Yeni Dünyamda Sinema Ve Kitaplarım
Mahallenin dışına çıkmamış bir çocuk akşama kadar dağları
aşarak arkadaşlarıyla gezen bir çocuk ilk defa kalabalığın olduğu bir yer
görecekti. Görmekten ziyade şenliğin neşesine tanık olmak nasıl bir duyguydu
onu en çok merak ediyordum. Yarım saat sonra çarşıya yaklaştık. Hayalimdekinden
değişik ti. Evler iki katlı dükkânlar mahallemizdeki gibi yıkık dökük kerpiç
değildi, lokantalar, dükkânlar raflarda yeni elbiseler ayakkabılar deri oysa
ayağımızda hep naylon ayakkabı vardı, ilk defa deri ayakkabı yeni elbiseler
görüyordum. Hal pazarı cıvıl cıvıl herkes bir şeyler satarken insanlar
birbirleriyle selamlaşarak hal hatır soranlarla doluydu. Herkes mahallemizdeki
gibi birbirini tanıyordu! Şaşırmadım desem yeridir.
Neyse kasalardaki domates ve biberleri boşalttık, İlyas abim
bana çalışmamın karşılığında üç beş kuruş verdi ama iyi paraydı, ben havalarda
uçuyordum. Ben az gezdikten sonra kendim döneceğimi söyleyerek ayrıldım.
Bambaşka bir dünyadayım. İlk defa sinemayı gördüm, aldım bir bilet girdim
içeriye galiba Cüneyt Arkının ”Battal gazi” Filmiydi, Işıklar söndü karşı perde
de hareketlilikle dondum kaldım beş on dakikada ancak kendime geldim o muhteşem
duygu his içinde ilk sinemayla tanışmış da oldum.
“Destanlar; zaman, mekân ve içerik bakımından
değişiklikler ihtiva etse de toplum hayatında yaşananlara ait
izleri ve asli özü hep muhafaza eder. Destanlar ortaya çıktıkları
dönemin dilini, dinini, duyuş, düşünüş, yaşayış tarzını yansıtarak ve yarına aktararak
bir kültür üretirler ve milletlerin kuracakları devletlerin, özellikle yeni
kuruluş dönemlerinde halkın, birbiri ile vatanları / ile kenetlenmelerine
hizmet ederler. “1
Bu sinema aşkı o günlerde okuma aşkımla başladı ve hala da
devam ediyor. Sinemadan sonra gezdim çarşıyı dükkânları akşam karanlığına doğru
ancak eve varabildim. Artık alıştım hemen Azizi dayıların bahçesine koşuyordum
çalışmak ve sonrasında hal pazarına meyveleri götürerek üç beş kuruşla sinemaya
gitmek bir Tarkan çizgi roman gırgır veya teksas tommiks diğerlerinden alıp
okumak için.
Her hafta Çarşamba günleri Tarkan çizgi romanını Pazar günü
gırgırı mutlaka alırdım. Daha sonra çoğaldı okuyacağım kitaplar kütüphaneyi keşif
ettim daha sonrasında Sarraf Muharrem amcanın dükkânını buldum bir hazineydi
sanki bulduğum yüzlerce çocuk kitapları hele Rahmetli ”Kemalettin Tuğcu” nun
tüm kitapları beş kuruş verir okur çıkardım, haftada üç gün mutlaka uğrardım.
Bendeki okuma şevkini arzusunu gören öldüyse nurlar içinde yatsın, sağ ise
Rabbim sağlık sıhhat afiyetler versin param olmazsa bile okutur param olunca
verirsin diyerek teşvik ederdi.
Mavi bir deniz gibi yakamozlarıyla parıldayan bir dünyam
vardı okumalarımla sinemalarımla Radyo da haftalık piyesleriyle. Mahallemizde
tezekle yanan ya da çalı çırpı ile pişen sac ekmeklerinin kokusu her gün kaplar
sıcacık ekmeğe yağ sürülere her gün karnımız doyardı.
Mehmet Aluç
Kavruk, Hasan Durukoğlu, Salim Battalname, Malatya 2012 60,61
sayfa