İNSANI
YAŞAT Kİ, DEVLET YAŞASIN
Bu söze dikkat edersek
eğer, söz sahibinin yüce karakterli bir insan olduğunu hemen anlarız. Bu sözün
sahibi Şeyh Edebali’dir. Şeyh Edebali; Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında
yaşamış; Ahilik Teşkilatı’nın kurucusudur ve İslam bilginidir. Osmanlı Devleti’nin
kurucusu Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocasıdır. Bala Hatun’un babası ve Osmanlı
Devleti'nin fikir babasıdır.
Asırlara ışık tutacak
olan bu söz, hiç kuşkusuz çeşitli deneyimlere dayanmaktadır. Burada bireyler ön
pla-na çıkmıştır. Zira insanlar olmadan bir devlet kurulamaz. Toplumlara önderlik
edebilecek yüksek seciyeli ve cesur liderler, önceleri kendi tebaasını ve Türk boylarını
bir araya getirerek birliği sağlamıştır. Liderler, milletini oluşturan insanlar
arasında ayırım gözetemez. Her bireye eşit davranarak birliğin ve düzeninin devamını
sağlar.
Liderler, birliği ve
dirliği sağladıktan sonra devletini kurar ve devletin imkânlarını yurttaşlarına
yöneltir. Sosyal devlet dediğimiz kavramın temeli buraya dayanır. Devlet, gelirlerinin
büyük bir bölümünü devletin bekası için savunmaya harcar. Ordusunu güçlü tutar
ki; caydırıcılığı olsun.
Bireyler, devletinin
sağladığı imkânlarla ticaret yapar, kazancından devletine vergisini ödeyerek
devletinin güç kazanmasına destek olur. Ahlak bir karakter sembolüdür. Ahlakı yozlaşan
toplumlar, çürümeye ve sonunda çökmeye mahkûm kalırlar. Bu sebeple; devlet dediğimiz
yapı, bu tür suistimalleri önlemek için katı tedbirler alır. Askerden kaçanlar,
savaş meydanlarını terk edenler, vergi kaçıranlar, hileli yollarla geliri düşük
gösterenler, rüşvet çarkını döndürenler hem devletine hem vatanına hem de
vatandaşlara karşı büyük bir suç işlemiş sayılırlar. İhaneti ve yüz kızartıcı
bu tür suçları önlemek için devlet, yasalar ve kanunlar çıkararak toplumsal
düzeni sağlar.
Sosyal devleti ayakta
tutan en önemli unsur ahlak unsurudur. Ahlakı pekişmiş toplumlarda insanlar
arası güven gelişmiştir. Ahlak-adalet kavramını bir arada görmekte fayda
vardır. Zira karakteri bozuk bir insandan adaletli olması beklenemez.
Şeyh Edebali’nin sözünü
daha derinden anlamaya çalışırsak eğer; birliğin, ahlakın, bilgeliğin ve ehil
insanlara görevlerin verilmesi gerektiği sonucuna varabiliriz. Çünkü ehil
olmayanlar, devletin başına geçtiğinde, aldığı yanlış kararlar devletin geleceğini
tehlikeye atabilir. İşte o zaman şu söz aklımıza gelir: “Ya devlet başa, ya
kuzgun leşe” Bu sözün anlamı şudur: Kaos ortamından ülkeyi çıkarmak, daha iyi
bir devlet düzeni kurmak için başlatılan bir mücadeledir. Bu söz, Orhan Asena’nın
“Taht ve Baht” adını verdiği dört oyunun üçüncüsüdür ve Kanuni Sultan Süleyman’ın
oğulları Beyazıt ve Selim arasındaki taht kavgasını anlatır.
Sosyal devlet, güçlü
bir şekilde ayakta kalmak için bilime, teknolojiye ve tabi ki eğitime ağırlık
vermelidir. Zira güçlü millet demek güçlü devlet demektir. Güçlü devletin
milleti de güçlü olur. Böyle güçlü devletlerin orduları da caydırıcılığı da o
kadar güçlü olur. Oğuz Ata’mın kurduğu ordunun güçlü nesillere ihtiyacı vardır.
Bu bakımdan millet-devlet, birbirine güçlü dayanaktır. Milletsiz devlet,
devletsiz bir millet düşünülemez.
Makalemin sonuna
gelirken; bu ülke Türklüğün kalesidir, belki de son kalesidir. Küresel akbabaların
kanlı gözleri asırlardır bu Türk yurduna dikilmiştir. Türk milletinin
sosyolojik yapısını çok iyi etüt eden küresel akbabalar, Türk birliğini bozmak
ve hain emellerine ulaşmak için Türk milletini Türk, Kürt, Alevi, Sünni, sağcı,
solcu gibi farklılıklarımızı fay hatlarına dönüştürüp kargaşa yaratmaktır. Her Türk vatandaşı, yılların verdiği tecrübelerle hainleri
gözlerinden tanımalıdır. 1980 öncesini yaşadık ve ağır bedeller ödedik. Madımak
katliamını, Maraş olaylarını unutmadık! FETÖ denilen alçağın ihanetini gördük. Bu
olayların amacı; küresel akbabalar ve Siyonistler ülkemizi ele geçirip
paylaşmaktı. 1. Dünya savaşının çıkış sebeplerinden biri Osmanlı’yı
paylaşmaktı. Yüce Allah, Türk milletine Mustafa Kemal’i armağan etti; yedi
düveli Siyonistleriyle birlikte yerle bir etti ve devletimizi kurdu; ancak
küresel akbabaların ve Siyonistlerin kan bürümüş gözleri halen ülkemiz
üzerinde dönüp durmaktadır. Dün başaramadılar ancak vazgeçmediler.