“A = F.s² Formülü”*
"A = F.s²" ifadesi, fizikte iş yapan bir cismin
üzerine uygulanan kuvvetin, cismin yaptığı yol ile doğru orantılı olduğunu
ifade eder. Burada A, yapılması gereken iş; F, uygulanan kuvvet; s ise cismin
yaptığı yol olarak tanımlanır. Bu formülde, yapılan iş miktarı, uygulanan
kuvvet ve yapılan yolun karesi ile ilişkilidir. Bir cismin üzerine etki eden
kuvvetin ve bu kuvvetin uygulandığı mesafenin karesiyle doğru yani köküne
değerine taşıdığı güzelliği ile orantılı olduğunu ifade ettiğini öğrendim,
araştırmalar sonucunda. Taşıdığın dallarda açan yaprakların ışıltısı canlılığı
varsa, canlılık verebilirsin hayata ve insanlara bunu öğrendim.
Bir sabah, Ben Bilgin
Bey laboratuvarımda deneylerimi yapmak için hazırlıklarını tamamladım. Masanın
üzerindeki araçlarını düzgün bir şekilde yerleştirdikten sonra deneyime
başladım. Deneyinde kullanacağı cismin üzerine belirli bir kuvvet uygulamaya
karar verdim. Kuvveti uyguladığımda, cismi hareket ettirmekteydi ve bu hareket
sonucunda cismi taşıyan kuvvetin yaptığı iş miktarı artmalıydı. Lakin verilen
kuvvet cismi kırıyor ve parçalıyordu, anladım ki fazla kuvvet zarar getiriyordu.
Bilgin Bey ben, deneyde incelediği formül olan "A =
F.s²" ile elde ettiği verileri analiz etmeye başladım. Yaptığım hesaplamalar
sonucunda, kuvvetin arttıkça yapılan işin miktarının da arttığını ve cismin
yapmış olduğu yolun karesiyle doğru orantılı olduğunu fark ettim. Yani ne kadar
güzel duygu ve hislerle hayata bakar karşındakine değer verirsen, hem kendi
değerin artar hem de karşındakinin değeri, güzel bir tespitti, kendimi tebrik
ettim, bana şiiriyle ilham veren Sönmez kardeşime de teşekkürler ediyorum.
Bu deney, Bilgin Bey'e yani yine ben, hem fizikteki temel
prensipleri insanı anlamakla aynı çalışmalarla fark edileceğini değer verdikçe,
yani çalıştıkça onu korudukça hayatın daha anlamlı olacağını anladım, hatta
anlamama yardımcı oldu hem de bu formülün gerçek hayattaki uygulamalarını
görmemi sağladı. Böylelikle, daha derinlemesine anlayış kazandım ve gelecekte
yapacağı deneylerde bu prensipleri daha etkili bir şekilde uygulayabilecektim.
Yani A = F.s²" formülü, bir cismin üzerine etki eden kuvvetin yani verilen
değerin ve bu değerin çokluğu, güzelliği, uygulandığı mesafenin karesiyle doğru
yani köküne doğru değerin ulaşmasıyla hem ona hem de bana güzellik katıyordu.
Verilen her değerine taşıdığı güzelliği ile orantılı olduğunu ve hayata da bu
oranda yansıdığını fark ettim.
Bilgin Bey yani ben yine, deneyi sonlandırdıktan sonra laboratuvarımdan
çıkıp temiz havanın keyfini çıkarmaya karar verdim. Artık bu muhteşem formülü
öğrendikten sonra-Bu formülü kimden öğrendiğimi sayfanın sonunda yazılıdır.
Dışarıda yürürken aklımda hala "A = F.s²" formülü güzelliği vardı. Bu
formülün aslında günlük hayatta da sıkça karşılaşılan durumlarda geçerli
olduğunu fark etmiştim. Etkile etkili ol, fark et farklı ol fark edil gibi birçok
güzellikleri fark ettim kardeşimin sayesinde.
Yolda yürürken, karşıma çıkan bir salıncaktaki çocukları
izlemeye başladım. Çocukların salıncağı en yüksek noktaya çıktığında, enerjik
bir şekilde geri dönüş yapıyorlardı. Bilgin Bey yani yine ben, salıncakta
dönerken çocukların enerjik hareketlerini izlerken "A = F.s²"
formülünü bu duruma nasıl uyarlayabileceğini düşündüm.
Salıncaktaki çocukların enerjisi, üzerlerine uygulanan
kuvvetin ve salıncağın dönüş yaptığı mesafenin karesiyle bağlantılıydı. Ne
kadar yüksekten sallansalar da, salıncak her seferinde belirli bir mesafeye
kadar geri dönüyordu. Bu durumda, çocukların enerjisi de kuvvetle ve sallanılan
yolun karesiyle orantılıydı. Ne kadar kuvvet o kadar enerji, ne kadar sevgi o
kadar sevgi köfte ve ekmekti.
Bilgin Bey yani yine ben, bu basit olayın aslında formülün
gerçek hayattaki uygulanabilirliğini yeniden kanıtladığını düşündüm. Fizikteki temel
prensipleri günlük hayattaki olaylarla ilişkilendirerek daha derin bir anlayış
geliştirebileceğini fark ettim.
Öykümüzde, formülün günlük hayattaki uygulamalarını
göstererek fiziksel prensiplerin genel geçerliliğini vurguladık. Bilgin Bey’in yani
benim salıncaktaki çocukları izlerken yaşadığım düşünceler, formülün her yerde
geçerli olduğunu ve çevremizdeki olaylarda bu prensipleri görebileceğimizi bize
hatırlattı kardeşimiz Sönmez kardeşim sayesinde diyebilirim.
Bilgin Bey, salıncağı izlerken aklına ünlü fizikçi Sönmez
Korkmaz'ın da kendi keşifleri sırasında benzer deneyler yapmış olabileceği
geldi. Sönmez Korkmaz'ın da evrenin temel prensiplerini anlamak için doğadaki
gözlemleri ve deneyleri kullandığı biliniyordu ve bende onun bu bilgisinden
yararlanarak bunları anladım ve yazdım.
Bilgin Bey'in zihninde yeni bir fikir belirdi: "Acaba
Sönmez Korkmaz da kuvvet ve yapılan iş arasındaki ilişkiyi incelerken, günlük
hayattaki olayları referans almış mıydı?" Bu düşünceyle heyecanlanan
Bilgin Bey, kendi deneyleriyle ilgili yeni sorular sormaya başladı.
Salıncaktaki çocukların enerjik hareketlerini izlerken,
Sönmez Korkmaz'ın da belki benzer bir gözlem yapmış olabileceğini düşündü.
Doğanın gözlemlenmesi ve matematiğin kullanılmasıyla formülleri oluşturan fizikçilerin
aslında günlük hayattan ilham aldığını fark ettim.
Bilgin Bey, Sönmez Korkmaz'ın da çalışmalarının ardındaki
tutkuyu ve merakı hissettim. Her an yeni bir keşfin kapısını aralayabileceğini
düşündüm ve fizikle(fiziksel bedende olabilir) olan bakış ilişkisini daha da
derinleştirmeye karar verdim.
Yani kısaca bu örnekleri çoğalta biliriz mesela: ”Kıyma yani
et aldın ise ben onu köfte yaparım, ayrıca mangal kömürü aldınsa mangalı
birlikte yakarak mangalda köfteyi pişirerek karşılıklı sevgi içinde yiyebiliriz.
Yine bir gün dersimde, fizik dersimde bu formülü öğretmek için bir öğrenciyi
kaldırarak tahtaya bunun ne olduğunu sordum. Öğrenci dondu kaldı, sınıf
arkadaşına nöküzün trene baktığı gibi bakınca, ona kaş göz işaretiyle,
çalışmalarımı masa üzerinde okumasını işaret ederek okumasını söyledim
çaktırmadan, şöyle devam etti.
“Hey, biliyor musun arkadaşlar? A = F.s² formülü, aslında bir
aşk formülüdür diyebiliriz aslında, hatta aşkın ta kendisidir!”
Sınıf arkadaşları hep bir ağızdan, şaşkın bir şekilde sordu:
“Nasıl yani? Nasıl olabilir ki? Ne Alaka?” Sen nereden biliyorsun bunu sen ki
en tembel iken?” “Bilgin hocamızın verdiği derslerden öğrendim(aslında kopya
çekiyordu olsun hayat bazen kopya çekerek karşımızdaki insanın mutluğunu alarak
kopyalayarak gönlümüze almak değil miydi?”).
Öğrenci gülerek açıkladı: “Evet, evet! İşte böyle. Aşkta, bir
kuvvet gibidir. İki insan arasındaki çekim kuvveti, onların arasındaki
mesafenin karesiyle doğru orantılıdır. Yani ne kadar yakınsanız, o kadar güzel
bir aşk denklemini birlikte yaklaşarak oluşturursunuz!”
Sınıf arkadaşları gülmeye başladı: “Peki ya F nedir? Bunun
anlamı nedir haydi söyle bakalım”
Öğrenci bana göz kırptı: “F, ‘Flört’ demektir! İşte bu yüzden
flört ederken mesafeyi kapatmalıyız. Aksi takdirde aşk denkleminin sonucu sıfır
geçersiz içi boş eleman gibi olur!” Aynı zamanda “pantolonun “F”ermuarın “F” si
fermuarın açık kapatsana, ayıp oluyor. Kahkahalarla güldüler keratalar…
Yine bir gün hiç unutmam Bir gün, bu formülü öğrenen bir âşık,
üniversite öğrencim sevdiği genç kıza gülümseyerek hafif duygusal dokunuşlarla
bu formülün çerçevesinde ayrılmadan ana hattan ayrılmadan, dönüp şöyle dedi.
“Seninle aramızdaki çekim kuvveti, bir cismin üzerine etki
eden kuvvetin ve bu kuvvetin uygulandığı mesafenin karesiyle doğru orantılı.
Yani ne kadar yakınsak, o kadar güzel bir aşk denklemi oluşturuyoruz.”
Sevdiği kişi gülümseyerek sordu: “Peki ya F nedir?”
Âşık gözlerini içine bakarak kırptı: “F, ‘Fırtına’ demektir!
İşte bu yüzden kalbimdeki fırtınayı seninle yaşamak istiyorum, o fırtınada sana
sarılarak güçlü durmak istiyorum, sarılmazsak fırtınada ayrı yönlere uçarak
gözden kayboluruz.” Aynı zamanda “F” ilm başlıyor gel beraberce yan yana izleyelim
’in “F” sidir.
Bunu bu formülümden etkilen öğrencilerimden ikisi ayrı illere
yani gurbet iline düşünce şöyle karşılıklı mektup yazarlar. Buyurun okuyalım.
“Bir zamanlar, iki kalbimiz arasında az bir mesafe vardı.
Şimdi bu mesafe, yıldızlar arasındaki ışık yılı kadar uzak. Birbirlerine âşık
olan bu kalpler, her gece gökyüzüne bakıp aynı yıldızları seyretmeyi severler.
Ancak aramızdaki bu mesafe, bizi hüzünlü bir şekilde ayırdı”
Diğeri de şunları yazmıştı.
“Sevgilim, bu uzaklık bizi yıldızlara yaklaştırmıyor. Ama
biliyor musun? Yıldızlar da bir zamanlar aynı uzaklıktaydı ve şimdi gökyüzünde
bir araya gelmişler. Belki biz de bir gün, bu mesafeyi aşabiliriz.”
Diğer kalp mektubu okurken gözyaşlarına boğuldu. Cevap olarak
şunları yazdı:
“Sevgilim, yıldızlar arasındaki mesafe ne kadar büyük olursa
olsun, onlar birbirlerine ışık gönderirler. Biz de aynı şekilde, kalbimizdeki
sevgiyle birbirimize ışık olabiliriz A = F.s² Formülü” ile hatırla, bunu gayret
çaba ile aradaki mesafeleri sevgimizle kısaltalım ve birimiz diğerini beklemeden,
yani ben şimdi koşarak sana geliyorum demek ki sende bana doğru geliyorsundur.”
Öykümüzde, Bilgin Bey'in Sönmez Korkmaz'ın izinden giderek
fiziksel prensipleri daha geniş bir perspektiften değerlendirmesi vurgulandım.
Fizikçilerin aynı zamanda şair olanların da gözlemlerini ve deneylerini günlük
hayattaki olaylarla ilişkilendirerek önemli keşifler yapabilen insanlar
olduklarını anlamış olduk bu öykümüzle, bilimin merak ve keşfetme duygusunu bir
araya getiren güçlü doğasını şiirle karşılıklı diyaloglarla ve okumalarla
kardeşimin vesilesiyle anlamlandırdık taçlandırarak yansıtmaya çalıştım,
vesselam.
Mehmet Aluç