Darağacında Üç Adam
12 EYLÜL DARBECİLERİNİN YAPTIĞI EN HAYIRLI İCRAAT.
Bugün 27 Mayıs...
Bundan elli dokuz sene önce yani ben henüz altı yaşındayken bu ülkede bir
askeri darbe yapıldı ve işte o darbe 3 Nisan 1963 de alınan bir kararla
Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlandı.
Demek oluyor ki ben ilk okul üçüncü
sınıftayken başlamıştık 27 Mayıs ihtilalini
Hürriyet ve Anayasa Bayramı olarak kutlamaya ve bu kutlamalar ben eğitim hayatımı bitirip öğretmen olduktan
sonraki üç sene boyunca da devam etmişti.
1960 Darbecilerinin getşrdiği bu uğursuz
bayram 1980 Darbecileri tarafından 18 Nisan 1981 de bir başka Bayramla birlikte
kaldırılmıştı. O bayramın adı da 1 Mayıs idi ama darbeciler ‘’ Hazır elimiz
değmişken’’ Diyerek 1 Mayıs İşçi Bayramını da 1 Mayıs bahar bayramını da
kaldırmışlardı. Bu arada gazete haberinde de görüldüğü gibi 23 Nisan sadece ana
sınıflarında ve ilkokullarda kutlanan bir bayrama dönüştürülmüştü. Büyüklere
tatil filan olmadığı gibi anma filan da yoktu.
Neyse, konumuz 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı...
Biz tam olarak neyin bayramını yapıyorduk?
Adı Hürriyet ve Anayasa bayramı olduğuna göre Hürriyetin ve Anayasanının bayramını
yapıyorduk (!)
Peki 1960 İhtilaline kadar hür değil miydik?
1961 Anayasası yapılmadan önce bir anayasamız yok muydu?
Önce birinci soruya cevap verelim:
1960 İhtilali ile birlikte ilk kez Örfi İdare yani Sıkı Yönetim denen bir kavramla karşılaştık.
Bu sıkı yönetim 1925 Yılında Şeyh Sait isyanı, 1930 Ağrı İsyanı, 1937-1938-1939
Dersim İsyanı sebebiyle yürürlüğe konan sıkı yönetimlerden sonraki ilk sıkı
yönetimdi ve daha öncekilerden farkı bu sefer devlete karşı isyan edenin bizzat ordu olmasıydı.
Peki sıkıyönetim olan bir ülkede hürriyetten bahsedilebilir mi? Elbette hayır.
Yani ilk etapta 1960 İhtilali ile hürriyet gelmiş değil tam tersine hürriyetler
kısıtlanmış, hatta belirli saatlerde insanların sokaklara çıkması, ve hatta
hatta beş kişinin bir araya gelerek konuşması bile yasaklanmıştı.
Ya anayasa? 1961 Anayasası öncesinde bir anayasamız yok muydu? Elbette kş
vardı. Hem de ülkenin başında Mustafa kemal Atatürk varken yapılmış olan 1924
Anayasası vardı.
Bu durumda 27 Mayıslarda aslında neyi kutluyorduk?
Açık ve net: Zamanın Başbakanı Adnan Menderes’in, Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın,
Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun idam edilmesini kutluyorduk Hürriyet ve
Anayasa Bayramı olarak.
Bu üç isim idam edilmeli miydi? İdam edilmeleri adil bir karar mıydı hep tartışıldı ve öyle sanıyorum ki daha da
tartışılacak. Öyle sanıyorum ki
ülkemizde bazı vatandaşlar bu isimler için ‘’ Demokrasi şehitleri ‘’ Demeye
devam ederken bazı vatandaşlarımız da ‘’ Bir değil bin kez idam edilmeleri
gerekiyordu’’ Diyecektir ama hemen şunu söyleyeyim. 27 Mayıs Hürriyet ve
Anayasa Bayramı bu ülkede hiç bir zaman bir 23 Nisan, bir 19 Mayıs, bir 30
Ağustos, bir 29 Ekim, hatta bir 1 Mayıs gibi coşkuyla kutlanmadı. İnsanların
içine sinen bir bayram olamadı hiç bir zaman.
Milletin bir kısmının için için göz yaşı döktüğü bir günün bayram olarak kutlanması
mümkün değildi zaten.
İdam edilen bir insanın boynuna geçirilen ipin parasının daha sonra ailesinden
hem de icra yoluyla tahsil edilmesi 27 Mayısın ne kadar acımasız bir bayram
olduğunu göstermesi açısından oldukça önemli bir delildir. Evet yanlış
okumuyorsunuz...Boynuna geçirilen ipin parası, hapishanede yattığı günlerde
yediği yemeklerin, kullandıkları ilaçların, hatta kefeninin parasından bahsediyorum. Bu olayı
açıklayayım mı biraz:
Adnan Menderes’in idamından sonra evine polis bir
kağıtla geliyor.
“Kağıdın üzerinde Adnan Menderes Anayasayı ihlal suçundan 17
Eylül saat 13.30 da idam edilmiştir’’ Yazıyor. Kağıdı kapıya asıyor. Bir hafta
boyunca bu yazı kapıda asılı kalıyor.
Bir hafta sonra tekrar polis geliyor. Bu kez icradan bir
ödeme emri getiriyor. İdam edilen Adnan Menderes’in cellat parası, ip parası ve
kefen parası...
Yukarıdaki resimlerden birinde Yassıada mahkumlarından biri olan millet vekili Agah
Erozan’ın hapis yattığı koğuşu
görmekteyiz. Yattığı yatak ve tuvaleti...
İşin ilginç bir başka noktası da 1963 Yılından başlayarak Hürriyet ve Anayasa
bayramı diye bir bayram kutladık ama 1961
Anayasası da bu milletin içine öyle fazla sinmemişti. Nitekim bu anayasa % 61
evet oyuna karşı % 39 Hayır oyu ile kabul edilmişti ki ‘’ Adnan Menderes Merhum’’
Demenin bile hapse atılma sebebi olduğu yıllarda bu kadar ‘’ Hayır ‘’ Oldukça
manidardı.
Velhasılıkelam 1980 Darbecileri, 1960 Darbecilerinin bizlere Hürriyet ve
Anayasa Bayramı olarak itelediği bu bayramı kaldırarak belki de
yapabilecekleri en hayırlı işi yaptılar.
Gerek 1960 gerekse 1980 İhtilalini kuzu kuzu seyreden, her iki dönemde de
yapılan anayasalara kuzu kuzu ‘’Evet ‘’ Diyen bu milletin 15 Temmuz 2016 da ‘’
Hayır ‘’ Demiş olması işte bu bakımdan oldukça önemlidir ve inşallah bu ülkede
bir daha ne 27 Mayıslar ne 12 Eylüller
yaşanacaktır. Gayet eminim ki bir kez daha 15 Temmuz yaşatmak isteyenler ise
gereken cevabı en şiddetlisinden bir kez daha alacaklardır. ‘’İnşallah böyle
bir girişim bir daha yaşanmaz.’’ Diyerek
noktalıyorum.
(
Darağacında Üç Adam başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
28.05.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.