BU YAZIM SEVGİLİ ARKADAŞIM ELİF’E NAM-I DİĞER
ŞİİRLERİN ŞAİRİNE GELSİN.
SEVGİNİN EŞLİĞİNDE EŞELEDİĞİM YÜREĞİMDEN SÖKÜN
EDEN TÜM DUYGULAR TÜM GÜZELLİKLER VE DE SEVGİMİN EŞLİĞİNDE NASIL Kİ KALP KALBE
KARŞI…
SENİ SEVİYORUM CANIM ŞAİREM.
Zirzop bir gölge muhtevası acıdan öte
Bir b/ölü iki iken aşk ve arayışı şaibeli
Devasa sandıkların lahzası
Kıyı köşe el divan pençe
Sözcüklerin kokusu nasıl ki şairin besini
Miladi takvim ve hicri bir yenilgi iken
Sevginin bedeli şimdilerde
Cüzdandan taşan paranın himayesi
Ve kepaze bir servetin siyah teni
Oysaki beyaz ve masumdu önceleri insan ve
sevgi
Nakşeden güne
Muradını itekleyen kör gözlerle
Ve mizacına serili her imge
Şimdi hala vakit var madem
Geç olmadan dizmeli doğruları
Er ya da geç duyulacakken arayışın vukuatı
Özlem ve çürük düşler çekilmeden
Sahneden
Gerçeklerin rotası
Renklerinse en küskünü ve mahcubu
Pembenin teninde saklı himaye
Pembenin titrinde doğan güneşe
Ve aşka ve insanlara selam olsun
Olmasa da bir karşılığı
Olmazın olmazı değil elbet
Varsa yoksa insanın insana verdiği Allah’ın
selamı…
Günü uyuttum sevgili kalbim ve düştüm yollara
baş edemediğim hangi acı hangi zırnık yara ise yağmalanmış kalbime de dokundu
mu nazarı yaman ellerin ve de yâdında dünlerin en etkili silah ve de ilaç iken
aşkın zaferine eşlik eden içten ta yürekten gelen sevgi.
Issızlığınsa perde arkası illa ki bir şiire de
düşerken yolum.
Acının saltanatı ölmeden boşalttığım o sefer
tası elbet anne eli değmişken tenime elbet babamın şefkati ve de el pençe divan
durduğum kodaman göğün korunaklı bulutlarına tüneyen çocuk kalbimdir ırksız
yalansız kor acıların dahi sağaltıldığı sevgi pınarı.
Hizaya gelir mi gelmez mi bilemem masallar.
Bir masaldan daha firar etti mi anlatıcı ve
işte şairin dimağı ve hayatın başkahramanı aşkın everdiği sözcüklerin kotardığı
o sevgi sihirbazı gönlün de ummanlara denk düşen muhtevası.
Haylidir yorgun.
Haylidir de yollara dikmişken gözümü.
Kelamın zirvesinde baş göz etmişken selamı.
Kıvamsız bir ruh ve dalgalı bir ömür ve işte
sitayişim kendime sirayet ettiğim kadar yalnızlığa başmisafir nasıl ki sevgi:
edimlerden kaçan ruhları deşen bilinmezi bilindik kılan ve sözcüklerin çatısı
çökmeden ve akmadan da ruhun yaşında dingin bir ömre meyleden umudun çağrısı
ağrısız sızısız bir ömür ne ki insan şükretmedikten sonra…
Gıyabında evrenin.
Gaipten gelen sevginin radarına takılı bulut
ve umut.
Çöl çiçeği.
Deve kuşu.
Belki de bir kelebek nasıl ki ömre tek güne
denk düşen ve işte sihirli bir renk elbet palazlandığı kadar yüreğin pembesi
payidar olmak adına kalemin yazılası binlerce şiiri binlerce güftesi nasıl ki
yoktan var etti Rahman ve işte ilhamın sihrinde doğan gün ve şiir ve her hece
aşka pervane döngünün de rengârenk himayesi.
Düş perim.
Kavalyemse kalem.
Dingin bir ömre meyleden gel gör ki yazmadığında
kalem nasıl ki yazarıdır kurdeşen döken ve şifam yine Allah’ta siması tanıdık
bir elem tutuklu kaldığım kadar aşkın gözlerinde ve sihirli bir mecra ve
simyacı yüreğim ve de şiarım iken umut ve sevgi kalem neye meyleder ki yoksa
meali sevgi olmasa.
Kanaviçeler renksiz bu gün sözcükler kayıp.
Ve contası olmayan ruhlar ve de gölgeler nasıl
da kalleş.
Sevi dilinde yaşamak ve sevgiyi katmak hayata
sözcüklerin peşi sıra sırıtan bir imge ve kim bilir hangi şiire yolculuktur
şairin az sonra düşeceği yoldan mademki dönüş yok geriye ve iliklerine kadar
ıslanan bir yürek adı bulutla özdeş.
Bir kuş bir bakış bir sayış:
Közünde ruhun özünde saklı arayışın gönül gözü
ile de beraber yürüyen ilhamın kapsama alanında saklı iken kelam ve şiirlerin
nuru ve işte hüznün doruğu kayıtlara geçsin diye de her duygu bir şiirin dahi
yetmediği ve esen rüzgârı kapışan gönlün elbette tek derdi içinde saklı ve
nasıl ki aşk da ilham da bir pekiştireç makûs talihin peşi sıra metruk
hecelerle örülü aydınlık ve giz nasıl ki birbirinin zıddı ve korlarda saklı
şairin erimeyen ruhundaki buz dağı.
Gölgem.
Hüznüm.
Esefle kendime yüklendiğim ömrün güdümü…
Sırlardan uzak.
Bazen yeknesak.
‘’hiçlikte
buluşalım ben ki o zaman taşırım ahrazlara seni
karşımdaki
masada seni görürken ben
dostumun
gözlerinde mutlu olurken hüzünlendim bir seher vakti
söz
verdim kendime dede mesleğinden kalma bir iğne ve iplikle
güneş
sana yünden yazlık bir sako dikeceğim hem de naftalin kokulu ‘’(Alıntı)
Apaydınlık bir güne uyanmanın da romansı ve
işte kalemin devrik nazı sitemi kendine aşkın eşleştiği gönül yarasını da
dikecek olan elbet şairin ta kendisi ne de olsa duyguların eşleştiği tüm
renkler tüm kumaşlar aşkın eseri ve şimdi nasıl ki şairin, kendi söküğünü
dikemeyen terzi ve işte İlahi Aşkın şiarı bir şiire meyledip de sonsuzlukla
yolu kesişti mi şairin:
Kalemle birlikte tuttuğu iğne.
Kendi söküğünü umursamayıp kimse yardımına
koştuğu ve nice insan nice olgu nasıl ki şairin kapsama alanında misafir o
halde duygular fora ve terziler fora: ilhamın beşiğinde salınan nazı değil
niyazı ile ve umudun tekerinde saklı aşk ile peşi sıra düştü mü de yola peşinen
dikilecektir tüm sökükleri nasıl ki zihniyeti sevgi ve içtenlik bir terziden de
fazlası en çok da yamalı yüreği ile şiire ve insanlığa hizmet eden bir eda misali
vedası yorgunluğun ve de şair veda ettiği kadar hüzne bir şiirlik de olsa
siması tanıdık bir sevinç ve arkadaşlığın tininde saklı…