-Şey bakkal
gidiyordum, akşam ki yemekte ne yapacağımızı düşünüyordum.
-Bak sen
sevdiğime, bizim için telaşlanmış derin düşüncelere dalmış. Bu kadar derin
düşünmeye ne gerek vardı, bir salata birde makarna yanında bir ayran yeterdi
aşkım.
Şaşırdı. İnsan
bazen şaşırınca kendine geliyordu. Şaşırmanın verdiği tepki etki ile Ayten’e
yol ortasında sarıldı. Ayten kızararak tıpkı ateşte kızaran tavuk biber
patlıcan gibi kızardı bozardı.
-Sevgilim ne
yapıyorsun yol ortasında?
-Şey çok
şaşırdım bu inceliğinden ötürü!
-Tamam, sen
alacaklarını al, ben Zehra ile gelir yaparız, haydi bende akşama bir hazır
tatlı alarak geleceğim.
-Aşkım tatlıya
ne gerek var ki, siz varsınız ya!
-Vayyy! Romantik
sevgilim! Beni şaşırtıyorsun, haydi eğlenmeyelim herkes işini yoluna koysun
birazdan buluşur bir arada oluruz.
Ayrıldılar, yani
bildiğimiz ayrılık değildi bu, hiç alakası yoktu belirteyim. Belirtmek aklımıza
gelirken Süleyman şimdi durumlarını nasıl güzel bir izahla bakkala belirterek
somut bir kararla onu yumuşatarak, marul salatalık domates makarna yağ falan
filan alacaktı. Kararsızlıkla belirtisiz düşüncelerin kendini kırbaçlamasıyla
acılar içinde bakkalın kapısına geldi. Bakkal Remzi içeride kendi kendine
kızgın bir şekilde konuşarak diz üstü bilgisayarının başında öfke dolu bir
halde duruyordu. Kapıdan içeriye girdi.
-Selamun aleyküm
Remzi amca, çok sinirli görünüyorsun, hayırdır? Seni böylesine belirgin
sinirlendiren nedir söyler misin?
Karşısında
Süleyman’ı gören Remzi amca. Burnundan soluyarak.
-İçine
tükürdüğüm bilgisayara alışamadım, önemli görüşmeleri siparişleri ödemeleri
buradan yapmaya çalışıyorum, gel gör ki bu merete virüs bulaşmış, beni
çıldırtıyor. Hangi işlemi yapmaya kalksam sayfalar kapanıyor, açık kadınların
olduğu sayfaya yönlendiriyor. Seni bana Allah gönderdi, sen anlarsın bu
işlerden, sana zahmet hemen format atsan da işlerimi yoluna koymak için bir
yardımcı olsan.
İşte sorunlar
çözüme doğru yavaş yavaş gidiyordu. Bu işten anlayan Süleyman, sözleri
yumuşatıcı yumoş’a yatırarak (burada reklam yerleştirilmiştir)
-Senin emrin
olur Remzi amca, ben şimdi hal ederim. Benim de senden bir ricam olacaktı.
Durumuzu biliyorsun el boş cep boş, senden alıyoruz borca, sen geçen gün
ödemeden size bir şey vermem…
-Evladım o, o
gündü, bu bugünde bu gün senin de dükkân emrinde ne istersen al bende, sen şu
bilgisayarımı hal et, gerisi kolay. Birbirimize yardımcı olmazsak hayat nasıl
devam eder.
Süleyman’ın
sözleri yumuşatıcı yumoş’la yumuşatması bayağı faydalı oldu (buraya da reklam yerleştirilmiştir).
Hani çok sık
kullanırız ”işte elime şimdi düştün” kelimesini, hiç aklından geçirmedi.
Biliyordu ki bu tarz şeyler kötü niyetler toplumu bozan şeylerdi, bu bozulma,
cep telefonu, uydu, televizyon gibi bozulunca hemen tamir edilen, şeyden
değildi. Dizüstü laptopu yani bilgisayarı pardon şu an bir şey sayamayanı aldı,
bir şeyleri sayması için insan aklına hareketine maruz kalanı yeniden
yükleyerek çalışması için eve doğru yola çıktı. Hani bilgisayarlar insan
aklından hızlı derler ya bu yalandır. Şöyle az düşününce bunu daha güzel idrak
edeceksiniz eminim.