Oğuz Kağan ya da Oğuz Han, Türk
ve Altay mitolojisinde Oğuz Türklerinin atası. Uğuz Han, Uz Han veya Oğur
(Ogur, Ugur) Han olarak da bilinir. Dedesi Kabi Han, annesi Ay Kağan, babası
Kara Han'dır. Oğuz Kağan Destanı'nın başkahramanıdır ve destanda Asya Hun
İmparatorluğu'nun hükümdarı Mete Han ile özdeşleştirilmiştir fakat pekçok
kaynakta Mete Han’ın babası Teoman, Oğuz Kağan’ın babası Kara Han olarak geçmektedir.
Oğuz Kağan ile Mete Han iddia edildiği gibi aynı kişilerse, baba isimleri neden
farklıdır? Bu sorunun cevabını çok yönlü araştırdım ancak net bir cevap
bulamadım. Kaynaklarda geçen bilgiler ışığında Oğuz Kağan’ın Mete Han olup
olmadığı konusunda ipuçları bulanabileceğine inanıyorum.
Hayatı:
Mitolojide,
kadim Oğuz Türkmen Devleti’nin kurucusu olarak kabul edilir. Bütün hayatı
boyunca Gökbörü (Börteçine) kendisine kılavuzluk etmiştir. Hayatı, daha doğumundan
başlayarak olağanüstü olaylarla doludur. Yüzünün rengi maviye çalar. Al (kızıl)
renklidir. Ağzı ateş gibidir. Çok çabuk büyümüştür. Doğar doğmaz yemek yemiştir.
Bir kez süt emip sonra çiğ et yemiştir. Gücü simgeleyen boynuzlu bir tacı
vardır. Babası Kara Han’ı öldürür. Ormanda tek boynuzlu bir yaratıkla
vuruşarak onu yenip öldürür. Gergedan olduğu söylenen bu canlı muhtemelen
aslında bir şeytandır. Pek çok boya adlarını o verir (Uygur, Kanglı, Kıpçak,
Kalaç, Karluk) İki eşinden toplam altı oğlu olmuş ve bunların çocuklarından da
Oğuz boyları meydana gelmiştir. Avlanırken bir ada bulur. Bu adanın ortasındaki
bir ağacın kovuğunda ışıklar saçan çok güzel bir kız oturmaktadır (Yarsub “Yer-Su”
bu kızla sembolize edilir). Saçları akarsular gibi mavidir ve dişleri inci
gibidir. Onunla evlenir ve üç oğlu olur. Aradan yıllar geçer, bir gün gökten
güçlü mavi bir ışık düşer ve ortasında güzel bir kız bulur (Gök-Kal “Gök-Hava”
da bu kızla sembolize edilmiştir). İnanılmaz güzellikte olan bu kızın başında
kutup yıldızı gibi ateşten bir ışık demeti vardır. Bu kızla da evlenir ve üç
çocuğu olur. Rüyasında gördüğü Gümüş Ok’u bulup getiren ilk üç oğluna bölerek
paylaştırır. Aynı şekilde rüyasında gördüğü Altın Yay’ı da ikinci karısından
olan çocuklarına paylaştırır. Tarihçi Rüstem Paşa’ya göre Kur'an'da adı geçen Zül-karneyn
adlı kutlu kişi Oğuz Han’dır. Çünkü çift boynuzlu tacı ile tanınmıştır. Lak
(Ilak), Rak (Irak), Zak (Izak) gibi efsanevi ülkelerin kağanlarını yenerek
buraları fethetmiştir.
Kıyand/Kıyand
(Kıyant), Oğuz Kağan destanında adı geçen tek boynuzlu canavardır. Gergedan
olup olmadığı tartışılan bir varlık olsa da, aslında mitolojik bir hayvandan
bahsedilmektedir. Kıyankandan sözcüğü Eski Türkçede gergeden anlamına gelir.
Ganda ise Sanskirtçede (Eski Hintçe) yine gergedan manasına gelen bir sözcüktür.
Kıyat boyu ile etimolojik bağlantısı vardır.
Bozoklar:
Türk
mitolojisinde Göksel kavimlerdir. Oğuz Han’ın ikinci (gök-sel) eşinden olan üç
oğlu ve onlardan türeyen boylar. Oğullarının adı Gün Han, Ay Han ve Yıldız
Han'dır. Altın Yay’ın sahibi-dirler. Kelime, Boz “gri renk” ve ok kelimelerinin
bileşmesiyle oluşmuştur. Moğolcada Bosoh fiili yükselmek, güneşin doğması
anlamlarına gelir.
Üçoklar:
Üçoklar
veya Uçoklar, Türk ve Altay mitolojisinde yersel kavim-lerdir. Oğuz Han’ın ilk
(yersel) eşinden olan üç oğlu ve onlardan türeyen boylardır. Oğullarının adı
Gök Han, Dağ Han ve Deniz Han'dır. Yerle ilgili unsurları temsil ederler.
Burada dikkate değer olan husus Gök kavramının yerin bir parçası sayılmış olma-sıdır.
Bu durum yaratılış çağlarında Gök ve Yer’in ayrışmadığı bir bütün olduğu
anlayışını akla getirmektedir. Diğer bir görüşe göre ise burada kastedilen uzay
değil hava yani atmosferdir. Bu da Gök-Kal tabirini hatırlatmaktadır. Üç ve Ok
(veya Uç “Sınır” ve Ok) kelimelerinin bileşik halidir.
Mete Han:
Araştırdığım tüm
kaynaklarda Mete, Oğuz mu sorusunun net bir cevabını bulamadım. Bu nedenle
Oğuz Han’ı ve Mete Han’ı iki ayrı başlık altında olduğu gibi kaleme alıyorum.
Mete, Maotun (Çince: 冒頓單于 pinyin: Mòdú Chānyú; (M.Ö. 234 -
M.Ö. 174), M.Ö. 209 - M.Ö. 174 arasında hüküm sürmüş Büyük Hun İmparatorudur.
Oğuz Kağan
destanındaki Oğuz Kağan ile aynı kişi olduğu dü-şünülmektedir. Babası
Teoman'dır. Kendisi Baideng Muhara-besi sırasında Han Hanedanlığı'nı yenmiş ve
vergiye bağlamıştır. Yüeçi ve Tunguz milletlerini de yenerek sınırlarını Hazar
Denizi'nden Mançurya’ya kadar genişletmiştir.
Adı:
Mete'nin
asıl adı Batur veya Bagatur'dur. Adının yanlışıkla Mei-tei olarak
çevrilmesinden dolayı literatüre Mete olarak girdiği düşünülüyor.
Hayatı: Mete Han'ın
kağan olması:
Çin
kaynaklarında anlatılan bir olaya göre, Asya Hun İmparator luğunun kurucusu
olan Teoman, oğlu Metehan yerine üvey annesinin etkisiyle Metehan'ın üvey
kardeşi olan diğer oğlunu tahta çıkarmak istemiş Bu sebeple üvey annesi, Mete Han'ın
babası Teoman'ı doldurmuş ve Mete’yi komşu kavim olan Yüeçiler'e rehin olarak
göndermiş. Babası Yüeçiler'e savaş ilan ederek Mete Han'ı öldürtmek istemiş.
Mete, babası Teoman’ın Yüeçiler'in topraklarına girmeden Yüeçiler'in elinden
kaçmış. Babası bu kadar zorlukları atlatmasının ardından hakkını vermek için
Mete’nin emrine bir tümen asker vermiş. Mete, asker-leriyle öz babasının
üzerine yürüyerek, üvey annesini ve kardeşlerini öldürüp, M.Ö. 209 yılında
kağan olmuştur.
Ok hikâyesi:
Pekçok
konar-göçer kavmin kullandığı çavuk oku adı verilen ıslık çalan okun mucidinin
Mete olduğu bilinir. Çin kaynaklarına göre eğer okunu bir yöne yöneltirse
emrindeki askerlerin hepsi o hedefe ok atarak hemen yok edermiş. Bir gün okunu
en sevdiği atına çevirmiş. Askerlerinden bazıları tereddüt etmiş. Bu-nun üzerine
okunu sırayla tereddüt edenlerin üzerine çevirmiş. Atına ok atmakta tereddüt
eden askerlerinin bazılarını diğer askerlere ibret olsun diye üzerine ok atarak
öldürmüş. Bu olaydan sonra bir gün okunu ava çıkan babası Teoman'ın üzerine
çevirdiğinde askerlerinden hiçbiri tereddüt etmeden Teoman’ı ok yağmuruna
tutarak öldürmüş.
Hun'un
(Hiung-nu) yükselişi:
Mete,
önce Hunlardan toprak talebinde bulunan doğu komşuları Dong hu üzerine yürümüş
ve onları ağır bir yenilgiye uğratmış. Yapılan anlaşma ile Donghular; her sene
sığır, at ve deveden oluşan bir vergi ödemeyi kabul ettmiş ve M.Ö. 208 yılında
da Hun hâkimiyetine girmişler.
Donghu'yu
yendikten sonra Moğolistan'ın kuzeyinde yaşayan Tunguz gibi halkları da kendine
bağlamış. M.Ö. 177-165 yılları arasında Hunların güney batısında, Tanrı Dağları
ile Kansu a-rasında yaşayan Yüeçilerin üzerine seferler düzenlemiş ve M.Ö.
203'te Yüeçiler'i mağlup ederek kendi toprağına katmıştır.
Ordos'da hâkim olmaya
çalışan Tahin Türklerini yendi. Çin üzerine sürekli seferler düzenleyerek Sarı
Irmak'ın güneyindeki kaleleri egemenliğine aldı. Bu zaferlerle, sonradan
Hunlara büyük gelirler getirecek önemli ticaret yollarının kontrolüne sahip
oldu.
Bölgede
yaşayan Moğol, Tunguz ve Türk vd. Altay kavimlerini egemenliği altına alarak
askerî ve stratejik olarak daha güçlü bir hâle gelmiştir.
M.Ö.
200'de Çinli Han Hanedanı imparatoru Gaozu'nun (Gao-Di) 320.000 kişilik
ordusunu Baideng'te (bugünkü Datong, Şanşi) Peteng Kalesinde kuşattı. Gaozu
(Gao-Di) Mete'nin eşine hediyeler gönderdi ve Mete'nin kuzey eyaletlerini
Hunlara bırakma ve yıllık vergi ödeme gibi bütün şartlarını kabul etti; böy-lelikle
kuşatmadan çıkmasına müsaade edildi. Gaozu, başşehri Çang'an'a (bugünkü Şian)
dönebildiyse de Mete arada bir, Han'ın kuzey sınırını tehdit etmiş ve nihayet M.Ö.
198'de Gaozu barış istemiş, Han prensesinin Tanhu'nun eşi olması ve yıllık
haraç ödeme şartlarıyla barış antlaşması imzalanmıştır.
Han
Hanedanı'yla akrabalık:
Qin ve
Chu ile yıllar süren mücadelenin ardından Han im-paratoru olan Liu Bang
(Gaozu), Baideng'da Mete karşısında zor duruma düşünce, yorgun ordusunun
Hunlarla baş edeme-yeceğini farketmişti. Akrabalık ilişkisi kurmak amacıyla,
bir prensesi yüklüce hediyeyle birlikte Hun sarayına göndermiştir. Liu Bang
M.Ö. 195'te ölünce, karısı Lü Hou imparatoriçe olmuş. M.Ö. 192'de Mete, Lü Hou'ya kaba bir uslüpla
yazılmış mektup göndererek evlenme teklif etmiş; ülkesinin içinde bulunduğu
koşullarda Hunlarla savaşmayı göze alamayan imparatoriçe, uğradığı saygısızlığa
karşın bir mektup yazarak Mete'ye bir prenses gönderir. Çin kaynaklarına göre,
Lü Hou'nun davranışı karşısında pişman olan Mete, imparatoriçeden bir mektupla
özür dilemiştir. Çin savaşından sonra Mete, Yüzehi ve Wusun'u Hun'un köleleri
olmaya zorlamıştır.
Saltanatı boyunca çoğu
halklar Hun idaresi altına girmiştir. On-ların tümünü, steplerin bütün göçebe
atlı okçularını bir impara-torluk altında birleştirdi. Göçebe tebaalarından
başka Mete ay-rıca tarım havzası'nda kendisine bağlılık yemini eden vaha
şe-hir devletleri kurdu. Egemenliği altına aldığı diğer bölgeleri de askeri ve
idari yönden aynı yön¬temlelerle yönetti.
Bölgesinde
askerî gücü ile korku saldı. Savaş taktikleri ve as-kerî disiplini sayesinde
Çin İmparatorluğu ve çevre kavimlerle yaptığı savaşları kazandı. Ordusu savaş
zama¬nında toplanan sivillerden oluşmuyordu. Onun yerine sürekli eğitimli ve
savaşa hazır hâlde bulunan profesyonel askerlerden oluşuyordu. Hâ-kim olduğu
bölgelerdeki geniş tahıl ve yiyecek kaynakları ile ordusunu ayakta tutabiliyordu.
Mete,
M.Ö. 174 yılında öldüğünde çok sayıda kavmi sancağı altında birleştiren büyük
bir imparatorluk geriye bıraktı. Bu impa-ratorluk yaklaşık 18.000.000 km2
büyüklüğe sahipti. İmparatorluğunun sınırları doğudan batıya Japon Denizi'nden
İdil Nehri-ne ve kuzeyden güneye Sibirya'dan Tibet ve Keşmir'e uzanıyordu.
Hunların karşılarında bulunan tek düzenli ve güçlü Çin Ordusunun iç karışıklıklar
nedeniyle idari zafiyet içinde olması, Mete’nin devletini kolayca büyümesine
sebep gösterilmektedir.
Kültürel etkileri:
Yaygın kitle, eğlence
sektöründe Çin efsanelerinde geçen acı-masız ve disiplinli komutan olarak
tasvir edilen karakterlere, Modu, Şanyu gibi Mete'nin isimleri verilmiş ve bu
yapıtlara Me-te'nin Çin kaynaklarında geçen hayat hikâyesinden kesitler
ak-tarılmıştır.
Türk
destanlarında Çin ve Hindistan fetihlerinde söz edilen Oğuz Kağan'ın Mete olduğu
sanılmaktadır. Destanda anlatılan Oğuz Kağan ile Mete'nin hayat hikâyesinde
birçok benzerlikler bulunmaktadır. Hayat hikâyesinin Oğuz Kağan efsanesinin
tarihi temelini oluşturduğuna inanılır.
Hem Oğuz
Han’ın, Hem Mete Han’ın doğum ve ölüm tarihlerini araştırdığımızda; her
ikisinin de MÖ. 234 yılında doğup, MÖ. 174 yılında öldüğü bilgisine ulaşırız.
İkisinin de babalarını (Ka-rahan’ı/Teoman ‘ı) öldürme sebepleri Türk törelerine
uymadığı içindir. Türklerde töre hiçbir şart altında ihmal edilemez ve yok
sayılamazdı. Hayatları, savaşları ve evlilikleri de benzerlik gös-termektedir.
Yine araştırırsak, Osmanlı tarihçilerinin Mete Han’ı Oğuz Han olarak
isimlendirmiş olmalarıdır. Çin kaynaklarında Oğuz Han ismi Motun/Mete olarak
geçmektedir. Bu bilgiler ışı-ğında Mete Han ile Oğuz Han’ın aynı kişi olduğu
sonucuna ulaşmış olsak bile pekçok kaynakta her iki kişinin de farklı
za-manlarda yaşamış farklı kahramanlar olduğu bilgileri bulunmaktadır.
Türk Kara
Kuvvetlerinin kuruluşu:
Türk Kara
Kuvvetlerinin kuruluş tarihi 1363 yılı olarak kabul edilmekteydi. Nihal Atsız
1963 ve 1973'te Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihinin Mete'nin tahta
geçtiği M.Ö. 209 olması gerektiğini yazmıştır. Atsız'ın görüşlerini benimseyen
Yılmaz Öztuna da 1968'de Cemal Tural'a Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluş tarihinin
M.Ö. 209 olması teklifini yaptı. Sonraları, T.K.K. kuruluş tarihi M.Ö. 209
olarak değiştirilmiştir.
Mete Han’ın
kurduğu ordu düzeni başta Türk devletleri olmak üzere başka ülkeler tarafından
da uygulanmaktadır.