi, sevda gibi gün gün, ay ay, yıl yıl devam etti. Sait Faik’in “yazmasam delirecektim” diye bir sözü var. Bu söz benim okumaya karşı duyduğum ilgiyi en iyi biçimde betimliyor dersem yanılmam.

 

         Ta ilkokulda okurken, okumaya başladığım yıllarda başladı bu alışkanlık. Ve vefalı bir sevgili örneği beni hiç terk etmedi. Kitapların gizemli dünyasına bir daldığım zaman günlük tüm soruları sıkıntıları unutuveririm.  Ayrıca okudukça zihnimin daha bir berraklaştığını hissederim. Olayları geniş bir perspektiften tarafsızca yorumlama anlayışım artar.

 

 Olur ya bazen de kitaplardan, okuma eyleminden kısa süre de olsa ayrı kaldığım zamanlar olmuştur. Böylesi dönemlerimde ufkumun daraldığını hissederim. Okumak güzel soylu bir edinim. Okumayı taçlandıran durumun yazmak olduğu gerçeği hiç yadsınamaz.

 

Ortaokul yıllarımda bir dönem şimdiki gençlerin telefon tutkusu gibi çok aşırı kitap okumaya takmıştım. Abartısız iki günde bir hacimli kitaplar okuyordum. O yıllarda aklıma yazar olmak gibi bir düşünce de takılıyordu. Hatta kısa kısa öyküler yazıp arkadaşlarıma okuduğum da olmuştur.  Bu öykülerimde aşırı süslü betimlemeler yaptığımı hala anımsarım. Maalesef yazma eylemimi sürdüremedim.

 

Okuyan, olayları neden sonuç ilişkileri kurarak inceleyen, aydınlanmış toplumların ancak bir arada barış içinde yaşayabilme olgunluğuna kavuşacağına kesinlikle inananlardanım. Okuyan yurttaşlardan oluşan toplumların özgür ve bağımsız yaşama bilincini içselleştireceği yaşamın tartışılmaz gerçeğidir. Okumak ne kadar güzelse bunun yanına yazma eylemini koymak da bir o kadar saygıdeğer bir eylem.

 

Son yıllarda iletişim ağlarının yaygınlaşması biz bireyleri daha bir birimize yaklaştırdı. Sanal âlemde nice şair ve yazar arkadaşlar eserlerini paylaşıyorlar. Bir biçimde ben de kendimi sanal dünyanın içinde buluverdim. Yakinen tanıdıklarımdan öte çokça okuyan, yazan arkadaş edindim.

 

Emeğe ve sanata olan sonsuz saygımla ön yargısız yazan arkadaşlarımı yüreklendirici yorumlar yazmayı kendime misyon edindim. Her insan beğenilmek ister. Yaratılan eserlerin övülmesi eser üretenlere olumlu katkı sağlar. Yaptıkları işlere daha bir hevesle sarılma sürekli iyiye, güzele ulaşma çabasını artırmaya neden olur takdir edilmek.

 

Böyle yapmakla halkımın aydınlanma eylemine bir nemse katkı yaptığım kanısındayım. Özenerek yazdığım yorumlar nedeniyle yazdıklarına yorum yapmamı isteyen arkadaşlarım da oldu. Bu eylemimde tek isteğim ülkemde okumaya, kitaba ilgiyi canlı tutmak ve artırmaktı. Giderek bana da siz de yazın diye öneriler yapılmaya başladı. Olur, mu olmaz mı derken bir arkadaşın yazdıkları üzerinde bir tartışmaya girdik bir ara. Tartışmaya katılan bir arkadaş, “sizin yazılarınıza hiçbir yerde göremedim!” mealli bir cümlesi ile resmen beni tiye aldı!  Bu alay cümlesi de yazma isteğimi iyice kamçıladı…

 

 Geç de olsa bir yıldan biraz fazla zamandan beri yazıyorum. Öykü ve denemelerim yüzü hayli aştı. Ara ara eski yazılarımı okuyorum. Bunların içinde bayağı beğendiklerim oluyor. Bunları ben mi yazdım diye kuşkuya düşüyorum. Biliyorum işin daha çok başındayım. Eksiklerim var haliyle. Sait Faik’in sözü benim yazma eylemim için de geçerli oldu. “Yazmazsam delirecektim!” Öyle bir havaya girdim ki, bir yazımı paylaşıyorum. Aradan biraz zaman geçince kutsal bir göreve geç kalmışçasına, yeni bir yazı yazmakta geç mi kaldım tedirginliği yaşıyorum.

 

Yazılarımı çok beğenen, olumlu yorumlar yapan arkadaşlarım var. Onlardan övgüden öte eleştiri bekliyorum. Yerinde yapılan eleştiriler elbette eksiklerimi giderme bağlamında çok yararlı oluyor.

 

Çeşitli edebiyat sitelerinde, bloklarda yazılarını paylaşan umduğumdan çok yazar, şairlerin bulunduğunu gözlemledim. Bir arkadaşım ülkemizde yetmiş binin üzerinde şiir yazan amatör ve profesyonel insanımızın olduğunu söyledi. Bu haber benim için sevindirici bir haberdi. Edebi alanın içinde olanların sayısının daha da artmasını içtenlikle isterim.

 

Yazma çalışmalarım içinde yazılarımı günü gününe takip edip yorum yapan yazar dostlar edindim. Onların yorumları yazma hevesimi daha da artırdı. Bunun yanında hayal kırıklığı yaşadıklarımda oldu. Benim gibi öğretmenlik camiasından, babası öğretmen olan popüler şiirler ve özgün öyküler yazan bir arkadaşla tanıştım. Yüzlerce şiiri ve öyküsü olduğunu söyleyen sanal arkadaşla arkadaşlığımız hayli ilerledi.

 

Yalansız, riyasız karşılıklı çokça yazıştık. Eserlerini bastırma çabası içinde olduğunu anlatırdı. Yazışma konumuz edebiyat, şiirler romanlar üzerine oluyordu. İlk zamanlar büyük şairlerimizin şiirlerinden ona beğendiğim şiirler gönderiyordum. Bu eylemime çok mutlu oluyordu.

 

Beni yazmaya teşvik eden birinci sıradaki arkadaş bu arkadaşımdı. Sık sık yazıştığımız beni yazmaya teşvik eden arkadaşımdan öykülerime eleştiri bekledim. Daha önceleri şiirler, romanlar hakkında uzun uzun konuşmalar yaptığım arkadaşımdan olumlu, olumsuz hiç bir tepki alamadım.

 

Oysa ben en çok ondan bir edebiyat öğretmeni gibi yazılarıma eleştiri ve yorum bekledim. Beklentim hiç karşılanmadı. Büyük hayal kırıklığı yaşadım. Yazma eylemi içinde olan yeni tanıştığım bazı arkadaşlara yazılarımı gönderip yorum ve eleştiri istedim. Umduğumdan daha da doyurucu dönütler aldım. Kendime çok yakın hissettiğim öğretmen çocuğu arkadaşımdan tık çıkmadı.

 

Oysa bu şair, yazar arkadaş arkadaşlık ilişkisinin çok önemli olduğunu vurguluyordu. Bir keresinde, “İnsanlar karı koca olurlar fakat arkadaş olamazlar.” Diye de bir savda da bulunmuştu. Ondan yüzlerce şiirinden birisini yadigâr kalsın diye istedim. Maalesef o isteğim de karşılıksız kaldı.

 

Yazarlık serüvenim hayli ilerledi. Yüze yakın öykü ve deneme yazdım. Bu kez bana bir şiirini vermekten kaçınan arkadaşım yazılarımı sürekli okuduğunu yazdı. Eksiklerim olduğunu söyledi. Konuyu fazla dallandırıp budaklandırdığımı toparlamakta zorlandığımı… belirtti. Yazmaya devam edersem daha da güzel yazılar çıkaracağımı altını çiziyordu.

 

Bu yazın serüvenimde yardımını umduğum bu şair, yazar arkadaşın son yazığı eleştiri ve yorumu yine de güzeldi. Fakat için benim için hiç bir değeri yoktu artık. O iş zamanında olmalıydı. Hele bir de şu sözlerine ne demeli, “Seni yazmaya hırslandırmak istedim. Bunu söylemek zorunda bıraktın beni!” Oysa yazmaya başladığım günlerdeki ilgisizliğiyle beni büyük hayal kırıklığına uğratmıştı. Onun bu tutumu; az da olsa yazma eylemimde kat ettiğim başarıda kendine pay çıkarması hiç güzel değildi. İstemediğim halde kırıcı oldum. Sonunda hoş olmayan kızgınlığım için özür diledim. Karşılık alamadım. Hiç ummadığım biçimde edebiyat dünyamdan bir arkadaşımı kaybettim. Böyle olmasını istemezdim. Bazı olay ve durumların istemediğimiz gibi gelişmesini engelleyememek de yaşamın bir gerçeği.

 

Bunun yanında sanal âlemde çok düzeyli, donanımlı, aydın düşünceli arkadaşlar edindim. Hele yıllar önce okuttuğum öğrencilerimle yeniden buluştuk. Ne kadar güzel bir sürpriz oldu benim için. Öğrencilerimle, adeta birlikte yıllarımızı geçirdiğimiz sınıf havasını yeniden soluduk. Nice tatlı anılardan anlattık. Öğretmen-öğrenci arasındaki unutulmayan sıcak duygularımız yeniden coştu.

 

Öğrencilerimin beni hiç unutmadıkları ve birlikte yaşadığımız güzel günleri özlemle anımsadıklarını duymak beni yeniden heyecanlandırdı. Benim hafızamda da öğrencilerimden kalan anı kırıntıları yeniden canlandı. Bir zamanlar okuma-yazma öğrettiğim ve hepsinin kitapsever öğrencisi olmasını istediğim goncalarım şimdi çok iyi yerlere gelmişler. Yurdun önemli üniversitelerinde öğrenimlerini devam ettirenlerde var. Abartısız hepsi birer kitap dostu olmuşlar. Onların kitapsever hallerini gözlemlemekle tanımsız uçsuz mutluluk duyuyorum.

 

Yazın âlemine girmekle okuma tutkumun yanına yazma alışkanlığını da kattım. Bu âlem beni son derece mutlu eden bir dünya cenneti oldu. Yeni edindiğim hepsi bir birinden kıymetli arkadaşlarım bir yanda diğer yanda ortak anılarımız birer altın değerinde sevgili öğrencilerim. Bir fani için bunlardan güzel başka ne olabilir?

 

( Yazın Âlemine Girmem başlıklı yazı sahara tarafından 6.05.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu