Öykücülüğümüzün yüz aklarından Abasıyanık’a
saygımla.
En
civcivli günlerini yaşıyoruz koronanın. Haberleri takip etmek yaşamımın vaz
geçilmezlerimden. Yakın ve ırak memleketlerin, ahvalini duyma merakım müzmin
hastalık gibi bırakmaz yakamı. Bir tarafta askıdan ekmek alanların boynu bükük
ezilmişlikleri… Yolları aşındıran(!)
emekçilerin umarsız halleri!.. Daha da acı olan, az sayıda yakınlarının
katıldığı cenaze törenleri sadece izleyebilmek… Ve tüm bu yaşananlara karşın
edilgen olmanın tarifsiz hüznü dayanılır gibi değil…
Sokağa
çıkmanın yasak olmadığı saatlerde dışardayım. Körfezin karşısındaki tepelerin
üstünden güneş yüzünü gösteriyordu. Hava sıcaklığı ehven durumda; yürünebilir. Eve
en yakın parkta yürümek hiç de fena olmaz diyerek iş merkezlerinin yanından
geçip parka yöneldim. Parkın bir tarafında, kapatılan Kocaelispor tesislerinin
yeşil alanı parsellenip konut alanı olmasını beklerken, kuzey yönünde otoban
uzanır. Ve kuzey ve batısında ise yerden darı bitercesine hızla çoğalmış
apartman cangılıyla çevrilidir.
Ara ara ziyaret ettiğim parkımız, çam, selvi,
çınar ağaçlarıyla bezeli, çimenler de alabildiğine yeşildir. Hızla kentleşen (!)
Derince’ de yürünecek alan bulmanın güzelliğinde birkaç tur atıp eve dönmekti
amacım. Günlerden Çarşamba, mesai günü… Benim gibi az sayıda yürüyenler var.
Arada mesafe, maskelerler nizami…
Ah
gençlik, aşk ferman dinlemiyor. İki genç bir fidanın gölgesinde bankta oturmuş
bulutların üstünde uçuyorlar. Maskesizler. Elbette istemeden de olsa ayrılırken
coronayla topyekûn savaşın gereğini yapıp maskelerini takacaklar.
Aralık
gün gün ilerliyor. Mevsim kış. Bölgenin kalleş havası var. Güneş aldatır. Uzun
süre dışarda kalmak hasta eder adamı. Hele de korona illeti baltalarını
kuşanmışken. Dönüş başladı. Parkın az ilerisinde kısa süre çalıştığım, yapımına
da katkıda bulunduğum Öğretmenler İlkokulu. Yanından geçeceğim. Bir kez daha
anımsadım günlerden Çarşamba olduğunu. Okulun bahçesi sessiz, garip hüzünlü…
Geçen yıllarda aynı mevsimde cıvıl cıvıl, kuşlar gibi çocuklar şenlendirirdi
bahçeyi! Ne yapılabilir! Okullarımızın, halkımın yaşadığı yazgı diğer ülkeler için
de yazılmış!.. Kara bir yazgı… Uzun süre
bakamadım okula! Gözlerim nemlendi!..
Yaz
mevsiminde, amcamın, terk edilmiş bahçe içindeki ahşap köy evini ziyaret
ederken duyduğum hüznü yaşadım. Daha düne kadar amcam yengem, çocukları ve
komşularıyla ne kadar şendi köydeki mahallemiz. Büyükler öldü. Çocukları büyük
kentlere göçtü. Köy boş kaldı. Köy okulu kapalı yıllardan beri…
Umar
ve dilerim bilim insanları ivedi derman bulur corona illetine… Yaşam normale
döner okul bahçelerini çocuk sesleri şenlendirir. Boşalan köyler şenlenmez,
şenlenemez. Kaçan kız baba evine dönmeyeceği gibi köyleri terk eden insanların
köye dönecek halleri kalmadı! Lakin okulların yakında açılacağı sınıf ve
bahçelerin şenleneceği en büyük beklentim… Park çevresinde birkaç tur atıp,
caddelerde yürüyen yurttaşlarla arada mesafe bırakmaya dikkat ederek evime
döndüm.
Başka bir
gün. Günlerden Cuma. Kısıtlı bir süre
sokağa çıkma hakkımı kullanacağım. Güneş bugün de parlak… Sonbahardan kalma bir
gün. Sıcaklık yürümeye uygun. Zamanı öldürmek olmaz evin dört duvar arasında.
Kocaelispor tesisleri yanındaki park beni bekliyor. En kestirme sokaklardan bir
çeyrek saat yürüyerek parka vardım. Mesafe, maske kurallarına azami dikkat
ediyorum. Önceki günlerde sürdürdüğüm mutat yürüyüşümü sürdürdüm. Eve
dönüyorum. Camilerden Cuma için sela sesleri yükseliyordu.
Normal
günlerde sela seslerini duyduğum Cuma günleri yürüyüş yolum Merkez Camii
olurdu. Bu kez eve gidiyorum. Caminin yanından geçtim. Yurttaşlar, cami
girişinde, şadırvanın çevresinde ortalama birer metre arayla serdikleri
seccadelerine oturmuş namaz vaktini bekliyor… Hoca efendinin vaaz sesi çevrede
yankılanıyordu.
Haberlerde
bilim insanlarının önerileri doğrultusunda sağlık bakanımız her akşam coronayla
ilgili uymamız gerekli kuralları hatırlatıyor: Mesafe, maske, temizlik! Mümkün oldukça sokağa çıkmayın! Sokakta, markette… mesafe kurallarına dikkat
edin. Bakan siyasetçi, dini bütün yurttaşlarımızın oyuna talip. Camileri
doldurmayın diyemez. İşin kimyasına aykırı böylesi uyarı sözü…%99’u Müslüman
olan Türkiye’de hiçbir siyasi bu lafı edemez…
Peki,
benim muhafazakâr Müslüman kardeşim. Mesafeye yetesiye dikkat edilemediği camide;
es kaza virüs kaptığı henüz fark edilmeyen kişi ya da kişilerden virüs kapabileceğinin
farkında değil misin? Salgın gün gün çığ gibi büyüyor üstelik. İbadetini birçok
vatandaş ve de benim gibi evde yapsan ne olur!?
Hz.
Ömer’in hastalık karşısındaki ibretlik dersini duymadın mı?
Hz.
Ömer (r.a.) bir yolculuktayken, gitmek üzere oldukları Şam’da salgın hastalık zuhur
ettiğini haber alınca gerekli istişareler neticesinde Şam’a gitmekten
vazgeçmiştir. Aslında Cenâb-ı Hakk’ın ve Hazret-i Peygamber’in emrine daha muvafık
olan bu ihtiyat ve tedbir karşısında sahabeden Ebû Ubeyd’e bin Cerrah (r.a.),
Hz. Ömer’e (r.a.):
“–Allâh’ın kaderinden mi kaçıyorsun?” diye sormuş, Hz.
Ömer (r.a.) ise, o âlim ve fâzıl sahâbîden böyle bir suâli beklemediği için:
“–Keşke
bunu senden başkası söyleseydi ey Ebû Ubeyde! Evet, Allâh’ın kaderinden, yine
Allâh’ın kaderine kaçıyoruz. Ne dersin, senin develerin olsa da bir tarafı
verimli, diğer tarafı çorak bir vâdiye inseler ve sen verimli yerde otlatsan
Allâh’ın kaderiyle otlatmış; çorak yerde otlatsan yine Allâh’ın kaderiyle
otlatmış olmaz mıydın?” (Buhârî, Tıb, 30)
Saadet
devrinin II. Halifesinden daha iyi mi biliyorsun salgın hastalık konusunda
tutulacak yolu. Her gün onlarca… insanımızı covid-19 belasından kaybettiğimizin
bir nedeni de senin de payın olduğunu düşünemez misin? Niçin kullanmıyorsun
aklını(!)
Kutsal kitabımız Kuran’ı Kerim’in: “Ey
akıl sahipleri akledin! Aklınızı kullanın” diye emir buyuran sure ve ayetlerini
duymadın mı?” Haydi dinimizin yaşamsal
böylesi önemli önerileri duymadın Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızı utkuya taşıyan şu
bilgilerden de habersiz misin!?
Atatürk’ün, Sakarya Savaşı
öncesinde, “ Savaşa tam seferberlik yapan ulus kazanır.” Sözünü niçin
unutuyoruz! Anımsatalım.
Bunun
için, Tekâlif-i Milliye Emirleri,
Kurtuluş Savaşı'nın önemli dönüm noktalarından olan Sakarya Meydan Muharebesi
öncesi ordunun ihtiyacını karşılamak ve bu savaşa hazırlanmak için Başkumandan
Mustafa Kemal Paşa'nın kanunla kendisine verilen yasama yetkisini kullanarak
yayınladığı "Ulusal Yükümlülük Emirleri” olayını duymadın mı!? Bunları
yazmazsam delireceğim ben de tıpkı Abasıyanık gibi…
Savaşlar, ancak ulusların top yekin
seferberlik yapılarak kazanılır. Covid-19 ile tüm dünya ulusları gibi biz Türk
Halkı da savaşın bir tarafındayız. Hiç birimizin yarınlara sağ çıkma garantisi
yok topsuz tüfeksiz yapılan amansız bu savaşta. Bilim insanlarının,
yöneticilerimizin uyarına harfiyen uyarak bu savaştan az kayıpla çıkabiliriz
ancak…