Bu Dünyada İçten Hissedemeyerek Bedenin İçten Ağladığını Hissedemeyenlerin Ölümü Ne Acılıdır Ki...!

 

Gözlerin doğum anı ile dünya ile ilk teması, doğum anı ile ilk ilk ağlama devamında ilk hıçkırık, akabinde ilk suskunluk, ilk defa dile gelen sözcükler ve tüm hayatımıza giren ilkler ve kalbin içindeki o sırlı bilgi ile donatılmış insan işte acizliğimiz ve Rahman Rabbimizin yaratılışla kudreti ile yaratmış olduğu bedende nasıl uyum içinde olduğunu bize bizler yaşadıkça bize fısıldıyor. Dünyamızda hala insanı insanlığından soyutlayarak yok saymaya çalışanların “Yapay” zeka ile ruhumuzun arasına giremeyenler o yapay zekaya ruh vermedikçe bunu başaramayacak ve o yapay zeka ile yapay olanın iman eden kişinin ruhunu elde edemeyerek bu yapay olanla kandıramayacağı da bir gerçektir bu iman ile… İnsanın hayatın sırrı kişinin kalbinde iman ile saklıdır kapısını iman ederek açmak düşer bize inşallah…


Bu manada düşünce ve imanın nuruyla kazandığımız inanış pek çok farklı şekilde dile gelir, merhametle olan kul her dile gelişi muhatabında olumlu ve olumsuz olanı olumlu kılan etkisiyle düşünürken birtakım hissedişlere doğru adım adım yürüyerek, dünyası güzelliklere dönüşür. Güçlü bir kanaatin etkisiyle imanla dünyadaki tüm olumsuz düşünceli insanların dünyayı kirletmek için adım attığını görür ve hisseder, kısacası diğer insanlardan farklı olur. Artık bundan sonra kendisi söylenen değil söyleten Rabbin verdiği feraset ile söylemleri hakkın söylemi olur, imanın verdiği hassasiyetle imanın hassas terazisiyle, sözlerini hayatını düşüncesini tartarak konuşur hayatını dizayn eder. Yüreğinde hasret acı çilede olsa bunları derinden hissederek, hasret acı çekenlerin halini bilerek, yüreğinde acısı hasreti olanın derdine çare için dokunarak dokunmanın sırrına erer, diğer insanlar bunu yapmaz iken o yaparak hissedilerek görülmeyen imanın verdiği hassasiyet ile anında ama sezilebilen, sezmenin etkisi güzelliğiyle maneviyatına hakkın rızasına erişmek gayesiyle yaşar.


Hayatla imanın insana vermiş olduğu bu hissedişleri, iman ile olana insana çeşitli algılarla bu verilen algılar çerçevesinde yaşadığını bizim gibi yazanların Rahmanın yaz kulum dediğinde, bu imanın hassas terazisinde tartarak kaleme dökmekle imanla Rahmanın mühürlü kalbimizin hissiyatıyla duygu ve hisleriyle görülenleri yazmaya çalıştığımız ve aklımızın anında bu duygu ve hislerin ekseninde algıladığı hassas yansımalarıdır.

 

İmanı gönlünde taşımayarak bu dünyada içten hissedemeyerek bedenin içten ağladığını hissedemeyenlerin, ölümü ne acılıdır ki, Rabbim bundan bizi esirgesin. Ölüler bu dünyada imanı tatmadan gidenler. Şöyle bir an uyansalar da, dünde imanı tatmamanın zevkiyle gömülerek pişmanlık içinde olanlar bir yaşama dönseler, bir görseler mezarların içine kefenlerine dökülmüş pişmanlıkla ıstırapla acıyla dökülmüş gözyaşlarını pişmanlıklarının çokluğunu, uyandıklarında pişmanlık içinde boğuk hıçkırıkların yerin dibinde hiç dinmediğini şimdi iman ederek fazladan daha fazla çalışarak imanla koşacaklarına yemin ederek, çökmüş bedenlerini imanla dirilterek eski hayatlarını silmeye çalışarak, nasıl da eski hayatlarında inanın ki  tiksinirler gözyaşı dökerek ayrıldıkları bu hayattan bir saniye durmadan iyilik yapmak için dağları aşarak menzillere koşarak yaşamaya çalışır, lakin öldükten sonra dirilmek ancak ahirette olur, dünyada ki pişmanlık ölmeden önce gereklidir, öldükten sonra hesap ile baş başa olan kulun pişmanlığı artık faydasızdır bir bile bilse insanoğlu ah bir bile bilse, silkelenerek ayıksa hissetse duysa…

 

İnsan olarak iman edenlerin farklılığı nedir bilir misiniz? İmanlı olan kul zamandan dünyanın onu aldatmasından etkilenmez geçici hevesler onu alıkoymazİmanla o hep canlıdır… ‘Hayy’ olan Rabbimizin “Hayy” olan isminin verdiği ile “daima diri olan, her şeye hayat ve can veren, sonsuz, sınırsız bir hayatın sahibi olan, her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten anlamı olan Rabbimizin “Hayy” ismi ile hep canlıdır… Yani yaratılmış olan ölümlü ‘insan’a kesinlikle bağımlı değildir… ‘Nur ile donatılmış kuşatılmış hakikattir! İman eden imanın hissiyatıyla hissettirişiyle bilir ki kendinden önce insanların derdine koşarak yetişmek kendi derdini unutmak, acısı olanın acısıyla uğraşmak aslında kendi acısına derman olmak ve yaşarken bu davranışıyla aslında bilir ki acı çekmemenin tek yolu da budur. 


İnsanın bazen cebinde kazandığıyla vereceği bir şey olmaz lakin yüreğinde doludur vereceği sevgi, onu verir, ağlayanla ağlayarak her şeyi imanın hissiyatıyla bilir ve anlar, ağlayanla ağlamak gerekir bilmek vakıf olmak için, yoksa hep gülmekle hayatta bir şey öğrenmekte mümkün değildir. İnsana iman şunu hatırlatır avuçlarında dünya kazancın maddiyatınla dolaşırken, fazlası senin değil karşında muhtaç olanındır, fazlasın vererek elindeki yükü hafiflet ki dua için Rabbine elin açılsın, yoksa elindeki kazancın dünya malının ağırlığı içinde elin Rabbine kalkmaz o ağırlık ile dua için elini semaya kaldıramazsın, vesselam.

Mehmet Aluç

Not: Bu yazım Ahsen İlhan kardeşimin bir kaç eserlerinden ilham  alıntı alarak kaleme alınmıştır.
( Bu Dünyada İçten Hissedemeyerek... başlıklı yazı kul mehmet tarafından 4.05.2021 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.