Haydi, taçlandır düşlerimi lakin
putlaştırma sevgimi.
Renklerin basiretsizliğine ver sen
sersemliğini ve muhatabım olmadan yan çizenlere bir çizik de sen at sonra
sessizce terk et gemimi.
Kaptan köşkündeyim aşkın, Mualla
sense miçom bile olamazken ben çoktan seni kaptan yardımcısı ilan etmişken.
Ah, Mualla ah: akıllanmadın gittin,
bre kadın:
Hem mahkûmdun hem hâkim hem savcı
adeta bir tava dolusu salçaydı üstüme başıma bulaşan ve işte geminin filikasına
tayin ettim seni yangın yerine döndürdüğün mutfaktan.
Muğlak bir gündeyim.
Mücbir sebeplerden dolay
üzüntüdeydim.
Bak, Mualla, okullar dün açıldı bense
hala servis yapıyorum geminin yolcularına aslında salata ile dolduruyorum o
devasa tabakları ama onlar görmezden geliyor salata yaptığımı.
Adeta salsa yaptığım ve sabitlendiğim
kaptan köşkümde selam veriyorum martılara derken artılar giriyor devreye ve
eksi hanesine postalanıyorum.
Kim dedi ki bana durduk yere şair ol,
diye.
Bir de şahit tuttum mu kalemi.
İki çift lafın belini kıracağız diye
kaç kalemi kırdım bre Mualla sense kalender meşreptin de tek kelime etmedin
bana.
Ah, kadın, yine nerelere daldın? Hem ben
sana demedim mi; dünü unut diye sense günü uyuttun benim de içimi kuruttun.
Şimdi saçlarını kurutmanın sırası mı?
Olmuşken bir de maniküre giriş de gemimiz denizin ortasında batsın e mi?
Seni gözü kör olmayacasa seni!
Kim dedi sana kocanı boşa diye?
Bu saatten sonra kolay mı baş göz
ederiz seni hem.
Ah, bir oturamadın k…nın üstünde
sonra da gelmiş geminin kıçında bayrak açıyorsun korsanlara olacak iş mi iç
denizde korsanlar istila etsin gemiyi? Ama senin olduğun yerde her şey gelir
insanın başına.
Korunaklı dünyanda temiz süt emmiş
kocanla mutlu mesut yaşarken kim dedi sana git de iş kur, diye? Ama ben sana
dedim ki: kocanın da evinin de kıymetini bil.
Bak eve haciz geldi hem kim dedi sana
bir de ipotek yaptır evi.
Elbet elinden kaçtı gitti kocan
üstelik adamın başının da etini yemişken bir de don paça zor kurtuldu elinden.
Çocukluk arkadaşıyız malum hem
rahmetli anana da söz vermiştim, ben Mualla’yı bırakmam diye. Hoş sensin benim
yakama yapışan kolaysa kurtulayım mı senden? Artık annenin hayaleti çıkmaz uykularımdan
zaten cin çarpmışa dönüyorum her sabah uyandığımda bir bakıyorum ki kaptan
köşküm darmadağınık her yerde kir pas.
Ah, yine mi akşamdan kaldın?
Yoksa yoksa?
Deme sakın o kadın programlarına
çıkıp da kocanı deşifre edeceğini deme bana bre Mualla.
Adamın ne suçu var hem?
Sen, git dedin bir kere üstelik evin
kapısının önüne de konmuşken ne yapacaktı adam sokakta kalınca? Elbet döner
annesinin evine sen yat kalk şükret seni mahkemelerde süründürmediğine. Az da
oynak değildin hani öncesinde şimdi de gözümden kaçıyor sanma ha: bilmem mi
senin Manav Rüstem’e çocukluğundan beri sevdalı olduğunu. En azından adam
kiralık evini sana ucuza verdi de soktun başını hemencecik.
Yuh, be Mualla.
Bir de ortak mı olacaktın Rüstem’e:
az ye de kendine uşak tut. Adam daha ne yapsın? Yok, bir de istemeye gelseydi
seni benden. Hoş verirdim be Mualla. Ah, Mualla ah, ne yufka yürekliyimdir ben
hem sevenin halinden anlarım.
Efendim?
Ne dedin?
Olacak iş mi Mualla?
Yıllık iznini kullanmak için bu günü
mü seçtin?
Demek bir de nikâh şahidin olarak
beni yazmışsın deftere!
O halde hiç zorlanma gel de gemide
kıyayım nikâhınızı hem raconumdur da benim bol bol da reklamını yaparız geminin.
Yalnız anlayamadım kimle nikâhlanacağını?
Son eşin mi yoksa Manav Rüstem mi?
Efendim, efendim…
İkisi de değil demek ki…
Ah, Mualla ah, bu saatten sonra adım
çıkacak benim de senin gibi.
Peki, o halde, yarın akşam istemeye
gelsinler seni benden artık bir hal çaresine bakarız.
Ama akıllı ol bu sefer e mi?
Artık bir sonraki nikâhını kime
kıydırırsın elbet yeni bir de koca adayı bulman gerekecek öncesinde. Ay, dilim
sürçtü. Tamam, tamam bir şey demedim.
Yelkenler fora, bayanlar baylar
yakında nikâhımız var.