Hüküm vermek kolaydır anında;
bilmeden, tanımadan, denemeden yorum yapmak ve de bir yargıya varmak kolay
gelir nedense. Oysa insanoğlu gizemli bir kutudur, bazen gizler kendini, bazen
susar, bazen de bekler sadece bekler.
Kalıplar yerleşiktir, zihin içindeki düşünceler hep bir
etkileşim halindedir diğer insanlarınkiyle; herkes birbirinden ve kalıp
yargılardan kolayca etkilenir, dili tutulur, basireti bağlanır ve nihayetinde
koyar noktayı bir anda, ne yazık ki bilemez sonucun ne olacağını, belki uçurumdan
itmektedir sorumsuzca, belki de bir fermana imzasını atmıştır bilip bilmeden.
Bu onun zincire eklediği bir halkadır farkında olmadan. Asla bilemez
gerçekleri, düzene uymuş ve belki de bir mazlumun ahını almıştır.
Eğitim seviyesi, sosyal etkileşim, çevresel faktörler,
yerleşik ananeler ve daha bir sürü şey etkilidir alınan kararlarda, acımasızca
verilen hükümlerde. Neyin ne olduğunu bilmeden, aysbergin görünen tarafıyla
yargılamak kolaya kaçmaktır aslında.
Gizli gerçekler vardır, ailevi olgular ve daha neler neler
bilinmeyen. Ayrıca kimse kimseden sorumlu değildir, tek sorumlu insanın
kendisidir yaptıklarından ve sonucuna da yine kendisi katlanır ama acı
söylemlerin, ıstırabın müsebbibi acımasızca yargılayan, hükme varan ve leke
atanların ta kendisidir.
Her insan özünde masumdur, pirüpak tır, dünyaya pırıl pırıl
gelmiştir; zaman içinde karakteri olgunlaşır ve bir sürü değişim yaşar.
Varoşlarda yaşayan bir çocuk elit kesime mensup bir çocuktan asla ve asla
farklı değildir ama acımasız hayat şartları ve duyarsız insanlar ortaya çıkan
farklılığın tek sorumlusudur.
Para sadece bir araçtır ama ne yazık ki günümüzde bir amaç
haline gelmiştir. Yaşanan kirlilik, başıbozuk düzen hep bu yüzdendir. Kölesi
olmuştur bir anlamda insan, paranın.
Ve de hayat standartları; her geçen gün artan tüketim çılgınlığı,
rekabet ortamı, belki de teknolojik gelişimin vardığı nokta bir anlamda toplu
cinnetin ve acımasızlığın yegâne sorumlusudur.
Daha üstün olma güdüsü, kişisel eksiklikler, kıskançlık ve
tabi ki ruhsal sorunlar insanoğlunun baş düşmanıdır. Kolayca hüküm vermek
düşünüp taşınıp empati kurmaktan daha kolay gelir.
İşin manevi boyutu nedense hep göz ardı edilir insan
tarafından, ya Yaradan’ ın gözünde nasıl görünmektedir o acımasız
eleştirilerin, iftiraların sahibi. Unutmamalı ki günahların en büyüğüdür
gıybet, ama sevgi, merhamet, dostluk hamurumuzda olan ve bizim çürüttüğümüz
yegâne malzemelerdir…
Sevmek, sevebilmek, paylaşmak aslında en kolayı ve en
güzelidir. Üstelik Yaradan’ ın gözünde en makbulü ve en kabul edilenidir. Nefret,
haset aslında zehir saçan ve yokluğa iten negatif duygulardır; insanı kendinden
ve toplumdan uzaklaştıran bir ateş topudur.
Mutluluğun anahtarı sevgidir; asla ön yargılar değil. Aslında
her insan kendi içinde muazzam bir varlıktır, yaratılmış en üstün canlıdır.
Herkes yeni bir şansı hak eder ve kimse kimseden üstün değildir. Yaşama
sebebimizi her daim sorgulamalı ve ona göre hareket etmeliyiz çünkü mutluluk ve
yaşama hakkı kimsenin tekelinde değildir. Paylaşılan güzel ve olumlu duygular
yaşadığımız dünyayı daha da yaşanabilir bir hale getirecektir.