Perşembe özellikle de Cuma günlerine Müslüman
Âleminde kutsiyet atfedilir. Cumartesi gününün Yahudilerce, Pazar gününün
Hristiyanlarca kutsal kabul edildiği gibi. Oysa tüm Âlemleri yaratan Yüce Allah
zamandan, mekândan… münezzehtir. Zaman
kavramını kullanan biz insanlarız. Günlerin Allah (cc) indinde birlerinden farkı
olduğunu düşünmek garip gelir bana.
Olayları algılamaya başladığım çocukluk
yıllarında babamın Cuma günü ustura ile sakal tıraşı olduğunu dün
yaşanmışçasına anımsarım. Köyde bile olsa toplum içine çıkacak temiz elbiseleri
vardı babamın. Özellikle ceketi öğretmen dayılarımın ceketleri kadar güzeldi.
Evimiz
köyden ve camiden uzaktı. Bu bakımdan babam günün erken saatlerinde evden çıkar
köy doğru yürürdü. Kardeşlerimle babamın
arkasından baka kalırdık. Garip bir hüzün çökerdi içimize. Köye uzak olan evimizde korunmasız
kalacağımız hissi uyanırdı çocuk dünyamızda. Zaman geçer, gün batımına yakın
beklenen yolcunun eve dönmesi bayram sabahlarının sevincini yaşatırdı bizlere.
Babamız, akşam yemeğinden sonra camide hoca
efendinin anlatılarını paylaşırdı. Cuma gününe, camiye hürmet ta çocukluk
yıllarından kalmıştır. Aynı duygularla ılık bir Cuma günün Cuma namazı için
semtimizin en büyük camisine gittim. Caminin temizliği, cemaatin yavaş yavaş ve
sessizce saf tutmaları ruhuma tanımsız bir huzur verdi. İnsanlar büyük bir huşu
içinde imam efendiyi dinliyordu.
İmamımız
aile düzeninden, son yıllarda iyice artıp gün yüzüne çıkan evlilik dışı
yaşamanın aile düzenini bozduğunu vaaz ediyordu. Dinimiz, evlenme yaşı gelen
gençlerin bir an önce evlenip günahlara yaklaşmaması üzerine sürdürdü
konuşmasını. Evlenme, yuva kurmak için ekonomik durumu iyi olmayanlara yardın
etmenin önemli olduğunu, böyle gençlere yardım etmenin büyük sevap
kazanılmasına neden olacağını söyledi. Anlatılanlar ilginç ve güncel olayları
içeriyordu…
Vaazına
devam etti imamımız. Ülkemizde her yıl insanlarımız hac ve umre ziyaretleri
yaptığını anlattı. Hac ibadetinin İslâmın şartı olduğunu, en az bir kez
yapılması gereğini vurguladı. Özellikle insanımızın sık sık umre ziyareti
yaptığını anlattıktan sonra yoksul gençlerin evlenmelerine, yuva kurmalarına
yardım etmenin umre ziyaretlerinden daha sevaplı olduğunu vaaz etmesi beni
ayrıca mutlu etti.
Hac ve
umre ziyaretleri bana acı veren şu düşünceleri anımsattı. Silah üreten
ülkelerin silah sanayiine İslâm ülkeleri büyük kaynak aktarır isteyerek ya da
istemeyerek... Şöyle çalışıyor çark, kısır döngü. Dünyada en çok silah ithal
eden ülke Hindistan iken son yıllarda bu rekoru Suudi Arabistan eline geçirmiş.
Günümüzde Suudilerin yeşil dolarları ABD’nin silah sanayiini besliyor. Diğer
petrol zengini körfez ülkeleri de silahlara büyük paralar akıtıyor. Türk
hacılarının birden fazla özellikle umre ziyaretleri yaparak istemeden de olsa
silah üreticilerine kaynak aktarılmasına vesile oluyor. Çünkü Suudilerin
petrolden öte gelir kaynakları hac ve umre ziyaretlerinden elde ettikleri
paralardır.
Yaşananların
daha can sıkıcı boyutu dünyada 40’ın üzerinde Müslümanlığı öne çıkaran ülke var.
Hepsi İslâmı farklı yorumluyor ve yaşıyor. Aralarında dostluk yok. İç savaş
yadsınıyor birçoğunda. Oluk oluk kanlar akıtılıyor. Ölen de Müslüman, öldüren de...
Savaş demek silah demek. Silahları batı üretiyor. Böylece barış içinde yaşama
olgunluğunu yakalamadıkları için kıt olan kaynakları silah imal eden ülkelere
akıyor İslâm devletleri…
Dönelim
camideki vaaza. Ülkemiz kanayan yaralarından en acısına gün yüzüne çıkarıldı
geçen günler içinde: 6 yaşındaki bir kız evladımızın evlendirilmesi. Bu konuda
imamımız olayı farklı bir boyuta taşıdı. Yaşanan olayın, bu ve benzeri
olayların yaşandığı ortamı eleştirmekten öte olayın duyulması üzerine medyada
dinimize büyük saldırılar yapıldığını anlattı. Kanunlarımız evlilik yaşının 18
olduğu ve dinimizce de çocuk yaşta evliliklere onay vermediğini söyledi.
Peygamberimize atfedilen Hz. Ayşe ile evlenirken Hz. Ayşe’nin 6 Yaşında olduğu
iddialarının asılsız olduğu, Hz. Ayşe evlendiğinde 17 yaşında olduğu kesin
kaynaklarla doğrulandığının sabittir diye vaazını sürdürdü…
Ben
beklerdim ki, imamımız ülkemizde din işleri ile ilgili tüm görevlerin
devletimizin resmi kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yapılmasının
gerekli olduğunu vaaz etsin. 6 yaşında bir kız çocuğunun evlendirilmesinin
dinimizce uygun olduğu aymazlığı gibi olayların yaşanmasına ve buna benzer daha
nice ahlak dışı olayların yaşandığı tarikatların, cemaatlerin dinimize fayda
değil büyük zararlar verdiğini açık açık anlatsın.
Daha
daha ülkemizde yaşanan halkın yaşamını zorlaştıran israftan, yolsuzluklardan,
had safhaya varan partizanlık uygulamalarını eleştirsin. Eğimim sistemindeki çarpıklıklara
yer versin. Maalesef imamlarımız sözü uzatır da uzatır. Dini konularda eserler
veren Hulusi Ahmed hocamız Cuma namazlarında cemaatin uzun süre camide
tutulması üzerine yaşananların gençleri kaçıran bir uygulama olduğunu
eleştirisini getiriyor.
Ezcümle
imamlarımız vaazlarında dini vecibeleri sık sık vaaz ettikleri gibi toplumun
büyük kesimini ilgilendiren sağlık, eğitim, enflasyon benzeri konuları
irdelemeleri beklenir. Yöneticilerimizin icraatlarının toplumun büyük kesimince
adil olup olmadıkları vurgulanmalı. Varsa haksızlıklar ifşa edilmeli. Bu konuda
rahmetli Yaşar Nuri Öztürk şöyle özgün bir söz söylemişti: “Batı ülkelerinde
yöneticiler yurttaşlarını adil yönettikleri için Yüce Allah (cc) güzellikleri o
ülkelerin yurttaşlarına nasip ediyor.”
Bu ve
benzeri düşünceler içinde namazı eda edip ruhumu arındıran sakin ve huzur
ortamı camiden ve birbirlerine büyük saygı gösteren cami cemaatinden ayrıldım.
Sokağa çıktım. Mevsim normaline göre ılık bir aralık öğlesi yaşanıyordu
Derince-Kocaeli’nde…