Bir lal hece ruhuma d/okunan
sessizliğin la notası lanet püskürten zebaniden uzak ve sevginin, yalnızlığın
rotasıdır ikbalim.
Neşri sözcüklerin…
Nesri ömrün.
Nazı niyazı içine dönük ruhun her
anlamda Rabbine koştuğu sadece günün beş vakti değil her an bir anı her ar
sözcük sevdanın yalın ayak izi.
Gecenin izdihamı hasret kokan göğün
muradı belki de gülün dikeni namusun ve haysiyetin önde gittiği ne de olsa
şeceresinde kayıtlı hayatın dinamiği ve sevginin ritmi.
Yiten varsın olsun zaman.
Varsın yatıya kalsın yalnızlık.
Hak hukuk tanımayan bir isyandan uzak
nasıl da terlidir ruhu şairin teninde hakkaniyet kokan bir çiy tanesi tininde
asalet titri hem yaşam hem vatan sevgisi miski amberin çoğaltışı haznesinde
yanan ateşin sönmek bilmeyen feri…
Günü uyuttum da geldim ben.
Hicrinde aşkın hicret bildiğim
özlemin dikenli tellerine yakalandı sözcüklerim ve dil yaram ve gönül sesim
dilaltı bildiğim sevginin esintisi kıpraşan yerin karmaşası ömrün koyu
gözlerine gecenin sokuldum ben ve annemin sesinde kâh kayboldum kâh hamt ettim kâh
kavruldum yanık kokan ruhumdan arda kalan asla değildi hezeyan bilakis
heyecanla ve coşkuyla ve İlahi Aşkla sarıldığım dualarım varsın olsun kanlı
duvağı yalnızlığın, ses bulsun Allah katında.
Hüzün, çökertme oynayan
Umutsa horon tepen.
Lakayt değil gün ışığı bilakis gecede
saklı aydınlığı dahi sundu bana Yaratan.
Bir izbe ise gece.
Bir isli hece ise gam.
Doğam ve doğaüstü tevafukların
renginde önce aşka öykündüm sonra koştum Rabbime.
Ölümsüz nazireler biriktirebilirim
içimde en derinde.
Ve hicvin en vurucusunu yazarım elbet
kendime.
Kıyamet alameti ne olursa olsun
alametifarikasıdır umut hayat denen dinmez koşunun ve coşkunun ve Huda’mın
eseridir yazdıklarım esiri olduğum bir dünya değil asla ve asla değil dünya
telaşım bilakis göç mevsiminde evvel tek isteğimdir Tanrıdan.
Dilemması günün ve ölgün mevsim ve
şiarım bazen bir şiir bazen bir resim.
Haşmetlidir yakarışım en hezimet dolu
insandan bile öğrenebilirim ben hayatı ve canım yandıkça ve battıkça balçığa
suyun sesinde abdest alırım şüheda dünümde vakur kaldığım kadar ikbalimdir ve
canım ve cananım annem, emanet ettiğim Rabbime.
Fukara bir düş idi öncemde ve
tuttuğum çetelemde saklı çizikler.
Ruhun izleğinde saklandığım ve
maneviyat ile beslendiğim.
Aşkın bir veryansın olduğunu
söylemesin bana hiç kimse ki ben boşluğa bile âşık olabilirim ve hoşlukla
neticelendiririm varsın olsun düştüğüm boşlukta sadece Rabbim bana el uzatsın.
Mealim rüzgâr bu gün.
Dünse tütsüde yaktım düşlerimi.
Yarınım Allah kerim ve yarım kalmamak
adına Rabbime ettiğim her dua ve yemin.
İklimler kopuk günden.
İkileten hüzün.
İliklerim kapalı hem iliklerime kadar
üşüsem ne ki bu sıcakta?
Ve eriyen buzullar.
Dinginlik dilediğim hayattan.
Diri yüreğim dingin ruhum bazen
t/aşkın mizacım varsın olsun kapalı kapısı yüreğimin beşeri aşklara.
İzafi bir tutanağa geçirdim ben
ömrümü ve soyutlandığım kadar sayıkladım sadece ölümü.
Nesri mi yoksa şiiri mi daha çok
sevdiğim?
İkisini birbirinden ayrı tutmak
mümkün mü ne de olsa biri sağ elim diğeri sol hem insan başlamaz mı sevmeye ta
solundan uzandığı kadar şafağa ve umuda?
Miadım doldu dolacak.
Muradımı bilen kollayan son durak.
Mizacımsa değişken bazen yaralı bir
mesken iken yürek…
Bazen yağmalanmış bir renk gibi
beyazın b/ölündüğü semanın yedi rengine.
Kapışan sözcükler ve notalar bense
ıssızlığımla büyüyorum ve koşuyorum hidayete…
Körelmesin diye yüreğim asla da
dikmiyorum söküklerimi durduk yere.
Mihrabı kayıp mıdır nedir sözcüklerin
yoksa kayıp bir minval midir peşi sıra sürüklendiğim iklimin hem koruyum hem
közü ve benim tek kozum vardır ve de tek lüksüm nasıl ki illa ki sevgi…
Boyum uzamasa ne ki sevmedikten
sonra?
Beylik bir sevgi değildir bu asla
Rabbin nazarında.
Ölümcül olsa bile iklim ölümsüzdür
aldığım nabzı evrenin ve bununla sakit olsun, diyebilmenin sunumu nasıl ki şükür
ve sabır elbet nazımın geçtiği tüm sevdiklerim.
Ve şimdi devasa bir parantez açıp
kodluyorum yüreğimi ve kolluyorum arkamı ve sevdiklerimi en azından azık
bildiğim ve azımsan da varlığım biliyorum ki hiçliğimin garbında saklıyım ve
şarkı yüreğimin kodaman kuşlardan çaldığım kanatlarımdır varsa yoksa umuda ve
hayallere yol alıp kucak açtığım.
Bir manivela ise gün.
Bir rota ise sevgi.
Bir de umudu ekledik mi…
Teyakkuz halinden çıkıp da yola
varacağım en uzak istikameti nasıl ki sundu bana var olmanın da hiçlik
uzantısında saklı tutulası o devasa aşk ve iman gücü ve de umudun tekerlek
izinde ve de en hızlı koşu iken aşkın ç/ağladığı ve Rabbime dönük yüzümde açan
güllerden bir cennet edindiğim varsa yoksa ihlasını ve aşkın rahmine düşen
tohum gibi bir solukta içime çektiğim kadar inancı ve sevgiyi ve umudun
yerleşkesinde kucakladığımız kadar da kucaklandığımız en çok da sözcüklerin
seferberliğinde saklı tutulası o tılsımlı minval…