Yaşama Dokunanlar


Yaşama Dokunanlar

 

  Benim gibi hiç dikkatle baktınız mı yaşadığınız şehrin sokaklarına, apartmanların yüksek katlarına, esnafına… Bir şehir insanla sadece binalar alanında değişime uğruyorsa, insanlık adına değerleriyle insanı bakışla değişmiyorsa ben buna değişim değil yerinde sayma, engellere takılma diyorum. Oysa her sokağın bir hikâyesi, her köşenin ayrı bir ruhu vardır da biz onu öldürdük kendi elimizle. Sokaklar, bir zamanlar gönüllerin neşesinde neşeyle insanı saran melodiler, gülümsemelerle doluydu. Şimdi ise sadece hüzünlü melodilerin eşliğinde hikâyeler fısıldarken, kimi zaman ise umut dolu yarınların şarkılarını söylemekten uzak duruyor. Şehrin kalbi, insanın kalbindeki ritimle sevgiyle neşeyle bu çeşitlilik içinde atar, yaşamın tüm renklerini bir araya getirirdi, şimdilerde bundan hiçbir eser yok.

 

  Eskilerde karşılıklı iki tek katlı evin penceresi, birbirine bakar ve bu şehrin öyküsüne tanıklık ederdi bunu abartarak söylemiyorum çünkü her evde-tek katlı ahşap evler-güzelliğini yitirmeden önce-pencereye çıkanlar bir birlerine gülümser, ziyaretlerde bulunur muhabbetle yardıma ihtiyacı olan varsa yardımına koşmak için birlikte yardım için yola çıkılırdı. İşte o günlerde özlemle içimde kalanları size anlatarak devam edeyim buyurun seyredin ve hayran kalın…

  Pencerenin bir yanda yaşlı bir kadın, sabahları güneşi selamlar, diğer yanda ise genç bir adam, geç saatlere kadar kitap okurdu. Yaşlı kadın, zaman zaman genç adama el sallar, o da gülümseyerek karşılık verirdi. Bu basit ama samimi etkileşim, şehrin soğuk yüzünü ısıtan küçük ayrıntılardan birisiydi. Bir gün, büyük bir fırtına şehri sardı. Gökyüzü hiddetle karardı, rüzgâr şarkılarını bağıra bağıra söyler oldu. Mahalle, sakinlerini kendilerini ve çevresindekileri korurken, yaşlı kadın penceresinden dışarıya baktı. Genç adamın ışığı yandı, kitabını bir kenara bıraktı ve yaşlı kadına doğru el salladı. Bu zor zamanlarda bile, aralarındaki bu küçük ama anlamlı jest, her iki tarafa da güç veriyordu.

 

  Fırtına dinince, şehir yavaş yavaş hayatına geri dönmeye başladı. Sokaklar, tekrar canlandı; insanlar, güneşin altında yürüyüşlerine devam ettiler. Yaşlı kadın ve genç adam, birbirlerine olan sempatilerini fark ettiler ve parkta bir buluşma ayarladılar. İlk defa yüz yüze gelmeleri, şehrin karmaşasında bir dostluk köprüsü kurdu. Bu beklenmedik dostluk, yaşamın içinden gelen sıcak bir dokunuştu.

 

  Zamanla, yaşlı kadın ve genç adamın hikâyesi, çevrelerindekiler tarafından bilinir oldu. Komşular, birbirlerine daha sık gülümser, yardımlaşmanın değerini daha iyi anlardı. Şehrin yüzü, bu küçük etkileşimlerle değişmeye başladı. Yavaş yavaş farkında olmasalar da, herkes birbirine daha yakın hissetmeye başlıyordu. İşte böyle, bu şehir; yaşamın içinden gelen, basit ama etkili dokunuşlarla dolu bir yer haline geldi. Yaşlı kadın ve genç adamın hayatı, anlamlı bakışı, bazen küçük şeylerin bile nasıl büyük bir fark meydana getirebileceğinin canlı bir örneği oldu. Sabahları güneşe selam vermek, kitap okumak ya da birine el sallamak gibi... Şehrin her köşesinde, yaşamın güzellikleri bu şekilde kutlanıyor, karşılıklı anlayış ve dostluk köprüleri kuruluyordu.

 

Sahaf 

 

  Şehrin sakinlerinden biri olarak, yaşlı bir sahaf dükkânı sahibi de bu insanların gönlüne dokunmuştu. Kişilikli bir karaktere sahip olan bu Yaşar amca, kitapların gizemli dünyasını şehrin her köşesine taşıyordu. Dükkânı, unutulmuş hikâyelerle dolu bir hazine sandığı gibiydi. Burada, zaman zaman yaşlı kadın kitap aramaya gelir, genç adam ise yeni yayınları takip etmek için uğrardı. Sahaf sahibi Yaşar amca, her iki müşterisine de özel ilgi gösterir, onların kitap tercihlerini yakından takip ederdi.

 

  Bir gün, sahaf , yaşlı kadın için özel bir kitap seçti. Bu kitap, kadının gençliğinde okuduğu, ancak yıllar içinde unuttuğu bir eserdi. Genç adam içinse, kendi yaşamıyla paralellikler gösteren bir roman buldu. Bu küçük ama düşünceli hareketler, sahaf sahibinin onlara olan samimiyetini ve insanları ne kadar önemsediğini gösteriyordu. Şehrin kültürel yaşamına katkıda bulunmanın yanı sıra, o da insanlar arasında köprüler kuruyordu. Sahaf dükkânı, yavaş yavaş sadece kitap satılan bir yer olmaktan çıkıp, insanların bir araya geldiği, sohbet edip fikir alışverişi yaptığı bir mekân haline geldi. Fırtınalı bir akşam, yaşlı kadın, genç adam ve sahaf sahibi, dükkânın içinde kitaplar üzerine sohbet ederken buldular kendilerini. Bu toplantı, onların arasındaki bağları daha da güçlendirdi ve şehrin içine hayata yeni bir derinlik kattı. Zaman geçtikçe, sahaf sahibinin dükkânı, şehrimizin kültürel bir merkezi haline geldi. Komşular, bir kitap önerisi almak, ya da sadece dükkânın sıcak atmosferinde vakit geçirmek için uğrar oldular. Dükkânın varlığı, şehrin ruhunu zenginleştiren ve insanları birleştiren bir etken olarak öne çıkmıştı. Bu arada, yaşlı kadın ve genç adamın dostluğu da gelişmeye devam ediyordu. Onlar, artık sadece birbirlerine değil, aynı zamanda kültürel zenginliği ve sıcaklığı temsil eden bu mekâna da bağlanmışlardı.

 

Kahveci Emre

 

  Şehrin yaşam dokusuna yeni bir renk daha eklenmişti. Emre, genç ve enerjik bir kahveci. Apartmanların hemen köşesinde küçük bir kıraathane işletiyor. Sabahın erken saatlerinden akşamın geç saatlerine kadar, şehrin sakinlerine özenle hazırlanmış kahveler sunuyordu. Emre, müşterileriyle kurduğu sıcak ilişkiler ve samimiyetiyle bizler böyle tanıyorduk. Kıraathanenin duvarları, şehrin tarihine tanıklık eden siyah beyaz fotoğraflarla süslenmiş, her bir fotoğrafın kendi gülümsemesini sunuyor, aile bağları, gülümsemeyi, birlikte güçlü olmayı, muhabbetin güzelliğini anlatan resimlerle donatılmıştı. Emre, bu fotoğrafları müşterilerine anlatmayı çok sever, böylelikle geçmişle günümüz arasında bir köprü kurardı.

 

  Yaşlı kadın sık sık Emre'nin kıraathanesine gelir, her zaman cam kenarına oturduğu  masada oturur insanları izlerken kahvesini yudumlardı. Artık sahaf yaşar amca kitaplarından birçoğunu yaptırdığı rafa dizmiş, o ve gençler her yaştan insan gelerek çaylarını, kahvelerini yudumlarken, köşedeki yerlerine oturarak kitaplarını okur daha sonrada muhabbet ederlerdi. Emre, yaşlı kadına en sevdiği kahveyi hatırlar, genç adama ise yeni denediği kahve çeşitlerini önerirdi yaşlı Rahime teyzeme. Her gün, sahaf sahibi Yaşar amcada kıraathaneye uğrar. Orada oturanlarla, kitap okuyanlarla, kitaplardan kahve tadımında, şehrin kültüründen günlük yaşamın küçük detaylarına kadar pek çok konuda sohbet ederlerdi, bende onların içinde olmaktan zevk alır aralarında hiç ayrılmazdım. Bu buluşmalar, aramızdaki bağları daha da güçlendirir ve şehrimizin havasına, sokağına, mahallesine hikâyesine başka bir boyut eklerdi.

 

  Kahveci Emre'nin varlığı, mahalle sakinlerinin, hatta tüm şehrin sosyal hayatına yeni bir dinamizm getirmişti. Emre'nin müdavimleri arasında zamanla yeni dostluklar kurulur, insanlar birbirleriyle daha çok kaynaşırdı. Kıraathanenin sıcak ve samimi atmosferi, şehrimizin, sokağımızın, mahallemizin soğuk yüzünü yumuşatan ısıtan yüzüyle bir unsur olarak öne çıkardı. İşte böyle, Emre ve kıraathanesi, sahaf sahibi ve şehrin diğer karakterleriyle birlikte, şehrin yaşamına dokunan, dokusunu zenginleştiren önemli bir parça haline gelmişti. Yaşlı kadın, Rahime teyzem ve diğerleri genç adam, sahaf sahibi ve kahveci Emre; şehrin kültürel ve sosyal hayatını canlandıran, birbirine kenetlenmiş bir topluluğun simgeleri olarak hala bu gönlümde o günkü samimiyeti ve sıcaklığıyla, insana değer veren koşmalarıyla hala capcanlı duruyor, vesselam.

Mehmet Aluç


( Yaşama Dokunanlar başlıklı yazı kul mehmet tarafından 17.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu