Ezelî Varlığa Candan Vurulan
Âşıklar*
Bugün hangi konuda yazacağım
konusunda kararsız kaldım diyemeyeceğim seçeceğim sadece konuyu! Bulmak için
yazdığım şiirlerden gönlü güzel siz kardeşlerimin eserlerin okumaktan, aklıma
gelmedi desem yeridir. Aklımda şiirler geziyor gezerken sizlerin gülüşleri
etrafımı sarıyor… Öyle ise konumuz yine şiir olsun.
Halk edebiyatımız, insanının
çeşitli ruh hâllerini dile getiren zengin şiirlerle doludur.
“Ellerin mektubu gelmiş
okunur,
Benim yüreğime hançer
sokulur.” …
“Bu ellerin taşı hiç bana
değmez,
İlle dostun gülü yaralar beni.”
Şiirle ilgili daha pek çok
örnek sıralayabiliriz…
“Anasının bir tanesini hor
görmesinler.”
Gibi basit görünen bir dize
bile, yabancı yere gelin gidecek bir genç kızın kaygılı hâlini ne güzel dile
getirmektedir. İşte şiir işte duygu ve his yoğunluğu. Uzun söze gerek yok kısa
ve öz!
Dil yaşayan bir varlık
olduğumuzdan dolayı kültürel hayatımızın karşılıklı anlaşmanın ilk şartıdır. Bazen
bu dilimiz ekonomik ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak zaman içinde değişir,
lakin gelin görün ki şiir asla değişmez yazılınca kâğıda gönüle silinmez
mürekkeple yazılır ve kalıcı olarak kalır. Ne demiş bir yazarımız?
“Türkler bulundukları,
yaşadıkları coğrafyada ya birlikte yaşadıkları topluluklar ya da komşu
milletlerle özellikle kültür sahasında etkileşiyorlar. Bugün Ruslar ile uzun
yıllar birlikte yaşayan Bakü ve civarındaki Azeriler Rusçadan, İranlılar ile
uzun müddet birlikte yaşayan Tebriz ve civarındaki Azeriler Farsçadan
etkilenmişlerdir. Kerkük, Süleymaniye, Erbil, Telâfer ve civarında yaşayan
Türkmenler Arapçadan etkileniyorlar. Türkmen, Özbek, Kazak, Kırgız, Tatar
soydaşlarımız da Rusçadan etkileniyorlar. Urumçi, Hoten, Aksu, Komul, Turfan ve
civarında yaşayan Uygur soydaşlarımız da Çinceden etkileniyorlar. Komşularından
etkilenenler arasında Türkiye Türkleri de var. Limon, liman, lodos, poyraz,
anahtar, kilit gibi yüzlerce Rumca kelime dilimizde yaşıyor”
Kuşlar üstünde gezer,
gurbete düşmüş kuşlar,
Yaşlı bir göz gibi sahraya bakan penceremin;
Bu dağın gülleri, derdim ki, neden solmuşlar?
Beddua ettiği yermiş meğer
âşık Kerem’in!
Şiirin tamamını okuyalım mı?
Daha gün batmadan üstünde
beyaz Erciyeş'in
Bürünür tarlaların, bahçelerin rengi yasa;
Karlı bir burcu gezen nuru donarken güneşin,
Atlılar, kafile halinde dönerler Talas'a.
Yükselen manzara yalçın, suların hüznü derin;
Bazı şirin görünür, bazı da korkunç etraf.
Hepsi bir başka tahassüs veriyor lalelerin;
Kimi şehvet gibi kızgın, kimi sevda gibi saf.
Meyveler yollara yer yer dökülür meşcereden,(ağaçtan)
Asmalar yemyeşil örter yamacın her yanını;
Kim bilir, hangi bir ummana giden bir dereden
Yol alır köylü kadınlar, sürerek hayvanını.
Kuşlar üstünde gezer, gurbete düşmüş kuşlar,
Yaşlı bir göz gibi sahraya bakan penceremin;
Bu dağın gülleri, derdim ki, neden solmuşlar?
Beddua ettiği yermiş meğer âşık Kerem'in!
Ben de bir türlü garip Âşık’ım, Aslı'mdan uzak;
Ben de ah etsem eğer karşıki dağlar kül olur.
Gerilir, teşne dudaklar gibi çatlar toprak;
Maveradan bana ağlar gibi sesler duyulur.
Anlarım ruhuma zulmet cereyan ettikçe
Neşemin tılsımı hala o demir pençededir;
Bir siyah dev gibi yaklaştığı esnada gece
Ruhum işkencededir, benliğim işkencededir...
Faruk Nafiz Çamlıbel
Han Duvarları şiiri
Duyguyu hisleri hissettiniz
mi benim gibi. Nasıl unutulabilir ki insan böylesine güzel gönüllü şairlerimizin
güzel şiirlerini?
Hüsran
Buldu Mevlâ'sını Leylâ'da
zaman imreleri;( Delicesine âşık olan, aşka müptela olan-lar)
Postu devretti ham ervaha(ruhlar) göçen âşıklar.
Bizi gerçekten usandırdı yalan dünyada,
Yarı Allahsız olanlar, yarı Allahlıklar.
Faruk Nafiz Çamlıbel
Okudukça düşünüyor
düşündükçe okudukça şiirle doluyorum.
Sonsuz Rü'ya
Ezelî varlığa candan vurulan
âşıklar,
Ses alır ta ötesinden ebedî dünyanın.
Yerin altında devam etmesidir bence ölüm,
Yerin üstünde görüp geçtiğimiz rü'yânın.
*Faruk Nafiz Çamlıbel
*Han Duvarları
Bir dörtlükte ne güzel
anlatılmış hayat ve ölüm! Hayran kalmamak mümkün mü acaba? Geçen zaman içinde
zamanı anı dünü bugünü anlatan, bizimle bir bütün olan duygu ve hislerin
yoğunluğu, bize gülümsemesi elimizden tutması bütünleşmesi, sonsuzluğa giderken
beklediğini söylemesi. İşte şair sadece kendisini dünyasını yaşamıyor yazmıyor,
bizleri öteleri yazıyor ve anlatılıyor, silinmez gönül kalem diliyle onlara ve
sizlere selamlar vererek yazımı noktalıyorum.
Mehmet Aluç