Peygamber efendimiz, Hz. Muhammed (s.a.v) ' in yıllarında "Cehalet Dönemi" denilen bir dönem başladı. Bu süreç içerisinde faizden tutun da nice kötülük ve musibetler işlendi. Bu haramlardan biri ise kız çocuklarının belli bir yaşa geldiği zaman diri diri toprağa gömülmesiydi. Peygamber efendimiz (s.a.v) defalarca uyarmasına rağmen devam etti. Kız çocukları daima değersiz ve çirkin görüldü. Erkek çocukları ise daima üstte ve üstün görüldü.
Daha sonrasında uzak doğuda kadınlar bir isim koyulmak yerine numara ile çağırılırdı. Düşünsenize insanların size adınızla veya "hanımefendi " diye çağırmak yerine "1!, 2!, 3!..." diye çağırdığını. Ne kadar aşağılayıcı bir durum öyle değil mi?
Ülkemizde, Arabistan, Afganistan ve daha bilmediğimiz bir çok yerde kız çocukları, o yaşta koşup oynayacağına, oyuncaklarıyla zaman geçireceğine, özgür bir şekilde vakit geçireceğine elli, yetmiş yaşlarında ki sarıklı koca koca adamların eşi olmak, onlarla birlikte olmak zorunda kaldılar.
O küçücük yaşlarında, küçücük kalpleriyle kocaman bir yükün altında ezilmek zorunda kaldılar. Evliliğin ve yuva kurmanın zorluğunu en erken yaşlarında tattılar. Ne kadar iğrenç ve rezil bir durum olduğunu bir de siz düşünün.
Kendinizi kendi halinde, sadece eğitimi için çabalayan bir insan, bir genç kız olarak düşünün. Ta ki o güne kadar..
Bir tarafta, Japonya'da yaşıyorsunuz, takvimler 25 Kasım 1988'i gösterirken, okulunuzdan bir sapık size sapkınlık yapıp sizinle birlikte olmak için çıkma teklifi ediyor fakat siz onu nazikçe reddedip yolunuza devam ediyorsunuz.
Bu kişi sizi eninde sonunda buluyor ve bir yere hapsediyor. Ve size... toplam... 44 gün boyunca t₺cavüz edip işkence çektiriyor. Bununla kalmayıp hem sözlü t₺cize hem de günde sayısız kişinin size sahip olmasını sağlıyor. En sonunda bu işkencelere dayanamayıp, yaklaşık 5-10 kişinin sizi demir sopalarla dövmesi sonucu ölüyor ve cesediniz geniş bir varile konulup yakılıyor. Ardından 208 Litre beton dökülüyor. Ve siz bunları yaşarken.. daha 17 yaşındasınız.
(Olayın çok daha fazla detayları var ama burada paylaşırsam yazı ban bile yiyebilir. O kısım çok daha mide bulandırıcı.)
Bir tarafta ise Mersin'de psikoloji okuyan bir üniversite öğrencisi. Takvimler, 11 Şubat 2015'i gösterirken akşam saatlerinde okuldan çıkıyorsunuz ve bir otobüse biniyorsunuz. Otobüs boşalıyor ve şoförle tek kalıyorsunuz. Ve cani sizi önce ıssız bir yere sürüyor. Olanları farkedip ona engel olmaya çalışıyorsunuz ama nafile.
Cani yerinden kalkıyor ve size t₺cavüz girişiminde bulunuyor. Çırpınıyor, kurtulamaya çalışıyorsunuz hatta biber gazı sıkıyorsunuz. Cani önce bir sersemliyor sonra eline levyeyi alıp kafanıza ve gövdenize defalarca vurduktan sonra ölümünüzü garantilemek için bileklerinizi kesiyor. Daha sonra ardında iz bırakmamak için arkadaşlarını çağırıp cesedinizi bir ormanda yakıyorlar. Ve siz bunları yaşarken daha.. 19 yaşındasınız.
(Not: Cani sonradan yakalanıyor hapise giriyor ve hapiste ki bir şahıs tarafından öldürülüyor.)
Ve bunun gibi binlerce hatta milyonlarca kadın cinayeti işlendi, işlenmekte. Biliyorum bunlar gerçekten çok ağır bir insan için. Özellikle küçük kardeşlerimiz için ama hayatın gerçekleri bunlar. Ve biz bunlara kulaklarımızı kapatıp duymadıktan sonra, gözlerimizi yumup görmedikten sonra, bilincimizi kapatıp bilmedikten sonra sıra bize de gelecek. Hatta belki de siz bunu okurken ben de bir genç kız ya da bir kız çocuğu olarak bu cinayetlerden birine kurban gitmiş olacağım...
Olaya mantıksal olarak baktığımızda ise şöyle bir durum ortaya çıkıyor;
Okullar çocuğa istediği kadar eğitim versin, istediği kadar dur desin çocuk ailesinden o eğitimi alamadıktan sonra, o desteği, şevkati göremedikten sonra en büyük ve kaliteli okullara gitse de vatanına layık bir birey olamaz. Özellikle anne, çocuğa en büyük örnektir. Baba çalışır evi geçindirir. Tabi ki anne de geçindirir, evi korur ama çocuğa, evladına en büyük şevkati tüm içtenliğiyle, her şeyiyle verecek olan yine annedir.
Yuvayı dişi kuş yapar, her şeyin başı bir yuva olduğu gibi annedir o yuvayı da yapan. Her şeyin başı ailedir.
" Erkekler istismara uğramıyor mu? Her erkek aynı mı? Her kadın suçsuz mu? "
Her erkeğin aynı olmadığı gibi her kadın da aynı değildir. Burada ki konu kadın cinayetleri de değil aslında. Konu insan olmak, insan oldurmak, insan yetiştirmek. Her şeyin daha güzel olması için çabalamak, gelecek için umut doğurmak. Oysa ki eşini aldatan, kötü davranan, öldüren kadın yok mu? Var. Suçlu mu? Suçlu. Masumiyet kimliğe değil, amellere bağlıdır. Cinsiyet belirlemez bir suçu veya cezayı. Kanun önünde de herkes eşittir, bu tartışılamaz, aksi kabul edilemez..
Özellikle dikkatimi çeken ve duyduğumda "Sağır olaydım da, kör olaydım da bu olayı bilmeseydim. " dedirten olay evet, tahmin ettiğiniz gibi. İlk başta bahsedilen, hatta aleyhine Mr. Kitty adlı şarkıcı tarafından "44 Days" adlı şarkısı çıkarılan "Junko Furuta " olayı. İkincisi ise illa ki duymuşsunuzdur yine aleyhine Taylan Kaya adlı şarkıcı tarafından "19'du Yaşım" adlı şarkısı çıkarılan "Özgecan Aslan" olayı. O da tüylerimi ürpertecek cinstendi.. İkisini de birbirine çok benzetirim oldum olası. Yüzlerine sinen masumlukları ve güzellikleri aynı gibi.
Kim bilir belki de cennette birbirlerine sarılmış bizleri izliyorlardır. Bu zalim ve çöplük dünyadan kurtuldukları için bizden daha mutludurlar.
Unutmadık, unutturmayacağız, siz de unutmayın, unutturmayın!..
Saygılarımla
Rüya Uzun