(Şeyh Muhammed b. Abdilvehhab’tan mektubu) Müslümanlardan kendisine ulaşan herkese, ( Bu risale Şeyh’in er-Rasail’uş Şahsiyye adlı eserinin 182-183. Sayfaları arasında 27. Mektup olarak yer almaktadır. Ayrıca bkz. ed- Durar’us Seniyye, 2/55-56 )
Allâh bizi ve onları hak dinine iletsin ve doğru yolunda ilerlemeyi nasip etsin. İki Halil’i olan, Rasûlullâh (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve İbrahim (Aleyhisselâm)’ın dini ile rızıklandırsın. Allâhümme Amin.
Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Yeryüzünde fitne kalmayıp din, tamamıyla Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın” ( Enfal, 39)
“Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, ayrılığa düşmeyin” ( Al-i İmran, 3/103 )
“Dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye Nuh’a emrettiğini, sana vahyettiğini, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya emrettiğini size de din kıldı.” ( Şura, 26/13 )
Allâh’tan ve ateşten korkan her insanın kendisini yaratan Rabbinin kelamı üzerinde dikkatlice düşünmesi vaciptir. İnsanlardan herhangi birinin Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in dininden başka bir din ile Allâh’a itaat etmesi mümkün olabilirmi?
Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız” (Nisa, 4/115)
Peygamberimizin dini Tevhîd›dir. Tevhîd ise, Allâh'tan başka ilâh olmadığını ve Muhammed (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in onun rasûlu olduğunu bilmek ve bunların gerektirdikleri ile amel etmektir. Eğer insanların hepsi bunu söylüyor denilirse, o kimseye denir ki: İnsanlardan kimisi vardır ki bu sözü (Tevhîd) söyler, fakat bu sözün manasının Allâh’tan başka yaratan yoktur, Allâh’tan başka rızık veren yoktur veya buna benzer şekilde olduğunu zanneder. Kimisi vardır Tevhîd'in manasını idrak etmez. Kimisi de Tevhîd'in gerekleri ile amel etmez. Kimisi de Tevhîd'in hakikatini akletmez, anlamaz. Bundan daha tuhaf olanı ise, kimisi de vardır ki Tevhîd'in manasını bir yönden kavrar fakat Tevhîd'e ve Tevhîd ehline de bir yönden düşmanlık eder. Bundan da tuhaf olanı ise kimisi vardır ki Tevhîd'i sever (Tevhîd'e meyleder) ve kendisini de Tevhîd ehline nisbet eder de Tevhîd'in dostları ile düşmanlarının arasını ayırmaz. Ey en büyük olan Allâh’ım Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederim, bir birine zıt iki fırka tek bir dinde bir arada bulunuyor da hepsi de hak üzere mi oluyor? Hayır, Allah’a yemin ederim ki:
Allâh Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır?” (Yunus, 10/32 )
Şayet şöyle denilirse “Tevhîd güzeldir, Din haktır, Ancak Tekfir ve Savaş hariç”, cevaben denilir ki: Tevhîd ile ve Rasûlun (sallallâhu aleyhi ve sellem) dini ile amel edin, Tekfir ve savaş hükmü (üstünüzden) kalksın! Eğer Tevhîd'in hakkı (size göre) onu ikrar edip, hükümlerinden yüz çevirmek ve üstüne üstelik nefret edip düşmanlık göstermek ise, Allâh’a and olsun ki bu küfrün bizzat kendisi ve en açığıdır. Her kime her hangi bir şeyden dolayı bu mesele karışık gelirse (anlaşılmaz hale gelirse) Peygamberimizin ve ashabının hayatını dikkatlice incelesin. Allâh’ın selâmı rahmeti ve bereketi mektubun başında olduğu gibi sonunda da üzerinize olsun. Allâhümme Amin.