Trendeki Ben ve O -2-
İşte arayarak kendimi bulduğum an bu an. İlk görüştüğümüz o
anın hayali beni ziyadesiyle memnun etmişti. Dünde kalan tüm acılarımı bana
unutturmuş, beni gençliğime götürmüştü. Şuurum bana düşündükçe acıları
yaşatırken, onunla olduğum her an bana ruhumun karanlık dehlizlerini
aydınlatıyor huzur veriyordu. Şimdi şu anda onunla olmak, ansızın beni
acılarımdan çekerek alıyor aydınlık bir dünyanın içinde bırakıyordu. Şimdi
kaldığım şehir ile gittiğimiz bu şehrin ucu bize yeni dünyaların kapısını
açmıştı, ben hayalde hem onunla hem de onsuz iki hayatı birlikte yaşıyordum. Ah
bu yalnızlık hasret, insana bazı şeyleri ezberletiyor unutmamasını sağlıyordu.
Dört duvar arasında duvarların her karesindeki ayrıntıyı onsuz odanın
soğukluğunun kaç derece olduğunu, onsuz ısıtmanın mümkün olmadığını… Bu gidiş
gelişlerim üzüntü içinden sıçratmasıyla beni o güzel günlere götürmesinin
sarhoşluğu içinde, ziyadesiyle memnun ediyordu. Ben bu gelgitleri yani
meddücezir, geri yaşadığım şehre dönüp trenden aşağıya indiğim anda anladım.
Hayat bende büyük fedakarlıklar beklerken benim bundan kaçmam söz konusu
olamazdı. İçimde hala aşkımızın umudu dipdiri canlı dururken, bu şehri onun
kokusunun hala canlılığını koruduğu şehirde sahillerde terk ederek gitmem doğru
değildi. Nereye gidersem gideyim, her
zaman gönlümdeydi vazgeçmem mümkün değildi. Ancak bu şekilde kendimi
avutabiliyordum.
Onunla farklı şehirlerden birçok insanla tanışmam, onun sade mutlu dünyanın sadece yaşadığı içindeki şehirden ibaret olmadığını, yeni insanlarla yeni şehirler kurarken içindeki insanları mutlu etmesinin çabasını da gördüm, onunla hayatta başka seçeneklerin de olduğunu var olduğunu öğrendim. Şimdi odamda ara sırada onunla geçmişle, bu anları yaşarken, onun seçtiği mobilyalarla döşenmiş, onun döşemesi ile pahalı tuttuğumuz görkemli evimizde onsuz, kanepeye uzanmış yatıyorum. Kanepenin karşısında salonun tam ortasında ki duvarda, bana gülümserken çektiğim bir resmi asılı duruyor. Anladım ki yaşamak için bir nedeni olmayan insan, hayata nasıla katlanabilirdi ki?
Şimdi
onsuzluğun sessizliğinde onu düşündüğümde, gözünün önünden gülümseyen haliyle hayatının
en önemli sahneleri bir bir geçiyordu gözümün önünde ve beni benden alarak
bambaşka yerlere götürüyordu. Bunlar benim için çok ama çok iç açıcı sahnelerdi…Onunla
on üç yıllık evliliğimizde aile içi tartışmamız, kavgamız ayrılıklar ve
kovulmalar dair hiçbir şey yaşanmamıştı… Ben ki hiçbir yerde dikiş tutturamayan
ben, onunla her yerde dikiş tutturarak yanında durmuş hayata sıkı sıkı
bağlanmış, uyum halinde yaşarken şaşırmıyor da değildim. Şimdi onsuzluğu bir
şekilde kabullenmem gerekiyordu buda bana acı veriyordu.
Mehmet Aluç