Yazımın başlığına el cevap: Kendi ülkende
yetiştirmek varken yeşil sahalarımızı yabancı futbolcularla doldurulursa
elbette hükümet bütçen sürekli açık verir. Bütçenin açık verme nedeninin birçok
tutarlı olmayan uygulamaları var. Bu bağlamda şimdilik yabancı futbolcu
transfer etme serüvenimizi irdeleyelim.
Düz
bir anlatımla hükümetler bütçe yaparken bütçenin gelir ve gider kalemlerinin
planlanır. Yılsonuna doğru gelir kalemlerinden elde edilecek para, gider
kaynaklarına harcanacak para ile eşit olabiliyorsa denk bütçe yapılmış olur.
Gelirler giderlerden fazla ise bütçe fazla verir. Giderler gelirlerden fazla
olursa denk olmayan bütçe olgusu ortaya çıkar. Bütçelerinin fazla verdiği
ülkeler hükümetler de var elbette.
Ülkemizde,
geçen yıllar içinde sürekli bütçemiz açık vererek bu günlere geldik. Açık neyle
kapatılır; elbet ki, dışarıdan alınan borçla. Ve bütçe açığını borçla kapatma
uygulaması tedavisi olanaksız bir kangren olarak canımızı yaktı. Yurttaşlar
olarak bizler az ya da çok bu hastalıktan rahatsızız. Dış borçların anaparası
ve faizlerini döndürmenin olanaksız olduğu; bütçenin “70 sente muhtaç olma”
yıllarını yaşadık, IMF’nin kapısını aşındırdık. Enflasyon, devalüasyon kelimelerinin
içeriğini öğrendik. Yediden yetmişe kadar hepimiz adımız gibi ezberledik bu
uğursuz sözleri.
Bütçemiz
kocaman bir havuz. Vergi, dış satım, turizm… gibi kaynaklardan besleniyor. Bu
havuzdan suyunun tamamı yurttaş olarak bizlerin yararına akması gerekirken;
musluklardan gereksiz tahliyelerle bir yıllık yeterli olması gerekli su
azalıyor. Erken bitiyor. Havuzdaki suyun yıl dolmadan bitmesi demek bütçenin
açık vermesi demek oluyor. Ve hükümet edenlere dış kaynak bulmanın dikenli
yollarını gözüküyor.
Bir
önceki yazımda anlatmaya çalıştığım yabancı sporcu alımına ödenen paralarımız
bütçe açığında gereksiz musluklarda sadece biri. 1966-67 sezonunda başlayan
yabancı sporcu özellikle futbolcu transferi son yıllarda kötü huylu bir ur gibi
büyüdü büyüdü ve tüm ülkenin her bucağına yayıldı.
Günümüzde
Süper Lig ve TFF I. Lig takımlarımız yabancı futbolcu kontenjanını alabildiğine
kullanıyor. II. Ve III. Liglerimizde yabancı transferi yasak. Fakat amatör
liglerimizde takımlarımıza dört yabancı oynatma hakkı tanınıyor.
Yabancı
futbolcu transferi temalı yazımda, spor kulüplülerimizin ne kadar cömert(!)
davrandıklarından bahsetmiştim. Şöyle ki; sadece dört büyüklerden Galatasaray
169, Fenerbahçe 166, Beşiktaş 155, bu kervana daha sonra katılan Trabzonspor
ise 136 futbolcu transfer etmiş. Ne büyük rakamlar!
Örnek
olsun diye sadece Galatasaray’ı ele aldığımızda, Dünya Siyasi Haritasında
yerini bile bilmekte zorluk çekeceğimiz ülkelerden çokça transfer yapmış bu
güzide kulübümüz. Sırasıyla: Yugoslavya, İran, Fransa, Surinam, Romanya,
Polonya, Almanya, Nijerya, Bosna-Hersek, İsveç, İsviçre, Litvanya, Zimbabve,
İngiltere, ABD, Galler, Hollanda, Brezilya, Belçika, Hırvatistan, Kolombiya,
Arnavutluk, İsrail, Meksika, Portekiz, Kongo DC, Kamerun, Sırbistan, Çek
Cumhuriyeti, Arjantin, Fil Dişi Sahili, Av usturayla, Uruguay, İspanya,
Kamerun, Fas, Makedonya, Surinam, Norveç, İzlanda, Yeşil, Burun Adaları,
Senegal, Cezayir, Nijerya, Yunanistan, Mısır, Portekiz… Bu listenin 11 Temmuz
2021’de güncellendiği görülüyor.
Galatasaray
Spor Kulübü gibi diğer kulüplerimiz de farklı ülkelerden futbolcu transferi
yapmış durumdalar. Hani olanaklı olsa aydan, gezegenlerden bile sporcu transfer
etmekten sakınmayacak sporumuzu yöneten kadrolarımız.
Bütçeden,
dış satım ve dış alımdan bahsederken alım-satım işlevinde denge aranır. Dengenin
tutturulması için alım yapıldığı kadar ya da ona yakın satış yapılması gerekir.
Ülke olarak, üretemediğimiz, imal edemediğimiz gereksinimiz olan mal ve diğer
değerleri dışarıdan alırız… Borçla kapattığımız bütçelerimizin açık vermemesinin
biricik nedeni; hazıra konma, kendi ülkemizde üreteceğimiz değerleri kendi
ülkemizde yetiştirmeme aymazlığımızdan kaynaklanmaktadır... Ülkemiz maalesef
dış alım mallarının panayırı durumunda.
Mal ve
diğer değerlerin çoğunu kendi ülkemizde üretmek, yetiştirmek önemli dedik.
Günümüzde dış satım fazlası veren ülkeler gereksinimi olan değerlerinin
azamisini klasik deyişle kendi ülkelerinde üretiyor, yetiştiriyor. Kalkınmışlık
düzeyleri sürdürebilmek adına bilimin, teknolojinin en son verilerini
kullanıyorlar. Okullarında en çağdaş yöntemlerde insan yetiştiriyorlar. Emek
harcıyorlar.
Ülkemizde,
un var, yağ var fakat helva yapmaktan aciziz. Seksen milyonu geçmiş nüfusumuz
var. Genç nüfusumuzun oranı kalkınmışlıklarına gıpta ile baktığımız ülkeleri
kıskandıracak kadar yüksek.
Dışarı
oluk oluk para harcamak yerine spor kulüplerimiz alt yapıya daha fazla önem
verip gençlerimizi yetiştirse olmaz mı?! Ve hükümetlerimiz yabancı sporcu
alımını yasaklasa kıyamet mi kopar?! Elbette ülke yönetimine soyunanlar işin
böyle yürümesi gerektiğinin farkındalar. Farkındalığı hayata geçirseler dış
transferlere bin bir güçlükle havuza biriken su-paralarımız ülkemizde değerlendirilir.
Böylece havuzun suyunda tasarruf sağlanır… Olayın önemine binaen gelişmeleri
tekrar tekrar anlatma gereğini duydum…
Lakin bu uğurda Atatürk gibi düşünmek uzun
vadeli projeler yapıp uygulamak; şark kurnazlığına kaçma hastalığından vaz
geçmek gerek. Kumarı kurallarına göre oynamak önemli. Ülke kaynaklarına yönelip
kendi gençlerimizden takım kuran Altınordu Spor Kulübü camiasına bir kez daha
kutlayıp yazımızı Güzel bir sözle bitirelim: “Kurda sormuşlar niçin boynun
kalın?” “Kendi işimi kendim yaparım!” demiş.
Not. Trabzonspor’un da yeşil sahalarda fırtına gibi
esen yerli futbolculardan oluşan kadroları vardı bir zamanlar.