Kocabey Köyü demek, çevresi tanımsız güzellikte
yeşile özgü ormanmanlarla bezeli köy demektir. Özellikle iğne yapraklı çam,
köknar ve ladinlerden oluşur köyümüz ormanları. Yöresel adı akri olan iğne ağaç türü de var ormanlarımızda.
Akri ağacının ilginç bir özelliğe sahiptir. Bu ağacın iğne yapraklarını bir
hayvan yerse hayvan zehirlenir ve ölür.
Orman, yeşillik,
oksijen deposu ve seyredenlerin ruhunda huzur veren bir zenginlik kaynağıdır.
Ormanla ilgili bilimsel verileri bir yana bırakıp ormanlarımızı farklı bakış
açısıyla gözler önüne sermeye çalışalım.
Su hayat kaynağıdır
canlılar için. Ve suyun ormanlarla yakın ilişkisi vardır. Yayla düzlüklerindeki
pınarların ayaklarından doğan çayımız köy sınırlarımız içinde derin bir vadinin
içinde Karadeniz’e doğru yoluna devam ederken vadinin yamaçları ormanlarla
kaplıdır. Vadilerin yamaçlarındaki ormanlar Çay’ı oluşturan ormanların içindeki
kudretten çıkan su kaynaklarından beslenir. Çay, köyümüzde ki yolculuğu
sonlandırıp komşu Köprülü Köyü hudutlarına girerken vadisinin doğu yamaçlarını
sık iğne yapraklı ormanlar kaplar.
Köprülü Köyü hududundan
başlayan ormanımızız Kanlı Satar diye adlandırılır. Satar, yamacın ortasında
aşağı doğru uzanan bir çeşit vadi verilen addır yöremizde. Belli ki, eski yıllarda bu ormandan tomruk
yuvarlayan köylüler arasında kazaya kurban gidip ölenler olmuş. Ormanın kanlı ön adı ile anılması bu nedenle
olsa gerek.
Kanlı Satar ormanı,
vadinin yamacında köyümüz hizasına ve daha ileriye uzanır. Vadinin yukarısında
tam bir orman köyü Karaköy Köyü ‘nün ormanlarına birleşir. Vadinin köyümüzün
karşısındaki yüzünde köyümüze ait bir mahalle böler ormanı bir nemse.
Mahallenin çevresi yine ormanlarla kaplıdır. Bu kez ormanlar farklı isimlerle
adlandırılarak Sahara Dağı’na doğru uzayıp gider. Yöre yöre İnce Su, Büyük
Pelitlik, Büyük Çökek, Çeperli Çayır adlarını vermiş geçmişte bu toprakları
yurt edinen büyüklerimiz. Büyük Pelitlik adından da belli olduğu gibi
pelit(meşe) ağacı başta olmak üzere karaağaç, kavak, ıhlamur benzeri ağaçlarla
kaplıdır.
Akarsuyumuz Çay’ın
kaynağına doğru ormanlar vardıklarını sürdüredursun vadimizin kenarlarında
çayırlar süsler daha ilerlerde. Çayırların yukarında ormanlar aynı gürlükte
görenleri hayran bırakacak ölçüde yamaçları süslerler.
Evet, köyümüz orman
köyü olması unvanını itirazsız hak ediyor. Şöyle ki, Aşağı Mahallemizin
aşağılarındaki çayırların ilerisi de ormanlarla kaplıdır. Ağaç cinslerinin
birçoğunu barındırır köyün kuzeydoğu yönünün ormanlarımız. Ve Yukarı
Mahallemizin üst tarafındaki kuzey batıya uzanan sırtların arkası da ayrıca
içinde yaban elması, ahlat, döngel gibi meyve ağaçlarını barındıran yayvan ve
iğne ağaçlı orman denizidir.
Ormanlarımızı bu kez de
Şavşat Ardahan karayolunu takip ederek izleyelim. Kara yolunun köy hudutlarına vardığı
düzlüklerin az ilerisindeki yamaç yol boyu çam, köknar ve ladinlerle kaplı başka
bir orman denizi uzanır. Yamacın arka yüzünü bu kez yayvan yapraklı ağaçlar ve
de yine köknar, ladin ağaçları süsler.
Kara yolu ilerleyip
Çay’ı geçip Kışla adlı yaylalarımıza yaklaşırken sırf sarı çapla kaplı Uzun
Oluk adlı mevki boyunca devam eder. Yayla evlerinin ilerisi yolun her iki
tarafı köknar sadece bölgemizde büyüyen ladin ağaçları bizi karşılar. Kara yolu
Sahara Dağı’mıza ulaşıncaya kadar bu kez çam ve ladin ağaçları yolun sağ ve sol
yanında boy gösterir.
Ormanlarımızın boy
attığı mevkileri saymakla bitmez. Kışla adlı yaylamızın karşısında Çay’ın
ötelerindeki yamaçlarda da özellikle gökyüzüne doğru merdiven olacak boylarıyla
ladin ağaçları görenleri hayran bırakır.
Geçen yıllarda orman
köylümüzdeki bazı ailelerin geçim kaynağıydı. Tarım araçları, kağnı
arabalarından, tırpan, tırmık… sapları, beşik, karyola gibi araçların yapımında
orman ürünleri kullanırdı. Daha da önemlisi konutlar, saman ve ahır yapımında
ormana müracaat edilirdi. Orman muhafaza memurlarıyla köylülerimizin arasındaki
savaş sürüp giderdi.
Ormancılarla
yurttaşların ilişkilerini anlatmak roman konusu olacak kadar kapsamlı ve
ilginçtir. Halkın büyük kentlere göçü ile köyde nüfus azaldı. Ormanlar nefes
aldı. Keçi besleyen de kalmadı köyümüzde. Ormanlarımıza musallat olan başka bir
güç çıktı zaman zaman karşımıza: Orman İdaresi.
Geçtiğimiz 70, 80’li yıllarda
köyümüzün muhtarları orman idaresinin kesime uygun olmayan ormanlarımızda kesim
yapmak istemlerini yurttaşlarımızla birlikte geri çevirdiler. Kesim
yaptırmadılar.
Yaşadığımız son yıllarda
köyümüzün ormanlarında bir değil en az dört yöresinde kesim yapılıyor. Köydeki
evimizin karşısındaki ormanda iki yıl önce kesim yapıldı. Kesim yerlerini gezdim.
Kesilen ağaçların taşınması sırasında genç fidanların gördüğü zarar can yakıcıydı.
Kara yolundan köyümüze
ayrılan yolun içinden geçtiği koru bir orman var. Bu ormandan ağaç kesimini
Sergici Mahallesi komşuları yasak etmişti yıllar boyu. Nakap adlı güzelim
orman. Maalesef bu ormanda da kesim yapıldı 2024’ün içinde. Kesim işleri en
iptidai biçimde yapıldığı için ve de kesilen ağaçların taşımasında kesilen
ağaçlardan fazla genç ağaçlar zarar gördüğünü yakından görmek can sıkıcı.
Ormanlarımız kesimden önce
günah nedir tatmamış süslenip düğüne giden köy kızlarının tabii güzelliği gibi
seyredenlerin gönlüne bedii zevkler tattıracak güzellikteydi. Bunun içindir ki,
yurdun dört bucağından yörelerimize yerli ve yabancı turistler ziyaret etmekte.
Çokça yeni evlenen çiftler gördüm çayırlarımızda, orman kenarlarında fotoğraf
çektirip dünya cenneti güzelliklerimizle mutluluklarını belgelediklerini.
Ormanlarımızda yapılan
kesimler köyümüze ve bölgemizde yıllarca sürecek turizm olgusuna tanımsız zarar
vermektedir. Kesim yapılan orman köşeleri Moğol Ordularının Anadolu’muzdaki
marifetlerinden (!) farklı bir görünüş oluşturmuyor. Dileğim ormanlarımızın
doğal güzelliklerini bozacak; bölge turizmine de telafisi olanaklı olmayan
zararlara yol açacak Orman İdaresinin eşgüdümünde kesim faaliyetlerin son
bulması.