Konuşmamız sona erdiğinde doğruca ona döndüm. Kemal Hoca karşımda duruyordu fakat bu sefer içindeki mutluluk yüzüne yansımış, bana karşı o kadar içten gülüyordu:

- Ne var ne yok? 

Gülümseyerek cevap verdim:

- İyiyim, teşekkür ederim siz nasılsınız? 

- Vallaha iyidir, her zamanki işler işte. 

Gülümsemesi yüzünde daha da yayılırken müjdeli haberi verdi:

- Tebrik ederim, şiirin seçilmiş. 

Eliyle omzuma dokundu, bu bir samimiyet göstergesiydi. Nedensizce hoş bir his kapladı ruhumu. Gülümsedim:

- Yaa öyle mi? Gerçekten çok sevindim. 

- Bugün mesaj attılar bana. Onlara senin numaranı verdim. Zamanı geldiğinde sana mesaj atıp bu projede olmanı sağlayacaklar. 

" Kültür Merkezi'nden bahsediyordu. Çünkü program orada olacaktı. "

- Yani belediye'den mi mesaj gelecek? 

- Evet, o zamana göre plan yaparız. 

İçimi bir kaygı kapladı. Ailem burada değildi ve tanıdığım akrabalarım da yoktu. Nasıl gidecek, nasıl geleceğim bilmiyordum. İşin ters tarafı bunun birden fazla etkinliği olacaktı. Bize birden fazla şiir yazdırıp bir kitaba dönüştüreceklerdi. Elbette bunun çeşitli etkinlikleri, lansmanı, kitap lansmanı olacaktı. Sonuçta belediyenin bir programıydı, öylesine değil:

- Tamamdır, ilginiz için çok teşekkür ederim. 

Memnun ve şefkatli bir şekilde baktı:

- Rica ederim, ne demek. 

... 

Ders edebiyattı. Diğer derslere göre dinlerken çok daha zevk aldığım bir ders olduğundan heyacanlıydım. Hele ki bugün yeni konuya geçecekken. Dünyalar benim oluyordu.. Kemal Hoca nihayet içeri girdiğinde elinde iki hafta boyunca almamız için kafamızı şişirdiği soru bankası vardı. Normaldi çünkü ödevlendirmeyi oradan yapıyordu.

"Garip, normalde getirmezdi. Tanıtımını yapacak olsa bile zaten geçen hafta yapmıştı."

Umursamadım. Kitabı usulca masan'ın üstüne koydu. Ders işlemek üzere akıllı tahtayı açtı ve her zamanki gibi masanın üstüne oturdu. 

- Evet arkadaşlar, konular ilerliyor ve bununla ilgili artık düzenli olarak test çözmeye başlamanız gerektiğini biliyorsunuz. O yüzden kitabı almakta daha fazla geç kalmayın. Konuların gerisinde kalmayın. 

" Bugün okuldan çıkar çıkmaz sipariş etmem gereken bir kitap varsa o da bu olacak. "

Normal davrandım ve her edebiyat dersinde yaptığım gibi kollarımı birbirine bağladım. Bu benim ciddiyetimi gösteriyordu. Ne zaman bir şeye tam odaklansam veya dinlesem bu hareketi yapardım, bu da benim normalimdi. 

Kitabı masan'ın üzerinden aldı ve usulca kavradı. Gözleri bana döndü:

- Rüya arkadaşınız yazdığı bir şiir ile  yarışmada birinci seçildi. Ben de kendisine bu üstün başarısından dolayı bu soru bankasını takdim etmek istiyorum. Bir alkış alalım! 

Demesiyle yüz ifademin değişmesi bir oldu. Gözlerim şaşkınlıkla bakmaya başladı. Ellerini çarpmasıyla beraber sınıf da alkışlamaya başladı. Seslerin arasında utançtan yanaklarımın nasıl yandığını, kalbimin gümbür gümbür çarptığını, göğsümde yayılan o sıcaklık hissini hissedebiliyordum. Kitabı usulca sırama uzattı. Hafifçe gülümseyip başımı öne eğdim. Dışarıdan ne kadar rezil göründüğümün farkındaydım fakat elimde değildi. Baş başa olsak asla kabul edemezdim fakat şu an bunun sırası değildi. 

Sanırım gün benim için burada son bulmuştu. Ders bir süre daha devam etti..

20 Ekim Cuma

Nihayet bir haftayı daha devirmiş, o yorgunlukla beraber çantayı odama fırlatmış, bulunduğumuz koridorun biraz ötesinde olan dinlenme odasında müzik dinliyordum. Dinlenme odası oldukça genişti ve rahattı. Bana kalsa odalarımızdan bile konforluydu. Özellikle hafta sonları çoğu öğrenci evciye çıktığı için (Evci dediğim eve gitmek için izin alması, biz ona kısaca "evci" diyoruz) yurt bomboş oluyordu. Çok nadir kalanlar oluyordu ki onlar da ya dışarıda gezmede ya da odalarında oluyordu. 

Lakin sınav haftalarında, hafta sonları yurt asla boş olmazdı. Buna bazen her ne kadar söylensem de onlara da hak veriyordum. Ortaokul neyse de lise sınavları çok çetin ve acımasız olduğundan daha da yüklenmek gerekiyordu. Bunu evde yapmanız mümkün değildi. Hele hele benim gibi biri on yaşında, diğeri altı yaşında, öteki iki buçuk yaşında olan üç kardeşe sahipseniz bu imkansızdı. Bu yüzden öğrenciler yurtta daha serbest ve aile'nin baskısı altında olmadığı için rahat ediyorlardı, derslerine daha iyi adapte oluyorlardı. Yurdun avantajları! Her ne kadar beğenilmese de.. 

Fakat ben çok seviyordum. Oranın huzurunu, samimiyetini, ortamını, insanlarını, okulunu ve öğretmenlerini gerçekten çok seviyordum. Hayır hayır, buna mecbur olduğum için deği! Ailem yanında olmadığı için de değil, sadece kendi ayaklarımın üzerinde durduğumu hissetmek, başkaları olmadan, başkalarının tam desteği olmadan yaşamak ve bir şeyleri kendi emeğimle yapmak bana güç ve güven veriyordu. Hep de vereceğini umuyordum.. 

Kanepede oturuyor, gözlerimi kapatmış müziğe odaklanmıştım. Aniden bir bildirim geldi. Telefonun ekranından inceledim, mesajlar kısmından gelmişti. Normalde o tarafı pek kullanmazdım. Eh bildiğiniz yeni nesil galiba, whatsapp'ı tercih ederdim genellikle ve yaşıtlarım da. Atan kişi, "MEFENDİBLİD" olarak gözüküyordu. 

" Bu da ne böyle, neyin nesi de bana mesaj atıyor? Yoksa.. "

Aynen tahmin ettiğim gibiydi. Mesaj, belediyeden gelmişti:

" DEĞERLİ ÖĞRENCİMİZ; CUMHURİYETİMİZİN 100.YILINA İTHAFEN YAYIMLANACAK KİTABIMIZDA YER ALACAK ŞİİRLERİNİZİN ORTAYA ÇIKIŞINA YARDIMCI OLMAK ADINA “YARATICI DOĞAÇLAMA ŞİİR ATÖLYEMİZDE” 21.10.2023 CUMARTESİ GÜNÜ SABAH BULUŞUYORUZ. CUMARTESİ GÜNÜ SABAHTAN BAŞLAYACAK MÜZİKLE EĞLENCELİ YAZMA EĞİTİMİ ÖGLEYE KADAR SÜRECEK OLUP, ÖĞLE ARASI İKRAM SONRASI DEVAM EDECEKTİR. YER: MERKEZEFENDİ KÜLTÜR MERKEZİ SALONU (MKM) " 

" Kız desene çok eğleneceğiz yarın! Hem bedavadan yemek yiyeceğiz hem de yazacağız! "

Kendi kendime güldüm. Bu benim için gerçekten güzel bir haberdi. Hem bir kitapta, eserlerimin yer alacak olması da çok güzel bir duygu olacaktı, düşünmesi bile muhteşemdi. Ardından o umutsuz ve meymenetsiz ses sözünde gecikmedi:

" Neşenizi bozuyorum ama yolları bilmediğin hatta düzeltiyorum şehri bilmediğin halde bu Merkez Efendi Kültür Salonu'na nasıl gitmeyi düşünüyorsunuz efendim?"

Haklıydı, gerçekten nasıl gidecektim ben? Hele de hiçbir yeri bilmiyorken nasıl olacaktı bu? Bunun tek bir yolu vardı, öğretmenlerden yardım almak. Belediyeyi arayamazdım fakat öğretmenler bana yardım edebilirdi. Derken bir telefon geldi, gelen çağrı Kemal Hocadandı. Onaylayıp telefonu kulağıma götürdüm:

- Alo, buyrun? 

- Merhabalar Rüya, iyi günler dilerim. 

- İyi günler Hocam, ben de tam sizi arayacaktım aslında. 

- Sana mesaj geldi değil mi? 

- Evet geldi, yarın sabah saatlerinde olacakmış ama saati verilmemiş. Sanırım 9.00 gibi orada olmam gerek. 

- Ben müsait olsam seni bırakırdım ama yarın okulda, idarede bir işim var. Ben müdür yardımcısıyla konuşup ayarlarım. O seni bırakır. 

Müdür yardımcısından pek hazettiğim söylenemezdi. Tabi ki nefret etmiyordum fakat muhattabım değildi:

- İlginiz için teşekkürler, iyi günler dilerim. 

- Rica ederim, görüşürüz. 

Nihayet arama sona erdiğinde yarının heyecanıyla müzik dinlemeye devam ettim.. 




( Şiir Yüreğim 2. Bölüm başlıklı yazı Rüya tarafından 18.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu