Serçeler



   Serçeler

 

   Hava, serin bir sonbahar sabahıydı; ağaçların yaprakları, rüzgârın etkisiyle hüzünlü bir dans sergiliyordu. Güneş, yavaşça doğarken, gökyüzü pastel tonlarında bir tablo gibi renklendi. Ama bu güzellik, bir yerde yarım kalmış gibiydi. Çocukluğunda serçelerin cıvıltılarıyla dolu olan bu sokaklar, artık sessizliğin pençesinde inliyordu. Çünkü içinde Narin’imiz yoktu ve hunharca cinayete kurban gitmişti!!!

 

   Serçeler, neşeli kanat çırpışlarıyla, bahçelerin köşelerinde, ağaçların dallarında cıvıldaşarak yaşamın neşesini simgeliyorlardı. Ancak, insanların acımasızlığı, bu masum canlıların üzerine kara bir gölge gibi düşmüştü. Her bir serçe, hayatın neşesi, sevginin sembolüydü; ama artık korku içinde uçuyor, her an bir tehlikeyle karşılaşma endişesi taşıyorlardı. Bir gün, bir çocuk pencereden dışarı bakarken, serçelerin oyununu izliyordu. Gözleri parlıyordu; ama birden, bir silah sesi yankılandı. Kalbi, o an yerinden fırlamış gibi oldu. Serçelerin cıvıltısı, bir çığlık gibi kesildi. O an, çocuğun dünyası karardı; serçeler, hayatın neşesinin sembolüydü ve onların yok oluşu, bir parça masumiyetin kaybolması demekti. “Serçeleri vurmasınlar artık,” diye fısıldadı çocuk, gözlerinde yaşlar birikerek. Bu söz, sadece bir dilek değil, aynı zamanda bir çağrıydı. Doğanın dengesinin, yaşamın güzelliklerinin korunması için bir isyan. Her serçe, bir ruh taşıyordu; onların kaybı, insanlığın kaybıydı. Çocuk, bir gün bu dünya üzerinde barışın hüküm süreceğini, serçelerin özgürce uçup cıvıldayacakları günlerin geleceğini umarak, yüreğinde bir umut yeşertti. Her serçe, onun için bir hayal, bir masalın parçasıydı. Ve o masal, içinde sevgi ve koruma barındırıyordu. “Serçeleri vurmasınlar artık,” dedi tekrar, bu kez daha kararlı bir sesle. Çünkü her canlı, yaşamaya, sevilmeye ve korunmaya layıktı. Doğanın sesi, insanlığın kalbinde yankılanmalıydı Lakin bazen bu yankılanmıyordu!

 

   Bu ifade, insanlığın doğaya karşı sorumluluğunu ve masum canlıların korunması gerekliliğini vurgulayan derin bir çağrıdır. Serçeler, yaşamın neşesini, özgürlüğü ve saflığı simgeler. Onların vurulması, sadece bir hayvanın kaybı değil, aynı zamanda doğanın dengesinin bozulması ve insan ruhunun kararması anlamına gelir.

   Serçelerin cıvıltıları, çocukluğumuzun neşesini, huzurunu ve umutlarını temsil eder. Onların yok oluşu, içsel bir boşluk yaratır; doğanın sessizliği, kalbimizde bir hüzün bırakır. Bu durum, insanların doğayla olan bağını sorgulamaya iter; bizler, kendi yaşam alanlarımızı korumakla yükümlüyüz.

   Aynı zamanda, bu ifade, toplumun duyarsızlığına da bir eleştiridir. Şiddet ve acımasızlık, doğanın masumlarına yöneldiğinde, insanlığın kendisine de zarar verdiği gerçeğini gözler önüne serer. Serçeleri korumak, aslında insanlığın kendisini korumasıdır.

   Sonuç olarak, "serçeleri vurmasınlar artık" demek, sadece bir dilek değil, aynı zamanda bir eylem çağrısıdır. Her bireyin, doğayı koruma ve ona sahip çıkma sorumluluğu vardır. Bu, sevgiyle dolu bir dünyanın inşası için atılacak ilk adımdır.

   Çocukların köy meydanında yaptıkları toplantıdan sonra, serçeleri koruma kararı köyde hızla yayıldı. Herkes, serçelerin hayatlarının bir parçası olduğunu kabul etti. Artık her sabah, güneş doğarken, çocuklar bahçelerde toplanır, serçelere yem bırakır, onların cıvıltılarıyla güne başlarlardı.

   Bir gün, köyün en küçük çocuğu olan Elif, serçeleri daha yakından gözlemlemek için bir ağaç dalına oturdu. Onların neşeli oyunlarını izlerken, aklında bir fikir belirdi. "Neden serçeler için bir festival düzenlemiyoruz?" diye düşündü. Bu fikir, hızla diğer çocukların da ilgisini çekti. Çocuklar, festival için hazırlıklara başladılar. Her biri, serçeler için renkli süslemeler yapmaya, şarkılar yazmaya ve oyunlar planlamaya koyuldu. Köy halkı da onlara destek vermeye başladı. Ebeveynler, çocukların bu güzel fikrini duyunca mutlu oldular ve yardıma koşmaya başladılar. Festival günü geldiğinde, köyün meydanı rengârenk balonlar ve çiçeklerle süslendi. Çocuklar, serçeleri simgeleyen kostümler giydiler. Her yaştan insan, bu özel günü kutlamak için toplandı. Güneş parlıyor, serçeler cıvıldıyor, köyün ruhu neşeyle doluydu.

   Elif, sahneye çıkıp, "Sevgili serçeler, siz bizim dostlarımızsınız! Bugün sizin gününüz!" dedi. Kalabalık alkışlarla karşılık verdi. Çocuklar, serçeler için yazdıkları şarkıları söylediler, dans ettiler ve oyunlar oynadılar. Herkes, serçelerin etrafında toplandı, onlara yemler attı, sevinçle cıvıldayan kuşları izlediler. O gün, köyde bir şey değişti. İnsanlar, serçelerin sadece birer kuş değil, aynı zamanda dostluk, sevgi ve yaşamın sembolü olduğunu bir kez daha anladılar. Festivalin sonunda, herkes, "Serçeleri vurmasınlar artık!" diye haykırdı. Bu söz, köyün yeni sologanı haline geldi.

   Zamanla, köyde serçelerin korunması için yapılan bu festival, her yıl gelenek haline geldi. Her yıl, serçeler için bir araya gelen köy halkı, hem doğayla olan bağlarını güçlendirdi hem de birbirleriyle olan ilişkilerini derinleştirdi. Serçeler, köyün ruhunu beslemeye devam etti .İşte böylece, Elif’in fikriyle başlayan bu güzel gelenek, köydeki her çocuğun kalbinde bir umut ışığı olarak parlamaya devam etti. Serçeler, cıvıldamalarıyla, köyün neşesini ve birliğini simgelemeye, her yeni günde umut vermeye devam ettiler, vesselam.

Mehmet Aluç

Not: Bu yazımı yazmaya ilham veren 'Serçeleri Vurmasınlar Artık' eseriyle, mavi yıldırım mahlasıyla yazan kardeşime teşekkür ediyorum.” Narin” kızımız için yazmıştı; ben de ona katılarak birkaç satır yazarak katkıda bulundum, vesselam.


( Serçeler başlıklı yazı kul mehmet tarafından 11.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu